|

Osmanlı topraklarında dokuz yıl

Jean Chesneau, 9 yıl kaldığı Osmanlı topraklarında Sultan Süleyman hakkında yazacağı zaman çok temkinlidir, kesinlikle ona karşı saygısızlık sayılacak bir ifade kullanmaz. Yalnızca Şehzade Mustafa'nın öldürülmesi konusunda suskunluğunu bozar. Camilerden 'Türk Kilisesi' Mısırlı Müslümanlardan 'Türk' diye bahseder.

Ömer Yalçınova
00:00 - 14/03/2013 Perşembe
Güncelleme: 11:37 - 13/03/2013 Çarşamba
Yeni Şafak
Osmanlı topraklarında dokuz yıl
Osmanlı topraklarında dokuz yıl

D'Aramon Seyehatnamesi Paris'ten İstanbul'a, İstanbul'dan Tebriz'e, Tebriz'den Kudüs'e, Kudüs'den İstanbul'a, İstanbul'dan tekrar Paris'e yapılmış, dokuz yıllık bir seyahatin hikayesidir. Seyahate Fransa Kralı I. François'in, Monsieur D'Aramon'u 1547 yılında büyükelçi olarak İstanbul'a ataması vesile olur.

D'Aramon Seyehatnamesi'nin yazarı Jean Chesneau; D'Aramon'un katibi, Fransız asilzadesi ve dindar bir Hıristiyan. Kitabın sonunda ise onun kahya olarak bir konakta işe başladığını okuyoruz. Çünkü büyükelçi D'Aramon dokuz yılın sonunda vazifesini tamamlamış ve emekliye ayrılmıştır. Bunların dışında D'Aramon Seyehatnamesi'nden yazarla ilgili herhangi bir bilgiye sahip olamıyoruz. İşin acıklı tarafı, kitapta bu seyahatnamenin 16. yüzyıldan günümüze nasıl geldiğine dair de herhangi bir bilgiyle karşılaşmadık. Belki Fransızca kaynaklar biraz karıştırılsa bilgi edinilebilir. Chesneau kimdir, necidir, nerede doğmuştur, ne tür eğitimlerden geçmiştir? Seyahatnamenin isim aldığı, büyükelçi Monsieur D'Aramon hakkında da çok bir bilgi yok. Büyükelçi İstanbul'da neler yaptı, kimlerle irtibata geçti, vazifesi yalnızca büyükelçilik miydi?

İnsan daha önce görmediği olaylar karşısında şaşırır. Seyahatnamenin can alıcı noktası da burası: Chesneau görünce çok şaşırdığı olayları anlatmış. Demek ki bunları daha önce görmemiş; Fransa'da bu olaylar, yapılar veya kişiler yokmuş. Daha önce görmediği şeylerle Osmanlı'da karşılaşınca şaşırıyor. Bu açıdan bakıldığında, seyahatname 16. yüzyıl Osmanlısı için bir bilgi kaynağı değerinde. Yalnızca Osmanlı için değil Fransa için de öyle. İnce bir okumayla, dönemin Fransız'ı nelerle meşgulmüş, nasıl bir donanıma sahipmiş, nelere dikkat edermiş; onun zihnî yapısı, değer yargıları, ölçüleri, bakış açısı yakalanabilir. Chesneau boş yere yalnızca çok şaşırdığı şeylerden söz edip seyahatnamesini noktalamıyor. Ya da Kanuni Sultan Süleyman'dan 'Büyük Türk' veya 'Büyük Efendi' diye söz etmiyor.

CAMİLER YERİNE TÜRK KİLİSESİ

Chesneau Sultan Süleyman hakkında yazacağı zaman çok temkinlidir, kesinlikle ona karşı saygısızlık sayılacak bir ifade kullanmaz. Yalnızca Şehzade Mustafa'nın öldürülmesi konusunda suskunluğunu bozar. Oysa Chesneau bir Hıristiyan olarak, 'barbar memleketler' ve 'her şeyi talan edip yağmalayan Türkler' hakkında eleştirel yazmaya müsait ve meyyal. Onu susturan; Sultan Süleyman ve ordusunun inkar edilemez olan ikramları, davranışları,ahlakı ve nizamıdır.

