|

Mektuplarla tarihin yol haritası

Necret Bayraktaroğlu'nun derlediği 'Tarihimizdeki Muhteşem Mektuplar' kitabı Hun İmparatoru Mete Han'dan başlayarak Cumhuriyetin kuruluşuna kadar geçen süreçte Türk tarihine yön vermiş kişilerin mektuplarını kronolojik sırayla ele alıyor.

Zeynep Zelan
00:00 - 19/12/2012 Çarşamba
Güncelleme: 16:50 - 19/12/2012 Çarşamba
Yeni Şafak
Mektuplarla tarihin yol haritası
Mektuplarla tarihin yol haritası

Mektup kültürü uzun zamandır yaşantılarımızdan uzak, bir nostalji olarak hayatımızdan sessizce çekildi neredeyse. Artık mektuplarımızı anlık olarak istediğimiz kişiye iletebiliyoruz. Kimileri el yazısı ile yazılan, gözyaşlarıyla, parfümlerle, el iziyle bezeli mektupların yerini tutamayacağını söylese de mektup yazanların sayısı yok denecek kadar azalmış durumda. Fakat biliyoruz ki mektuplar geçmişin en büyük aynası; şehirler, ülkeler arası mesafelerin günlerle, aylarla alındığı zamanlarda iletişimin belki de tek kaynağıydı. Bugüne kadar Napolyon, Kafka, Dostoyevski, Cemal Süreya, Einstein, Zweig ve daha pek çok ünlü şahsiyetin mektupları yayınlandı. Biz o mektuplar sayesinde onların yaşantılarının bilmediğimiz yönlerini, içinde bulundukları devri farklı açılardan görme imkanı bulduk.

''Tarihimizdeki Muhteşem Mektuplar'' kitabı ise Hun İmparatoru Mete Han''dan başlayarak Cumhuriyetin kuruluşuna kadar geçen süreçte Türk tarihine yön vermiş kişilerin mektuplarını kronolojik sırayla ele alıyor. Kitap adeta mektuplar üzerinden Türk tarihinin kısa özeti gibi. Mektupları uzun araştırmalar sonucu toplayıp yayına hazırlayan Necdet Bayraktaroğlu, mektupların Adriyatik'ten Çin Seddi'ne kadar asırlardır Türklerin hâkim olduğu coğrafyadaki Türk-İslam medeniyet ve kudretini, büyüklüğünü gösterdiğini ifade ediyor: ''Tarihe şan veren bu mektuplardan, hanların, hakanların, sultanların, hükümdarların azameti, asaleti, adaleti, inancı, merhameti, siyaseti ve diplomasi dili çok iyi sergilenmektedir. Bu belgeleri dikkatli okuduğumuzda milletlerin kültür anlayışlarını, manevi hayatlarını, inançlarını, ahlaki ve vicdani değerlerini bir bir anlamış oluyoruz.''

Kitapta Fatih Sultan Mehmet ve Kanuni Sultan Süleyman''ın yazdığı mektuplar ön plana çıkıyor. Özellikle Akşemsettin''in Fatih''le yazışmaları aralarındaki derin bağın izlerini gözler önüne seriyor.

Kanuni''nin mektupları ise o dönemde Osmanlı Devleti''nin diğer devletler karşısındaki gücünü ispatlar nitelikte. Kitaptaki ilginç anekdotlardan birinde dansın ilk kez Kanuni zamanında Fransa''da yapılmaya başladığı söyleniyor. O dönem Osmanlı''nın sınırları Fransa''ya kadar dayanıyordu. Bu dansın ilk yapılmaya başlandığını duyan Kanuni Sultan Süleyman, Fransa Kralı Fransuva''ya bir mektup yazdı ve bu mektuptan sonra Fransa''da yüz sene dans yapılmamıştır.''

Hatta şairliğiyle de bilinen Kanuni''nin İspanya Kralı Karlos (Şarlken)''a gönderdiği mektup, padişahın Avrupa''ya karşı nasıl bir güce sahip olduğunu çok iyi anlatıyor:

''Ben ki,

Sultanlar sultanı, Akdeniz''in, Rumeli''nin, Anadolu''nun, Karaman''ın, Erzurum''un, Diyarbakır''ın, Kürdistan''ın, Luristan''ın, Acem''in, Mısır ve Şam''ın, Halep''in, Kudüs''ün ve bütün Arabistan vilayetlerinin, Bağdat, Basra, Yemen memleketlerinin, Kırım ve Macar tahtına ait yerlerin ve daha kılıcımızla alınmış nice ülkelerin padişahı Sultan Süleyman Şah''ım.

Sen ki,

İspanya vilayetinin Kralı Karlos''sun.

Yüce kapımıza sen ve kardeşin ayrı ayrı mektuplar gönderip bize dokunmayın diye ricada bulunmuşsunuz. Merhamet ederek size 5 yıl süreyle dokunmamak üzere eman (aman) verdik. Ancak bir şartla: Bu sürede benim topraklarıma ''kurudan ve yaştan bir sebeple'' saldırmayacaksınız. Korumam altında bulunan Fransa Kralı ve Venedik Doç''una da dokunmayacaksınız. Mutluluk dağıtan kapımız daima size açıktır. Ne zaman isterseniz başvurabilirsiniz.''

Kitabın en önemli özelliği mektupların olduğu gibi yayınlanmasından ziyade her mektubun yazıldığı dönem ve neden sonuç ilişkileriyle okura bilgi verilmesi. Bu bilgilerinse kısa kısa ve okurun dikkatini çekecek nitelikte damıtılarak hazırlanmış olması okunmasını kolay hale getiriyor. Kitap, tarihi çok sevmeyen okurların bile rahatlıkla sıkılmadan okuyabileceği nitelikte.


11 yıl önce