|

Kazandıkça konuştuk kaybettikçe hep sustuk

Türk tarihine baktığımızda yenilgileri değil zaferleri görürüz. Tüccarzade İbrahim Hilmi yenilgilerimizin üstünü örttüğümüz için hatalarımızdan ders alamadığımız söylüyor ve kitabında Balkan Savaşları'ndaki yenilme sebeplerimizi kritik ediyor.

Sinan Macit
00:00 - 19/12/2012 الأربعاء
Güncelleme: 16:47 - 19/12/2012 الأربعاء
Yeni Şafak
Kazandıkça konuştuk kaybettikçe hep sustuk
Kazandıkça konuştuk kaybettikçe hep sustuk

Balkan Harbi, 1912 yılında koca bir imparatorluğun hem önemli topraklarını kaybetmesi, hem de beraberinde büyük bir utanç getirmesi bakımından Osmanlı-Türk tarihinin önemli sayfalarından birisidir. Bu savaş sonucunda ülke, Balkanlar'daki topraklarını bütünüyle kaybetmiş; bunun yanı sıra milyonlarca Müslüman ahali, yerini yurdunu terk ederek Anadolu coğrafyasına hicret etmek zorunda kalmıştır. Küçük küçük Balkan devletlerinin kurduğu ittifak, koca imparatorluğa karşı o kadar hızlı ve etkili saldırmış ve sonuç almıştır ki, saldırgan devletler bile kazandıkları başarı sebebiyle şaşkınlığa düşmüştür.

Sultan II. Abdülhamid'in tahttan indirilmesini takip eden günlerde, Meşrutiyet dönemi hükümetlerinin dikkatsizlik, basiretsizlik ve tecrübesizliklerinin de etkisiyle, Bulgarlar, Yunanlar, Sırplar ve Karadağlılar, kadim düşmanlıklarını terk edip birleşmişler, 8 Ekim 1912 tarihinde Karadağ'ın yaktığı fitil ve sonrası bir iplik söküğü gibi gelmiştir.

Gizlenen yenilgiler

Geleneksel olarak zihnimizde yer eden tarihi olaylar, genellikle büyük zaferlerimizden, dünyaya nasıl hüküm sürdüğümüzden bahseder. Malazgirt Savaşı, İstanbul'un Fethi, Preveze Deniz Savaşı... Oysa tüm milletlerin tarihinde olduğu gibi, Türk tarihinde de yenilgiler, başarısızlıklar vardır. Örneğin Türk edebiyatının güçlü ismi Fatma Aliye Hanım'ın bütün eserleri, günümüz alfabesiyle basıldığı halde, sadece tek bir kitabı, Ankara Savaşı ile ilgili olan eseri halen Osmanlı dönemindeki baskısıyla durmaktadır. Aynı şekilde, Balkan Harbi ile ilgili, savaşın hemen sonrasında onlarca eser kaleme alınmışken, bunların çok az bir kısmı günümüz alfabesiyle yayınlanmıştır.

O dönemde en etkili eserleri yayınlayan kişi olarak Tüccarzâde İbrahim Hilmi'yi gösterebiliriz. Bu yazının konusu olan Balkan Harbi'ni Niçin Kaybettik? adlı eserinde o da bu durumdan şikayet eder. Yenilgilerin üstünün kapatılmasının, kendimize yapacağımız en büyük kötülük olduğunu söyler ve Prusya/Alman İmparatorluğu örneğini verir. Prusya, 1806 yılında Napolyon'un ordularına karşı ağır bir mağlubiyete uğramış, ancak bu mağlubiyetin hemen peşinden, üzerini kapatmamış, bir durum muhasebesi yapmış ve ordusundaki eksik ve kusurlar tespit ederek kapsamlı bir reform yoluna gitmiştir. Bunun sonucunda da önce Alman birliği sağlanmış, ardından 19. yüzyıl başında esâmesi bile okunmayan bir devlet, dünya devi haline gelmiştir. Bu kitabı Osmanlıca aslında sadeleştirerek neşreden iki isimden biri olan Hamdi Akyol, TYB Akademi dergisinde İbrahim Hilmi hakkında yazdığı makalede, bugünkü siyasî ve iktisadî güç olarak Almanya'nın temellerinin bu mağlubiyet ile atıldığını söyler ve bizde tam tersi tepkilerin, alınan mağlubiyetlerin "moral bozulmasın" diye konuşulmaktan kaçınılmasının yanlışlığına dikkat çeker ve '...belki mağlubiyetlerimizin sebeplerini konuşsaydık, bugün dünya tarihi çok farklı noktada olabilirdi' der.

Siyasi hatalar da var

Balkan Harbi, İbrahim Hilmi'yi ciddi anlamda etkilemiş ve gelişmelerin nedenlerini, beraberinde getirdiklerini anlamaya, bu yenilgiden dersler çıkarmaya sevk etmiş. "Kitaphane-i Askerî' başlığı altında bu savaşa ilişkin telif ve tercüme eserler neşretmiş ve hemen hemen hepsine takdim veya sonuç-değerlendirme yazmış. Bu eserlerin tamamına yakını, günümüz alfabesiyle neşredilmemiş, sadece bazı makale ve yazılarda yapılan iktibaslarda kullanılmıştı. İz Yayıncılık tarafından neşredilen Balkan Harbinde Neden Münhezim Olduk? adlı eseri, müstakil olarak basılan ilk çalışması. Eserin esas müellifi Ali İhsan Sabis olmakla birlikte, Osmanlıca baskıda bir yazar ismi bulunmadığı için eser hep İbrahim Hilmi'ye atfedilmiş. Yayına hazırlayanlar, kitabın iki müellifi olduğu düşüncesinde.

İlk olarak 1913 senesinde basılan bu eser, Mecit Yıldız ve Hamdi Akyol'un müşterek çalışmasıyla yayına hazırlanmış. Metin günümüz Türkçesi ile sadeleştirilmiş, ancak Osmanlıca aslı da tıpkı-basım olarak kitaba eklenmiş. Esere geçmeden önce, yayına hazırlayanlar tarafından yapılan takdim yazısı hem muhtevayla ilgili bilgiler içeriyor, hem de Balkan Harbi kronolojisi etraflıca veriliyor.

'Harpten Evvelki Sebepler' kısmında sırasıyla "Siyasi Hatalarımız", "İstihzârât-ı Askeriyedeki Noksan", "Bahriyeye Ehemmiyet Vermemek" ve "Milletin Kusurları" adlı bölümlerden oluşan kitapta müellifler, ortalama insanın bu savaşı anlaması ve yorumlaması için, basit ve anlaşılır bir üslup kullanmışlar. Ciltler dolusu kitabı okuyup kafa karışıklığı yaşamak yerine, bu hacmi küçük ama tesiri büyük eser fazlasıyla yeterli. Eserde yazarlar, savaş öncesi askerî ve siyasî şartları, dönemin gelişmelerini yorumlamış ve yapılan hataları, okuyucuyu gereksiz detaylarla boğmadan aktarmışlar.

100. yılı olması sebebiyle entelektüel çevrelerin -yetersiz de olsa- ilgi sahasına girmiş bir konuda bilgi sahibi olmak isteyenler için bir "hap kitap" olmasının yanısıra, aslının da tıpkı-basım şeklinde kitabın içeriğinde bulunması, hem eseri Osmanlıca aslından okumak isteyenler için, hem de Osmanlıca öğrenme aşamasında bulunanlar için önemli bir imkân.

Balkan

Harbi'ni niçin kaybettik?

Tüccarzade İbrahim Hilmi

İz Yayıncılık

2012

196 sayfa


٪d سنوات قبل