|

Mesnevi tatil çantasına konmaz

Bana sorarsanız, bazı kitaplar masa başında okurunu bekler; bazıları serin vakitler ister; belki bedeninizi titreten ayazlar. Yaz, tez zamanda usandırıcıdır/ bıktırıcıdır. Uzun uğraşlara müsaade etmez. Yaz yağmurları da öyle değil midir? Şöyle bir ıslatmalık. Bu nedenle, “sıkı okumalar” yazın, hele tatilde hiç olmaz

Turan Karataş
00:00 - 13/07/2011 Çarşamba
Güncelleme: 22:23 - 12/07/2011 Salı
Yeni Şafak
Mesnevi tatil çantasına konmaz
Mesnevi tatil çantasına konmaz

Yıllardır, yanlış bir algıyı düzeltmeye çalışıyoruz. Kitap okumak, boş zaman işi ve eğlencesi değildir. Uğraşların en ciddisidir, en asaletli olanıdır. En hafifinden zihne deva, sadre şifadır. Bu nedenle, dinç kafalara, diri vakitlere ihtiyaç duyulur, kitap okumak için. Kitaplar bir niyetle, belli bir amaç doğrultusunda okunur. Salt eğlenmek, keyif almak için değil. Son tahlilde, bunlar dahi okumanın sonuçlarındandır, ama onlarcasından biri…

Yüzlerce yazı yazılmıştır, şimdiye dek, konuşmalar yapılmıştır okuma uğraşı üzerine. Fakat nedendir, her yaz başında birçok dergide gazetede “tatilde okunacak” kitaplar listesi yayımlanır. Nelerin okunması gerektiği üzerine “uzman” görüşleri alınır. Çantamıza/ bavulumuza koyacağımız kitapların adları siyah harflerle belirtilir. Şiirler, romanlar, hatıralar; bilimsel yayınlar, dini, milli, felsefî eserler, daha onlarca kitap adı yazılır.

Künhüne vakıf olunamaz

Alışılmışın aksine bir şey söyleyeyim, ama hemen yadırgamayın, karşı çıkmayın. Bugünkü tatil tasavvuru içinde, esefle belirtmeliyim ki, kitap iğreti durmaktadır. Moda tabirle bu konseptin dolayımında kitaplara yer ve zaman ayırmak zordur. Mevcut genel tutumdan benim anladığım böyle. Yanılıyorsam düzeltin.

Meselenin bir başka yüzü de şudur: Tatil, adı üstünde “dinlece”dir. Dinlenmeye ihtiyaç olan bir zihin nasıl kitap okuyabilir ki? Hepten okunmaz demiyorum, okunur okunmasına da, şöylemesine tadına vara vara, eski deyişle künhüne vâkıf olarak okunmaz. Şöyle desek yanlış anlaşılır mı bilmiyorum; değerli/ ciddi kitapları, hâlihazırdaki “tatil” algısının dışında tutmak en iyisidir.

Ben şahsen, adına “tatil” denen kısa süreli yaz dinlencelerinde pek kitap okuyamam. Siz okuyabilir misiniz? Söz gelimi, otellerde, motellerde, plajlarda, pikniklerde, seyahat ettiğiniz vasıtalarda? Okursunuz da ne türden kitaplar? Geçen yıl iyice fark ettim; bir haftalığına orta halli bir kurumun deniz kenarındaki tesislerine gittik. Yanıma Refik Halit'in bir romanını aldım, Yüzen Bahçe. Yedi gün boyunca plaja götürdüm getirdim. İki yüz sayfalık kitap bitmedi. Refik Halit'in romanları edebi yönden vasattır, fakat herhalde böyle vakitler için iyidir/ iyi olmalıdır diye düşünürdüm; istediğim tadı alamadım. (Şurası da var ki, andığım roman, galiba Memleket Hikâyeleri müellifinin en zayıf eseri olmalı.)

Hepten kestirip atmayalım. Olay örgüsü hareketli, merakı diri tutan, sinema diliyle “bol aksiyonlu” anlatı türleri, dinlencelerde okunabilir. Söz gelimi macera romanları, vaka yoğunluklu/ kısa hikâyeler, destanlar, masallar vb. anlatılar… Dikkatinize güveniyorsanız, sıcağa dayanıklı iseniz anılara, günlüklere, gezi yazılarına da el atabilirsiniz. Ne var, plajda şezlonga uzanmış vaziyette şiir okunmaz, okunmamalı.

