|

Külliyatın küçük kardeşi

Cemil Koçak'ın çeşitli dergilerde yayınlanan yazılarından oluşan Geçmiş Ayrıntıda Gizlidir isimli kitabı geçtiğimiz günlerde yayınlandı. Kitap, yazarın Milli Şef dönemine odaklanan kitaplarının “küçük kardeşi” gibi

Asım Öz
00:00 - 7/02/2012 Salı
Güncelleme: 00:25 - 8/02/2012 Çarşamba
Yeni Şafak
Külliyatın küçük kardeşi
Külliyatın küçük kardeşi

Yakın tarihin bize ne kadar yakın olduğu tartışması Osmanlı modernleşmesinden Cumhuriyet Türkiye'sine uzanan seyrin en önemli meselelerinden biridir. Hatta bir bilinç inşası olması hasebiyle temel ve kurucu mahiyette bir mesele olduğu bile söylenebilir yakın tarihin. Cemil Koçak bu netameli alanı farklı dönemlere ayırarak sistematik bir biçimde gündemine almasıyla diğer tarihçilerden ve “sözde” tarihçilerden farklılaşıyor.

Bugün Türkiye'de yakın tarih yazımı denildiğinde Cemil Koçak adı, dikkatli okurlar için, tek başına -istisnalarıyla- kendi adıyla ve kendi adı içinde, hem tarihi hem de bugünü ele alan kişinin adıdır. Bu yüzden yalnızdır ve bunun yol açtığı risklerin çoğunu da göze alır. Kendisi için ve tarihi ciddiye alanlar için. Bunlar dikkate alınmadan Koçak'ın ciltlere yayılan ve çoğu Gançorov romanlarından daha kalın olan kitapları okunamaz. Akademik olsun, popüler olsun tarihçilerin geneli yakın dönemi bugünle ilişkilendirerek kronolojik bir biçimde irdelemiyorlar. Çoğu zaman sadece bir tezle sınırlı oluyor tarihçilerin yakın tarih ilgisi. Oysa Koçak geçen yüzyılın sonlarından ikinci partinin kuruluş öyküsünü anlattığı İkinci Parti ciltlerine uzanan bir tarih yolculuğuna çıkmış bir isim. Yani uzun yola çıkmaya hüküm giymiş bir tarihçi. Bu yüzden Koçak'ı, yaşayan en yetkin Türkiye tarihçilerinden biri hatta birincisi olarak görüyorum.

Seyir defteri

Geçmişin ayrıntılarına odaklanan ve ağırlıklı olarak Tarih ve Toplum ile Toplumsal Tarih dergilerinde yayımlanan yazılarından oluşan Geçmiş Ayrıntıda Saklıdır kitabında yer alan yazılar Koçak'ın hem üretkenliğini hem de yakın tarihin “öznel” kaynaklarına eleştirel bir dikkatle yönelişinin seyrini ortaya koyan bir seyir defteri niteliğinde. İçeriği, görselleri ve yöntemi ile geçen yıl yayımladığı Milli Şef Dönemi'ne odaklanan kitaplarının “küçük kardeşi” Tek Parti Döneminde Muhalif Sesler kitabına benziyor. Geçmiş Ayrıntıda Saklıdır hakkında yapılacak bir değerlendirme mutlaka Sunuş yazısı ile başlamalıdır. Burada şunu söyleyebilirim: Kitabın başında yer alan kırk sayfalık Sunuş yazısı, tarihin öznel boyutunu oluşturan belgelere nasıl yaklaşılması gerektiğini ortaya koyan bir usûl olarak değerlendirilse abartılmış olmaz. Genel olarak özyaşam yazınına dâhil edilebilecek olan anı, günlük ve mektup türlerine büyük bir dikkatle ve başka kaynaklarla sağlamasını yaparak itibar etmenin gerekliliğine döne döne vurgu yapıyor bu Sunuş yazısı. Oysa çoğu kişi belleğin deposundan eğriliği doğruluğu tartışılır sayısız ayrıntı devşirmekle yetinir. Denilebilir ki, bu üç türün karşılaştırıldığı satırlar Sunuş'u usûl olarak tavsif etmeyi mümkün kılıyor. Ayrıca günümüz yazarının, okurunun, düşünürünün yolunu unuttuğu kütüphanelere ve sahaflara da dikkat çekiyor.

