|

Joyce'u sevme(me)nin tam zamanıdır...

R.Elmann'ın yazdığı 'J.Joyce -Hayatı ve Eserleri'başlıklı biyografik incelemesi büyük edebiyat'ın ancak ve ancak asırlar sonrasına yönelik olarak tasarlanabileceği ve Joyce gibi büyük bir yazarın da yaşadığı zamanı tam orta yerinden bir sünger gibi çekerken, güne değil günden daha uzun olan zamana yazdığının bilincine vararak büyüyebileceğini ortaya koyuyor.

Şahin Torun
00:00 - 19/09/2012 Çarşamba
Güncelleme: 22:04 - 18/09/2012 Salı
Yeni Şafak
Joyce'u sevme(me)nin tam zamanıdır...
Joyce'u sevme(me)nin tam zamanıdır...

R.Elmann'ın 'J.Joyce -Hayatı ve Eserleri' başlıklı, belki Ulysses kadar hacimli - ama kendisini Ulysses'ten daha kolay ele veren - biyografik incelemesini tesadüf eseri, Brezilya'lı eski şarkı sözü yazarı, popüler romancı Paulo Coelho'nun, ülkesinde yayınlanan bir gazeteye vermiş olduğu şaşırtıcı demeciyle birlikte okudum. Ulysses'in yapılan tüm araştırmalarda 20. Yüzyılın en iyi romanı olarak seçilmesiyle, kendisine yönelik çok satarlık ve popülerlik eleştirisini üst üste koyup konuşan Coelho, bir yandan kendini ve tarzını savunurken bir yandan da Ulysses üzerinden Joyce'a ve yapıtına değmeden geçememiş; 'Ben modernim, çünkü zor görüneni kolay kılıyorum; böylece tüm dünyayla iletişim kurabiliyorum. İçerik yerine biçime odaklanan günümüz yazarları ise diğer yazarları etkilemek istiyorlar. Edebiyata büyük zarar veren kitaplardan biri de J.Joyce'un yalnızca biçim olan romanı Ulysses. Hiçbir şey yok, özel değil, bir saçmalık...''

Bugüne kadar Joyce ve eseri konusunda yapılmış eleştirilerin epeyce düzeysiz bir örneği de olsa, Joyce'u ve Ulysses'i eleştiren ilk yazar Coelho değil, kuşkusuz. Sözgelimi; günlüğünde Ulysses'ten söz ederken, 'kitabın dağınık, tatsız tuzsuz ve hem gösterişçi hem de oldukça ham...' olduğunu söyleyen V. Woolf'ün eleştirisi geldi aklıma, bu şaşırtıcı demeci okurken.

Bir farkla ki, Woolf çoğunlukla Ulysses'teki biçime yönelik olarak dile getirdiği bu kısa serzenişten hemen sonra, gerek Joyce'u ve gerekse Ulysses'i esirgeyemediği bir iç'ten ve derinlikten seslenircesine ele almayı da bilmişti. O kadar ki, bir yandan Ulysses'i 'dağınık' ve 'ham' olarak nitelendirirken öte yandan da Joyce'u çağdaşlarından ve öncüllerinden ayrı bir yerde düşünülmesi gereken kendi özgün tarzı içinde konumlandırma olgunluğunu da gösterebilmişti. '...Materyalist romancıların aksine oldukça ruhsaldır Joyce, her ne pahasına olursa olsun haberlerini beyin yoluyla gönderen içimizdeki o alevin titreşimlerini aydınlatmayı kendisine amaç edinmiştir...'

Coelho'nun ve Woolf'ün hemen her biçimde bir üslup farkını ve seviyesini de ortaya koyan bu yorumlarını ardı ardına düşünmek, hem de R.Ellmann'ın bahsetmiş olduğu 'Joyce' u sevmeme modası...' nın yükselmeye başladığı bir zamanda oldukça ufuk açıcıdır.

