|

Kendimizi yeniden hatırlama

Osman Alagöz, 'Unutma Beni'' adlı öykü kitabında camiyi satın alıp ahır yapan kandırılmış insanımızın hafıza kaybını, çocuklarını kendi elleriyle gömen gurbetçinin dramını, dört aylıkken yatağa mahkûm olan çocuğun ölüme giden yolculuğunu yeniden hatırlatıyor.

Recep Şükrü Güngör
00:00 - 14/03/2013 Perşembe
Güncelleme: 11:33 - 13/03/2013 Çarşamba
Yeni Şafak
Kendimizi yeniden hatırlama
Kendimizi yeniden hatırlama

Sanat, köşede bucakta saklı kalmış güzellikleri bulup gün yüzüne çıkarır. Bazen acısı içinde olan bazen acısı bile unutulan güzellikleri… Böyleyken çirkinlikleri de dilin ve üslubun güzelliği içinde aktarır. Unutulan, yaşanılmamış gibi davranılan, yokmuş gibi sayılan kişileri, olayları, durumları açığa çıkarır.

Uzun zamandır öykü yolculuğunu gözlemlediğim Osman Alagöz, Sütun Yayınlarından çıkan ve 136 sayfadan oluşan Unutma Beni kitabında sözünü ettiğimiz olayları, kişileri, durumları unutulmanın o derin karanlığından kurtarıyor.

Camiyi satın alıp ahır yapan kandırılmış insanımızın hafıza kaybını, çocuklarını kendi elleriyle gömen gurbetçinin dramını, soğuktan sütü donan annenin çocuğuna süt veremeyişinden kaynaklanan büyük acıyı, dört aylıkken yatağa mahkûm olan çocuğun ölüme giden yolculuğunu, kutsal kitabımızı gizli gizli okumak zorunda kalan insanımızın kitabını unutmayışını, eşini hastanede yalnız bırakmayan yeni evli bir gencin ona unutmabeni çiçeği alışını, bir insana hakikati anlatabilmek için onunla tanışmanın yollarını ararken dükkânda her gün tek lahmacun yiyen ve sonunda iş sahibiyle tanışan idealist bir dava adamının dava yolculuğunu, cami avlusunda oynayan çocukların şen şakrak halleriyle caminin sevimli yerler oluşunu, yıllar sonra birbirlerini bulan kardeşlerin ayrılık hasretlerinin dindirilişini öykünün imkânlarıyla okura aktarıyor.

OKURKEN YAŞATAN ÖYKÜLER

Sanat adamı, salt sanat olsun diye eser üretmez. Unutma Beni'nin yazarı da okuruna bir dünya sunuyor. Acılarla da olsa yaşama becerisi gösterilebilen bir yaşam. Bu yönüyle içimizden biriyle konuşuyor gibi, bir büyüğümüzü dinliyor gibi hissediyoruz metinleri okurken. Bize yabancı olmadığımız, hatta yaşamayı arzuladığımız bir atmosfer oluşturuyor. Her hikâyede neredeyse okurun gözleri doluyor. İdeali uğruna gittiği ülkede sütü donduğu için çocuğuna süt veremeyen ama orada insanlığa doğru düşünceleri anlatmaya devam eden diğerkâmların hikâyesinin içinde kayboluyor ve annenin acısına ortak oluyorsunuz.

Bir öyküyü başarılı kılan unsurlardan biri de yaşatma hissi vermesidir. Alagöz'ün öyküleri bu hissi kat kat yaşatıyor. Bu yönüyle çok başarılı öykülerdir diyebiliriz.

Unutma Beni kitabı yazarımızın olgunluk dönemi eserlerinden. Bu kitap aynı zamanda Alagöz'ün altıncı kitabı. Dört öykü, bir deneme kitabından sonra okur karşısına Unutma Beni öyküleriyle çıkıyor.

Hikâye hayatla bağ kuruyorsa iyidir. Hayattan kopuksa, sunilik barındırıyorsa okurun da sanatçının da uzağında kalır o hikâye. Unutma Beni kitabı bizi hayata çağırıyor.

11 yıl önce