Gerçeği arama çabası

Geçmiş mücadelesinin, Çanakkale Savaşı üzerinden de yoğun olarak konuşulduğunu biliyoruz. Efsaneler ve kahramanlık masalları üretmeye elverişli olan Çanakkale konusunda 2005 yılında üç yazı kaleme almış Koçak. Çanakkale Savaşı hakkındaki anı ve günlüklerin savaşın tam bir tablosunu anlamak bakımından yeterli olmadığını ifade ediyor. Önemli açılımları olan “ Çanakkale Kitaplığı” yazısı bugün daha da zenginleştirilebilir...

Bütün olumluluklarına, titizliğine, sabrına rağmen Cemil Koçak metinlerini okurken şunu mutlaka hatırda tutmak gerekir. Koçak yakın tarih değerlendirmelerini nihai tahlilde sol bir perspektiften yapmaktadır. Bunu görmek için solun örgütsel olarak bedenlendiği yıllara yaklaşan çalışmaları daha çok ip ucu verirse de önceki dönemlere odaklanan metinlerinin satır araları veya sözcük tercihleri de bunu gösterir. Bu kitabında İskender Gökalp ile François Georgeon editörlüğünde hazırlanan Kemalizm ve İslâm Dünyası adlı kitabı değerlendirirken Müslüman dünyanın Mustafa Kemâl'i ve Türk Devrimi'ni tümüyle mahkûm etmediğini belirtirken kullanmış olduğu “İslâm dünyâsının tutucu kanadı” ifadesi bu küçük ipuçlarından biridir. Şunu da belirtmekte yarar var: Kemalizm ve İslâm Dünyası kitabı Ortadoğu'da yaşanan gelişmeleri daha derinlikli bir biçimde kavramak için bugünlerde tekrar hatırlanması gereken bir çalışma. Elbette Avrupamerkezcilik ve İslâmcılığın doğuşuna odaklanan S. Sayyid imzalı Fundamentalizm Korkusu kitabıyla birlikte.

Kitabın bölümlere ayrılmamış olması önemli bir eksiklik. Sözgelimi makale hüviyetinde olan kapsamlı yazılarla kitap değerlendirmeleri ve söyleşiler ayrılabilirdi. Yazıların kronolojik akış dikkate alınarak kitaba alınmış olması ise Cemil Koçak'ın gerçekten de “uzun yola çıkmaya hüküm giyen” bir tarihçi olduğunun ufak bir göstergesi. Sanırım Geçmiş Ayrıntıda Saklıdır'da yer alan yazılar yayımlandıkları hâliyle kitaba dâhil edilmiş. Eğer böyle olmasaydı Hüseyin Cahit Yalçın'ın Tanıdıklarım kitabı hakkındaki yazının dipnotlarında yer alan bazı kısımlar mükerrer addedilerek çıkarılırdı. Yine Vahdettin'in torunu Hümeyrâ Özbaş'la yapılan söyleşinin giriş yazısı -dipnota rağmen- sanki sadece Soli Özel tarafından yapılmış gibi takdim edilmiş.

Kitabın görsel destekli olması da önemli. Ama her görsel kitaba dâhil olması gereken görsel niteliğini taşımıyor. Sözgelimi kitap kapaklarından görsel destek alınması konusunda iktisatlı davranılabilirdi. Fotoğraflar da ilgili metinlerin arasına serpilerek yerleştirilebilirdi. Sahaflar âleminde bulunan iki mektubu içeren “İsmet İnönü” başlıklı kısa yazının, Milli Şef Dönemi'nde yazılan biyografilerden örneklerle zenginleştirilip yorumlanmaması da ciddi bir eksiklik.

12 yıl önce