D'Aramon Seyahatnamesi'nde yazar kendisiyle ilgili, örneğin dindarlığı konusunda bir şey söylemez. Fakat biraz dikkat edildiği zaman Chesneau'nun özellikle İslam konusunda çok bilgili olmadığı anlaşılır. Oysa seyahatnamenin 'Hac Yolculuğu Başlıyor' bölümü adeta yeni bir İncil gibi ayrıntılıdır. Hz. İsa nerede doğdu, çarmıh olayı, havariler; Hz. Meryem'in hayatı, acıları, Hirodes'in zulmünden kaçarken konakladığı yerler bir bir anlatılmaya çalışılmış. Öyle ki sanki seyahatname sırf bu bölüm hatırına yazılmış gibidir. Chesneau'nun Kitab-ı Mukaddes'i çok iyi okuduğu kesin. İslam'ı bilmediği gibi merak etmediği de aşikar. Müslümanlardan Türkler, camilerden 'Türk kilisesi', imam veya cami görevlilerinden 'Türk papazları' diye söz eder. Bu nokta da iki açından önemli.

MÜSLÜMANLARI TÜRK DİYE TANIMLAR

Birincisi; D'Aramon Seyahatnamesi'nden Osmanlının ve Müslümanların Batı tarafından nasıl algılandığına dair ipuçları elde edebiliriz. Onlar için Türk demek, Müslüman demektir. Chesneau Suriye, Mısır veya Kudüs'te karşılaştığı Müslümanlara da Türk der. Çünkü onun bakış açısından din, insanların kimliğini oluşturan tek etkendir. Türkler dışında kimleri anar? Süryanileri, Yahudileri, Yakubileri vs.

İkincisi; Osmanlı ordusuyla birlikte İstanbul'dan Tebriz'e kadar yolculuk etmesine ve çeşitli köy, şehir veya kasabalardan geçmesine rağmen Chesneau Müslüman halkla diyaloga geçmez. Türklerden yalnızca soytarıları büyük bir şaşkınlık ve hayranlıkla anlatır. Soytarılar konağa gelirler ve konak ahalisini eğlendirmek için türlü cambazlıklar yaparlar. Dönemin eğlence anlayışına dair D'Aramon Seyehatnamesi'nde bol miktarda malzeme bulunur. Osmanlı ordusuyla ilgili de ilginç bilgilere rastlanıyor. Asıl dikkat çekmek istediğimiz nokta; Chesneau'nun aynen soytarıların gösterilerini izlerken olduğu

gibi Müslüman halkı da belli bir mesafeden izlemesidir.

Chesneau daha çok papazlarla görüşür, onlardan bilgi alır. Onun Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v) hakkındaki genel, yüzeysel ve yanlış bilgileri başka türlü açıklanamaz. Ayrıca Chesneau'nun aktardığı bilgilerden 16. yüzyıl Osmanlısının Hıristiyan tebaası İslam ve Müslümanlarla ilgili neler düşünür veya bilir gibi konularda da değişik ipuçları yakalanabilir.

D'Aramon'un bir tane katibi yoktur. Birkaç katibi vardır, fakat en çok Chesneau'nun seyahatnamesi bilinir ve okunur. Chesneau'nun ketumluğu göz önünde bulundurulup, bunda fazlasıyla bilgi var denilerek, eserin günümüze kadar gelmesi sağlandığına göre, diğer katiplerin notlarından pek bir şey beklemememiz gerekir. İşin doğrusu seyahatnameyi okurken, çok şeyin anlatılmadan geçildiği ya da yazıldığı halde muhafaza edilmediği izlenimine kapılıyoruz. Belki de seyahatname birçok elde tashihe ve düzenlemeye tabi tutulmuştur. Şu haliyle seyahatname hiçbir Batılıyı veya Hıristiyan'ı incitmeyecektir.

Kitabın Künyesi:

D'Aramon Seyahatnamesi

Jean Chesneau

Çeviren: Işıl Erverdi

Dergâh Yayınları

Eylül 2012

11 yıl önce