Yaz tatillerinde uzun süreliğine serin yaylalara, sakin köylere, huzurlu bahçelere gidenler varsa, onlar için sözümüz ayrı. Buralarda da zihin dinlenecek olsa bile, mekânın dinginliğiyle bazı kitaplar okunabilir. Yine de her kitap diyemiyorum. Her mizaç, aynı koşulları gereksinmeyebilir, ama yıllardır yaşadıklarımın sonucudur söylediklerim. Öyle inanırım ki, her ciddi işin bir usulü vardır, olmalıdır.

Tarih kitabı da olmaz

Bana sorarsanız, bazı kitaplar masa başında okurunu bekler; bazıları serin vakitler ister; belki bedeninizi titreten ayazlar. Bedenin üşüyüp ruhun ısınması gerekir kimi kitaplar için. İster inanın ister inanmayın, en verimli okumalarımı soğuk kış akşamlarında yapmışımdır. Yaz, tez zamanda usandırıcıdır/ bıktırıcıdır. Uzun uğraşlara müsaade etmez. Yaz yağmurları da öyle değil midir? Şöyle bir ıslatmalık. Bu nedenle, “sıkı okumalar” yazın, hele tatilde hiç olmaz.

Söz gelimi, Proust'un yedi ciltlik o devasa eseri Kayıp Zamanın İzinde, tatilde okunabilir mi? Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar'ı da okunamaz. Size soruyorum, Huzur, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Hızırla Kırk Saat, Matmazel Noraliya'nın Koltuğu, Oblamov… tatilde nasıl okunur? Okunsa da, amaçlanan hedefe varılabilir mi? Hele, Divan-ı Kebir, Mesnevî, klasik ya da çağdaş şiir külliyatları, tarih kitapları, felsefî eserler, bana sorarsanız “tatil” çantasına hiç konmamalı…

Masamın üstündeki kitaplar, istekli bakışlar fırlatıyorlar. Hepsi de arzuyla okunmayı, dost dilinden getirdikleri sesleri duyurmayı bekliyorlar. “Gözü yolda kahramanlar” gibi. Neler yok ki, göz kırkıp gönül koyanların arasında: M. Uğur Derman, Ömrümün Bereketi 1 (Kubbealtı); Dr. Emin Işık, Belh'in Güvercinleri (Ötüken); Tomris Uyar, Kitapla Direniş (Yapı Kredi), Orhan Okay, Edebiyat ve Edebî Eser Üzerine (Dergâh); Hüseyin Yorulmaz, Bir Neslin Öncüsü Celal Hoca (Hat); Beşir Ayvazoğlu, Malik Aksel Evimizin Ressamı (Kapı); Abdullah Uçman-Handan İnci (ed.), Ahmet Hamdi Tanpınar (Kültür ve Turizm B.); Hilmi Yavuz, Okuma Biçimleri (Timaş); Mahir İz, Üstadım Mehmed Akif (İstanbul Büyükşehir Belediyesi); Sıddık Akbayır, Zamansız Bir Karşılaşma: Orhan Pamuk-Yaşar Kemal (Ferfir); Turgut Uyar, Korkulu Ustalık (Yapı Kredi); Rita Felski, Edebiyat Ne İşe Yarar? (Metis); Ali Ulvi Kurucu, Hatırlar 3 c. (Kaynak)…

Kremli ellerle kitap tutma!

Şimdi diyorum ki, doldursam çantama şu saydığım kitapları, hiç değilse bir kısmını (çünkü hepsini okumak benim hızımla üç dört ayı alır), şöyle yaylada bir kulübeye ya da dağ aralığında huzurlu bir köy evine çekilsem. Tam 40 gün. Öyle ya yıllık iznim de müsait. Siren, korna, motor seslerinden uzak. Yanımda içini ılıtmayan bir testide su, ekmeğini küflendirmeyen bir dağarcıkta nevale, bir küçük tüp ve çay… Gece, yatsıdan hemen sonra yatsam, çocukluğumdaki gibi yıldızlara baka baka uyusam; sabah namazıyla birlik uyansam, dinlenmiş ve huzurlu. Kurdun kuşun sesini dinlesem, şehir gürültüsüne inat. Sonra oturup gölgenin serinliğinde, yanıma aldığım kitapları okusam.

Eğer böyle bir tatiliniz, hayır talihiniz, hiç değilse tasavvurunuz varsa, benim söylediklerim şart değil, alın yanınıza canınızın çektiği kitapları… Yok, apart dairelerde, sıcaktan yatılmayan konukevlerinde, insan eti kokan otellerde kalacak; gece, yarı uykulu yarı uyanık sivrisineklere uyuz olacak, gündüz de bir denize girip bir kuma belenecekseniz, kitap mitap almayın yanınıza; o yağlı/ kremli ellerinizle kıymayın cânım kitaplara!

13 yıl önce
default-profile-img