|

Matmazel Noraliya'nın Koltuğu'ndaki Raskolnikov

Nurdan Gürbilek titiz bir okumayla, edebiyat tarihinde kendine sarsılmaz yer edinen kitapların diğer kitaplarla konuşmalarına 'kulak kabartmış' ve 'Benden Önce Bir Başkası'nda bu 'duyduklarını' ustalıkla derleyip toplamış

Gülden Tümer
00:00 - 11/05/2011 Çarşamba
Güncelleme: 22:54 - 10/05/2011 Salı
Yeni Şafak
Matmazel Noraliya'nın Koltuğu'ndaki Raskolnikov
Matmazel Noraliya'nın Koltuğu'ndaki Raskolnikov

Okuduğu kitapların birbiri üzerindeki etkilerini fark etmek ya da sevdiği bir yazarın, sevdiği başka bir yazarla ilişkisini keşfetmek, iyi bir okuyucu için iyi bir kitap okumak kadar keyif vericidir. Etki derken 'Her iki yazar da insanın varoluşsal problemlerini irdeler' gibi elinizi attığınız her yerde rastlayabileceğiniz karşılaştırmalardan bahsetmiyorum. Ayrıntıda gizli olanlardan söz ediyorum. Asıl keyif verici olanlar onlar çünkü. Nurdan Gürbilek titiz bir okumayla, edebiyat tarihinde kendine sarsılmaz yer edinen kitapların diğer kitaplarla konuşmalarına 'kulak kabartmış' ve 'Benden Önce Bir Başkası'nda bu 'duyduklarını' derlemiş toplamış. Metis Yayınları'ndan çıkan kitap, ayrıntıları keşfetmenin hazzını veriyor, kitapları tekrar bu bakış açısıyla ele alma hevesi yaratıyor.

Benden Önce Bir Başkası'nda sadece etkilerin izleri yok, bu meseleye kafa yoran yazarların, korkuları, endişeleri, hayıflanmaları, kaçmaları, kaçamamaları var. Kolay değil; insanı insana anlatma gayesiyle yola çıkarsanız, bu da ancak ve ancak biriciklik hissiyle üstesinden gelinebilecek bir işse, bahsi geçen yolda daha önce yürümüş olanlardan sıyrılmanız, onlardan farklı bir şeyler söylemeniz şarttır.

Goethe sadece Goethe değil

İşte bu mecburiyet, salt bir okuyucu olarak hayranı olduğunuz pek çok kalemle ilişkinizi yeniden şekillendirir. Kütüphanedeki Goethe sadece Goethe değildir artık, ya da masada duran Gogol… Her yazar, yazarların yazdıkları kadar, yaşam serüvenlerini, onların nasıl yazar olduğunu, neler yaşadığını, nasıl yazdığını da didik didik ettiğinden, kimi zaman selefleriyle aynı endişeleri duyduğunu görüp rahatlar, kimi zamansa asla onlar gibi olamayacağını düşünüp korkuya kapılır. Gürbilek, Benden Önce Bir Başkası'nda bu duyguların da izinden gitmiş. Hem o çok sevdiğimiz kitapların, hem de o kitapların yazarlarının ilişkilerini mercek altına almış.

Yedi ayrı denemeden oluşan Benden Önce Bir Başkası, ikili okumalardan oluşuyor. Bir yazarı başka bir yazarın ışığında okuyan denemeler bunlar. Daha önce kimi dergilerde yayımlanmış olan denemeler, kitap için gözden geçirilerek, yeniden yazılmış. Mağdurun Dili, Kötü Çocuk Türk gibi eserlere imza atan Gürbilek'in bu eseri de, edebiyat eleştiri tarihimizde önemli bir yere sahip olacak nitelikte.

Bu yazılardan en ilginci Dostoyevski ile Kafka'nın, böcekleşmeye bakışındaki ortaklıkların ve farklılıkların ele alındığı Kafka'nın Böceği adlı yazı. Dostoyevski karakterleri pek çok koşulda kendini bir böcek gibi hissetmiştir. Gürbilek örneklerini sıralar; Yeraltından Notlar'dan, Suç ve Ceza'dan, İnsancıklar'dan… Ve ardından tespitini paylaşır; Kafka, Dostoyevski'nin kendini böcek gibi hisseden karakterini almış devcileyin bir böceğe dönüştürmüştür. Kafka'nın Dostoyevski okurken neler hissetmiş olabileceğine de kafa yoran yazar, bunları da satırlarına aktarır. Gürbilek, Kafka'nın çocukluğundan, babasıyla ilişkisinden de örnekler vererek, Dönüşüm'ü sadece bir sistem eleştirisi manifestosu olmaktan da çıkarır.

Yazar, bir kitabı, tek bir yönüyle ele alıp bir başka kitapla karşılaştırarak değerlendirmez sadece. Kafka'nın, babası karşısındaki aciz duruşu, Babama Mektup adlı kitabında çok daha iyi anlaşılacağından başka bir yazıda bu eser konu edilir. Bu defa karşılaştırılan ise Oğuz Atay'ın babasına mektubudur. Şefkati, korkusu, saygısıyla her iki ustanın babasıyla ilişkisine tanık olma fırsatı verilir. Öte yandan yine Dönüşüm'le karşılaştırılan eserlerden biri olan Suç ve Ceza başka bir yazıda Peyami Safa'nın (Matmazel Noraliya'nın Koltuğu) karşısına dikiliverecektir. Şimdi de birini öldürmek üzerinden varlığına anlam katabileceğini düşünen iki karakterdir ele alınan; “Matmazel Noraliya'nın Koltuğu'nda Safa alttan alta, bazen apaçık biçimde Dostoyevski'yle konuşur. Ferit'in 'müstebit ve cimri' teyzesini öldürdüğünü hayal etmesi, cinayeti teyzesinin servetine kavuşmak, intikam almak, kız kardeşine yardım etmek ama hepsinden önemlisi 'kendisinde herhangi bir iş yapmak iktidarının bulunmadığından şüphe eden bir adamın bu iktidarı kendi kendine karşı ispat etme” isteğiyle işleyeceğini düşünmesi, dahası hayali cinayetini bir varlık problemine bağlaması (Ben teyzemi öldürürsem varım) Suç ve Ceza'dan; Raskolnikov'un tefeci kadını öldürmek suretiyle kendi yasasını kendi koyacak kadar güçlü olduğunu kanıtlama çabasından izler taşır.”

Başka bir yazıda; Batı'nın Cinsiyeti'nde bu defa Peyami Safa ile Cemil Meriç'i birlikte ele alır Gürbilek. Batı'nın kadınlığı, Doğu'nun erkekliği, Batı'nın gençliği, Doğu'nun yaşlılığı, Batı'nın coşkusu, Doğu'nun oturaklılığı üzerinden bir karşılaştırmadır bu. Safa'nın 'zifaf' metaforu üzerinde duran yazar, bu iki usta ismin kıyasına bir de Edward Said'i katar. “Said'in ünlü eseri Şarkiyatçılık'ta, onun fikirlerine oldukça yakın duran Cemil Meriç'in imzası bulunabilir miydi?” diye sorar. Cevabı olumsuzdur ve yazısında gerekçelerini sıralar.

13 yıl önce