Her gün belki yanıbaşımızda yüzlerce şiddet olayı yaşanıyor. Üçüncü sayfa haberlerine konu olan hayatlar bir yerlerde sessiz sedasız son buluyor. Tüm bunlara dikkat çekmek isteyen Aslı Tohumcu, şiddet hikyelerini Şeytan Geçti kitabında bir araya getirmiş. Suça ortak olmamak için kendi payına düşen hikayeleri kaleme alan Tohumcu, “Bilmek çok şeyi değiştirir ve bilen insan eskisi gibi davranma hakkını kaybeder!” diyor.
Eh, “mutlu sonlar” vaad eden bir yazar olduğum söylenemez. Kitabın girişindeki notta, bu hikayelerin bana mutluluk vermediğini söyler ve okuyana da sıkıntıdan başka bir şey vermemesini dilerken, bunun altını çizmeye çalıştım sadece. Orada biraz da, edebiyatın bir işe yaraması umudu var aslında. Şiddet hikayeleri yazmaya nasıl karar verdim!? Biraz, ben de şiddetten payıma düşeni yaşadığımda… Ama esas olarak, insanların cehennemi yeryüzüne indirdiklerini fark ettiğimde, yazacak başka bir şeyim kalmadı gibi geldi bana. Suça ortak olmamak için başladım diyebiliriz yazdıklarımı yazmaya.
Tam da sizin dediğiniz gibi, görmezden gelindikleri için. Israrla, başka ve aptal gündemler yaratılmaya çalışıldığı için. Devletin polis gücü dayak yiyen kadını evine, yani katiline geri gönderdiği, devletin kanunları katillerin sırtını sıvazladığı için. Medya ve yerleşik kültür, kadına yönelik şiddeti cinsiyetçi söylemlerle meşrulaştırdığı, desteklediği için yazıyorum bu hikayeleri. En çok da, çok zavallıca bir şey olduğunu bile bile itiraf ediyorum bunu size, yazmaktan başka bir şey yapmayı bilmediğim için yazıyorum. Bir insanda olsun, bir vicdan yaratabilirim umuduyla.
Olur aslında. Hatta sadece kitap kahramanları için değil, gerçek kişiler için de yapabiliriz bu genellemeyi. Yüreğimin kaldırmadığı kadar acıklı bir durum var alıntıladığınız yerde; o da tevekkül. Çaresizliğin, sistem ve diğer insani ilişkiler tarafından terk edilmişliğin yarattığı bir tevekkül. Ve elbette tevekkülle birlikte bir duruş. Nedir o duruş!? Zulümden kurtulmak diyemeyiz belki ama, zulmü hafifletmek için susmak, hayatını av olduğunu bilerek, dikkat çekmeme üzerinden yaşamak. Ne kadar korkunç bir şeydir kim bilir!
Manikürcü kız Elif'inki, bir iletişim şekli olarak dedikodu, azar ve fesatlığa karşı verdiği tepki. Onu bu noktaya sürükleyen de, hakları olmadığı halde onun hayatı üzerine hak iddia edenler, aile olmanın ne demek olduğunu bilmeyen sözde aile fertleri, çoktan kurtulmuş olmamız gereken ama ne yazık ki kurtulmayı bir türlü başaramadığımız aptal toplumsal kurallar. Evet, hikayenin finalinde Elif şiddete başvuruyor ama buradaki çelişkiyi de görmek lazım. Elif aslında ezilmişliği, hayatı karartılmışlığı karşısında bir “şiddet”li patlama yaşıyor!
Birbirimizin acılarını görmekten ne kadar uzak olduğumuzu da anlatmayı amaçladım o hikayede. Biraz bakmadığımızdan, bolca da görmeye korktuğumuzdan bahsetmek istedim. Çünkü bilmek çok şeyi değiştirir ve bilen insan eskisi gibi davranma hakkını kaybeder! Bir “kurban”lar sürüsü içinde yaşadığımıza dikkati çekebildiysem esas, mutlu bana.
İnsanın, hiç uyanmayacağını bildiği bir kabusun içinde yaşamasının neye benzeyeceğini hayal etmeye çalıştım bazı hikayelerde. Ne kadar başardım bilmiyorum. Öyle olaylar yaşanıyor ki, ben bile, sırf bir “seyirci” olarak kendi isyanımın içinde ölecek gibi oluyorum. Ayrıca… Kadınlara yönelik bir katliamın yapılageldiği gerçeğini bir kenara bırakamayız. Katliamdan anladığımız töre ya da namus adına işlenen cinayetler olmasın ama sadece. Bahsettiğim çok daha büyük ölçekli ve incelikli bir cinskırım!
Çok yerinde olur aslında! Öteki olarak nitelediklerimize yaklaşımımızdaki eğretiliğin, o yaklaşırken dışlama halinin, anlar gibi yaparak bozma halinin altını çizmeye çalıştım. Nasıl desem… İnsanı kavramaktan uzak, zaman zaman uyuz olduğum bir yaklaşımı var entelektüellerin. Toplumu mahvoluşa götüren biraz da bu aptal, faydasız, gerçekçi olmaktan uzak yaklaşım bence. İnsanların hayatı bir performans sanatı ya da o türden bir şey değildir. Öyle yaklaştığınızda sadece siz değil, o insanlar da telafisi olmayan zararlar görürler.
Var başladığım bir şey, dura kalka ilerliyorum. Kendi küçük çevremi çıldırtmadan yazıp bitirmeyi umuyorum, zaman zaman beceremeyeceğim korkusuna kapılsam da. Ama batıl inançlıyım bu konuda, daha fazla bahsedersem, en büyük korkum, yazamama korkum gerçekleşecek gibi geliyor. Özetle insan hikayeleri yazmayı sürdüreceğimi söyleyebilirim.
Şeytan Geçti
Aslı Tohumcu
İthaki Yayınları
103 sayfa