|

Mollaer''in üç tarz-ı siyaset tasavvuru

Tekno-Muhafazakârlık, Endişeli Kemalizm ve Liberal Sol… Yusuf Akçura'nın kitabından hareketle yola çıkan Fırat Mollaer, üç siyaset tarzının değişim sürecine eleştirel yaklaşıyor.

Lütfi Bergen
00:00 - 19/12/2012 Çarşamba
Güncelleme: 15:07 - 19/12/2012 Çarşamba
Yeni Şafak
Mollaer''in üç tarz-ı siyaset tasavvuru
Mollaer''in üç tarz-ı siyaset tasavvuru

Fırat Mollaer, yeni bir kitap yayınladı: Çağdaş Üç Tarz-ı Siyaset Üzerine Eleştiri Yazıları: Tekno Muhafazakârlık, Kemalizm ve Liberal Sol'un Eleştirisi. Bilindiği üzere Üç Tarz-ı Siyaset Yusuf Akçura (ÜTS- YA) tarafından Osmanlıcılık- İslâmcılık- Türkçülük şeklinde tasnif ettiği siyasi biçimlenmelerini konu almıştı. Yusuf Akçura kimlik inşasının hangi ''millet'' perspektifine göre ele alınacağının ''mümkünlerini'' göstermeye çalışır. Fırat Mollaer'in Üç Tarz-ı Siyaset'i (ÜTS- FM) Akçura'nınkine (ÜTS- YA) nazaran farklılıklar taşıyor. (ÜTS- FM)'in muhatabının epistemik- entelektüel saha olduğu izlenimine kapıldım. Kitabın en önemli makalesi Tekno- Muhafazakârlığın Alâmetleri. Mollaer'in ''Üç Tarz'' tasnifi yeni bir paradigmal nazarla siyasetin ele alınmasını mümkün kılacak zenginliğe sahip. Muhafazakârlığın başında yer alan tekno sıfatının ''Endişeli Kemalizm'' ile ''Liberal Sol'' için de kullanılabileceğini söylemeliyim. Gerçi ''Muhafazakârlık, bugün teknolojizmin en bağnaz destekçisi ve ilerleme felsefesinin çağdaş uygulayıcısıdır'' (2012: 23) cümlesinde Endişeli Kemalizm'in ve Liberal Sol'un da ''teknolojizm- ilerleme'' mantığına dair gönderme var görünüyor. Ancak ''Muhafazakârlık üzerine düşünmek, daima modernlik üzerine düşünmenin bir vechesi olmuştur (…) modernleşmeyi -Berman gibi- kapitalist sanayileşme ile tanımladığımızda, muhafazakârlığın modernleşmeye güçlü bir itirazının olmadığını görürüz'' (2012: 15) yargısı çok rahatlıkla Endişeli Kemalizm ve Liberal Sol için de telaffuz edilebilir diye düşünüyorum. Endişeli Kemalistlere Dair başlıklı makalede endişelilerin Jakoben laikçilerden başkası olamayacağı, bunun için de ''modern'' terimine itiraz getirmek gerektiğini yazar. ''Modern'' terimini normatif anlamından yalıtmak mümkün görünmediği için onun yerine ''Kemalist'' terimini teklif eder (2012: 69).

