|

Mansur ahengi ya da halin dahili

Şair Mürsel Sönmez'le son çıkan şiir kitabı Mansur Ahengi üzerine konuştuk. "Kendini bilen rabbini bilir"di kadim zamanlarda. Şimdiki zamanlarda ise kendini bilmek fırsatı elinden alınmış durumda insanın." diyen Mürsel Sönmez; şiire, insana, varlığa ve dahi yokluğa dair söyledikleriyle elimize bir anahtar tutuşturuyor Mansur Ahengi'nde.

Leyla Marankoz Doğramacı
00:00 - 19/09/2012 Çarşamba
Güncelleme: 22:02 - 18/09/2012 Salı
Yeni Şafak
Mansur ahengi ya da halin dahili
Mansur ahengi ya da halin dahili
Öncelikle yeni kitabınız Mansur Ahengi hayırlı olsun. Her şey isimle başladığı için biz de ilk sorumuzu isme tahsis edelim. "Mansur Ahengi" sanırım bir mûsıkî terimi. Niçin bu ismi seçtiniz? "Ene'l-Hakk" sözünün sahibiyle de bir bağlantısı var mı?

Kitabı oluşturan şiirler tek bir izlek/tema/odak ve hepsinden öte bir "hal" ekseninde "zuhur" etmişlerdir. Bu "hal", tefekkürü ve irfanı "hallaç gibi atan" Mansur'un geride bıraktığı müziğin belleklerimizdeki tadından esinlenen bir hal olabilir. Şiir, kendisini oluştururken, ana imgenin kendi cinsinden çekim alanları ile alış veriş halinde gerçekleşir. Kökü kökeni tüm bir soyut ve somut varlık alanıdır. Şairin bu oluşum sürecindeki dahli ise sınırlıdır. Kendisini dayatan, yazdıran bir şiirler toplamıdır "Mansur Ahengi". Zaten şiir diyebileceğimiz her metin de aynısını yapar.

Şiir kitaplarınıza baktığımızda en uzun arayı Mansur Ahengi için verdiğinizi görüyoruz. Bunun özel bir sebebi var mı?

Taammüden böyle bir tercihim olmadı. Şiirlerin de kaderleri var herhalde ki pek tasarlanamıyorlar, ne yazılırken ne de yayımlanırken. Mansur Ahengi benim hakkında pek söz söyleyebileceğim bir kitap değil. Bir bütün olarak benliğimde var olan ve ortaya çıkması yıllar alan bir kitap. Arada yayımlanmaya hazır başka bir dosya olmasına rağmen onun önüne geçmesi olamazdı, olmadı da. Tam da Yunus'un " Ya ben öleyim mi söylemeyince" dizesinin anlattığı durum tecelli etti. Benim "tenfis-i nefes" etmem gerekiyordu. Salt anlamda şiir yayımlamanın, şairlikler peşinde koşmanın yaşadığımız "ifsad" zamanlarında insanın içini ferahlatması da çok zor. Varlık konumlamasını tümüyle yitirmiş, gerçeklik algısı tarümar olmuş, tüketim cenderesinde boğulan, zevk sarmalında özsaygısı kaybolmuş, siyasa kasaplarınca başlarında estirilen korkularla kilitlenmiş, sıkıştırılmış zamanlara mahpus bir insanlık tablosunda şiirin estireceği ferahlatıcı bir rüzgar kalmış mıdır acaba? Belki, bir umut. İşte o umut Azer'in put çarşısına sürüyor şiirleri.

Kitabınızın çok güçlü bir münacat damarı var. Bu yönüyle de insana Yunusvârî bir huzur ve rikkat veriyor. Bir şairin Yaratıcısıyla iç konuşmaları diyebilir miyiz Mansur Ahengi için?

Allah'sız şair olmaz. Hangi yalanla düşüp kalkarsak kalkalım, hangi parlatılmış modern yanılgılara takılırsak takılalım gerçekte bizim yaratıcıdan başka mahremimiz yok ki. Modern zaman tanrıları havayı öylesine bulandırdılar ki insan yalınlığımızı yitirdik. "Kendini bilen rabbini bilir"di kadim zamanlarda. Şimdiki zamanlarda ise kendini bilmek fırsatı elinden alınmış durumda insanın. Artık zaten o da bu yoksulluğun ayrımında değil. İnsanı hiçlikten ve dolayısıyla egemen kara siyasa dizgesinin onursuzlaştırmasından mutlak hakikatle diyalog kurmaya yükseltir münacat. Şiirden başka hangi beşer sözü münacata yeltenebilir ki.

"Zaman İlahisi" ve "Zıtlıklar İlahisi" gibi şiirlerinizde sürekli bir" birlik" vurgusu var. Şair bu minvalde, mevcudiyetini korumak için mi yoksa "birliğin" içinde eritmek için mi şiir yazar?

Her şey yokluktan yaratılmıştır. Yokluk ise, mahiyetini idrak edemediğimiz bir varlık alanıdır. Görünürlük düzleminde zıtlıklar üzerine kurulmuş bir yapı vardır. Mutlakın cebri altındaki , öncesiz öncedeki öz yeteneğinin gereğini yapar, yani rolünü oynar. Öyle bir var olmadır ki bu yok olmakla yani sonsuzu avlamakla zirvesine ulaşır. Şiir de merkezin çekimine diğer alanlardan daha çok yatkınlık halidir. Bu esnada olan şaire olur öncelikle sonra ise belki okura.

Mürsel Sönmez'e göre şairin toplumsal işlevi nedir?

Yaşadığımız karabasanda şair salt mevcudiyeti ve şiire "takması" ile bizatihi bir işlev sahibidir. Kendisi olarak dolaşıma çıkan ve gerçekten "ruhun malzemesi" olan şiir; zorbalığa, ikiyüzlülüğe, sömürüye, kan dökücülüğe, kin tüccarlığına karşı başkaldırı özelliği taşır. Bunu da sessizce, çağın dili olan gösterişçiliğe ve reklama aldırmadan yapar. Sahici şiir sesini göklere duyurabilen, insana bitkiye ve tüm canlılara duyumsatabilen şiirdir. Gürültü sesleri kırıp sessizliği çağrıştırmasıyla da şiir, şairini yanına alarak radarların fark edemediği bir katmanda yürütür işini. Selamı, yani esenliği imler durur.

Son olarak, şiir damarınızı beslediğini düşündüğünüz bir "yedi güzel adamınız" veya "yedi güzel başucu kitabınız" var mı desem, kimleri ve hangi kitapları söylerdiniz?

Yedi değil yetmiş iki güzel adamım var ama hangisini sayabilirim ki. Ulaşıp okuyabildiğim, duyup işittiğim ne kadar şair varsa onların hepsi benim ustalarımdır. Hepsinde de insan özünde var olan o büyük ürpertiyi, heyecanı, afacanlığı ve yiğitliği derece derece duyumsamışımdır. "İnsan Hakk'da Hakk insanda"dır çünkü. Yüklenen emanetin telaşının üst düzeyde görülebildiği insanlardandır şairler.


12 yıl önce