Anlatı zamanı başarılı

Bundan da öte, Ulysses'in ilk baskısının yapıldığı 1922'den bu yana, 90 yıl boyunca söylenen onca şeye rağmen hem Ulysses'in hem de Joyce'un hala genç ve taptaze duruşlarıyla, yayını üzerinden 10 yıldan az bir zaman geçen 'Simyacı'yla onun yazarının, gündemde kalabilmek için hemen her yıl, yeni bir popüler anlatıya evrilip sarılışlarındaki, geçicilik korkusuyla büyüyen basitliklerini de daha oylumlu bir eleştirel odaktan seyredebiliriz. R.Ellmann'ın, Kabalcı Yayınları'nın 'Yaşamöyküsü dizisi' nin 10. Kitabı olarak Zafer Avşar'ın sabır işi ve titiz çevirisiyle yayınladığı biyografik J.Joyce incelemesi, işte Joyce ve yapıtı hakkında biriken bütün bu eleştirel ve yorumsal toplamı tam da olması gereken bir düzeyde ele alışıyla bile hayli önem taşıyor. R.Ellmann'ın kitabından söz ederken; öncelikle, kolaylıkla gözden kaçabilecek kuramsal ve yapısal bir başarının altını çizmek gerekiyor; zira sonuna eklenen yaklaşık 150 sayfalık notlar ve dizin de sayılacak olursa, Joyce'un hayatında ve eserinde her biri ayrı bir öneme sahip 'Dublin', 'Pola, Roma, Terieste', 'Zürih', 'Paris' ve 'Zürih'e Dönüş' bölümlerinde sergilenen oldukça başarılı bir anlatı zamanlamasına odaklanmış Ellmann.

Joyce'un zekasını çözmek

Bir İrlanda edebiyatı otoritesi olarak, oluşturduğu bu zamanlama sonucunda ise, neredeyse 1000 sayfa boyunca, yapmak istediği şeyi, hem bir 'tutsak' hem de bir 'kurtarıcı' olarak gördüğü Joyce'un kendi gündelik, yeknesak, basit deneyiminden yola çıkarak tüm bu gündeliğin, yeknesaklığın ve basitliğin derinine inebilen ve o derinlikten komple bir başyapıt çıkarabilen, hiçte kolay anlaşılamayacak 'basit deha' sını çözümlemeye çalışmış.

Bu yönüyle de, içerik olarak denilemese de biçim olarak, sanki de Ulysses'i karşılamaya çıkar gibi, içine her şeyin konulduğu kült kitap Ulysses' e benzer biçimde, içine Joyce' a ve eserine dair her şeyin konulduğu bir kült kitap çıkmış ortaya. Ellmann'ın bu oylumlu ve emek işi kitabını okurken Joyce'a ve Ulysses'e dair bir çok şey açığa çıkabiliyor. Sözgelimi; tıpkı onun gibi Anglo-İrlanda edebiyatı alanında uzman olan D.Kibert'in W.W.Norton'dan çıkan 'Ulysses and Us/Ulysses ve Biz' adlı kitabında sormuş olduğu; Ulysses'in sıradan insanların kitabı olarak yazıldığı halde, sıradan insanların büyük çoğunluğu tarafından nasıl olup da okunmadığı sorusu bile anlamını yitirerek; büyük edebiyat'ın ancak ve ancak asırlar sonrasına yönelik olarak tasarlanabileceği ve büyük bir yazarın da yaşadığı zamanı tam orta yerinden bir sünger gibi çekerken, güne değil günden daha uzun olan zamana yazdığının bilincine vararak büyüyebileceğini anlamak daha bir kolaylaşabiliyor.

Bu noktada ise, başta Ulysses olmak üzere Joyce'un yapıtının sıradan insan tarafından anlaşılabilmesi için de, aynı sıradanlığın sınırlarında da kalsa, kesin bir sanatsal alışkanlığın ve inceliğin ön şart olduğu gerçeği çıkıyor ortaya ki; bu gerçeğin ışığında ise ister İrlanda'da ister Amerika'da isterse Türkiye'de olsun sadece kendi sıradanlığını öne sürerek o sıradanlığı anlatmak için gereken sanatsal kaygıyı umursamadan 'bize istediğimizi ver' diyebilen ortalama toplumsal sıradanlığın şımarık, acımasız ama bir o kadar da gerçek ve sıradan yüzünü görebiliyoruz. Sıradanlığın böylesine gerçek olduğu bir zamandır bu ve bu zaman tam da Joyce'u sev(me)menin zamanıdır. Ötesi mi; ötesini anlamak için Coelho ve onun gibi düşünenler de oturup Joyce ve Ulysses okusun artık...

James Joyce

Hayat ve Eserler

Richard Ellmann

Kabalcı Yayınları

2012 1022 sayfa


12 yıl önce