Tarz-ı siyaset tartışması

(ÜTS- FM)'in muhafazakârlık için kullandığı ''tekno'' sıfatı muhafazakârlığın anti- modern kategori şeklinde kavranamayacağına özel bir vurgu yapıyor (2012: 14). Batılılaşmanın muhafazakâr zihniyet tarafından sahiplenildiği seslendiriliyor. Mollaer, muhafazakârlığın hem Cemil Meriç'ten hareketle gerici sayılamayacağı, hem de İdris Küçükömer'den hareketle üretici güçlerin gelişmesini sağlayan tarafta yer aldığını hatırlatır; ama bir çekince ile: Bu ikilinin paradigmaları ile muhafazakârlık analiz edilemez. Bu ikilinin yaklaşımları üretici güçlerden kasıt kapitalizm ise anlamlıdır (2012: 12- 13). Bir diğer husus da Akçura'nın durduğu zemini (Tevhid-i Etrak) savunması ama Mollaer'in kendi durduğu yere ait savunmayı (hatta yeri) dile getirmemesidir. Üç Tarz-ı Siyaset'i değil Dört Tarz-ı Siyaset'i konuşmalıyız. Zira Nurettin Topçu, Mollaer'in tasnifinin dışında duruyor ve kapitalist, tekno, kalkınmacı, modern, Batıcı, İnkılâpcı olmayan yerli düşünmeyi temsil ediyor. Mollaer'in Meriç üzerine makalesi de ''yerli'' kavramını merkeze alıyor ve Meriç'i Nurettin Topçu ile ilişkilendiriyor. Mollaer, Meriç'in ''felsefi sistemini sanayileşme eleştirisi üzerine kurmuş uslanmaz bir teknolojik akılcılık düşmanı olan Nurettin Topçu kadar radikal ve sistemli olmasa da'' ona benzediğini söyler (2012: 49).

Endişeleri korumak

Endişeli Kemalistlerin modernlik tartışmalarına eğilen Mollaer, bu tartışmalardan ''iki modernlik: endişeli- dışlayıcı'' çıktığına işaret ediyor (2012: 71). Endişelilerin ''demokrasiden önce laiklik'' şiarından hareket ettiklerinden tarihsiz kaldıklarını da vurguluyor (2012: 71). Endişelilerin Cumhuriyet'in bir elit tarafından korunmaya muhtaçlığını (2012: 73), muhafazakârları anti- modern şeklinde nitelediklerini (2012: 71), militan demokrasiden yana olduklarını (2012: 72) ''gösteren'' Mollaer, çok dikkatlice temellendirilmiş eleştirel analizinde bu yargıların aksini üç geçerli nedene bağlayarak ele alıyor: 1) CHF'ye muhalefet eden Terakkiperver Parti'nin adı modern ilerlemeyi ve ''ılımlı modernleşme''yi temsil ettiği; 2) Cumhuriyetçilerin halifeliğe karşı modernist islâmcı tezlerden faydalandıklarını ve Cumhuriyet öncesi İslâmcıların Renan'a cevaplarının ''İslâm terakkiye mani değildir'' yolunda olduğu; 3) Muhafazakârların anafikrinin Doğu'nun bir daha geri gelmemek üzere öldüğü, fakat bunun yeni bir hamle yapma imkânı veren tarihsel an yakaladıklarını düşündükleri. Türk modernleşmesi derin bir tarihsel ittifaka dayanmıştır. Kemalistlerin rıza imalatı yerine baskıyı kullanması bizi yanıltmamalıdır. Polemiklere rağmen İslâmcılar- muhafazakârlar modernliğin üstünlüğünü kabul etmiştir (2012: 77). Liberal sol'a gelince: Sol, entelektüel yanı kuvvetli bir kesimdir (2012: 8), anti- emperyalizmi, zorunlu olarak milliyetçi- ırkçı, pozitivist otoriterci, elitist gördüğü için terketmiştir (2012: 87). Mollaer'e göre emperyalizm kavramının solda geçersizliği neoliberal hegemonyanın ''kararıdır'' (2012: 88). Liberal sol'un klasik sol'un bir çok temasını (metafizik sayarak) terkettiğini, bunun içinde Siyonizm- Filistin meselesinin de yer aldığını söyler (2012: 115). Kitap Nurettin Topçu'nun düşünsel kaynaklarına iniyor ve Üç Tarz-ı Siyaset üzerine önemli bir eleştiri getiriyor. Kitabın tezleri enine boyuna tartışılmalıdır.F?rat Mollaer

Dergah Yayınları

120 sayfa

2012


11 yıl önce