|

Platon'un Ferrari'si olsa onu satar mıydı

Mark Vernon, Zamane Platon adlı kitabında, günümüzde yaşanan sorunların, filozofların yaşam tecrübelerine bakılarak çözülebileceğini söylüyor

Gülden Tümer
00:00 - 5/11/2010 Friday
Güncelleme: 01:23 - 3/11/2010 Wednesday
Yeni Şafak
Platon'un Ferrari'si olsa onu satar mıydı
Platon'un Ferrari'si olsa onu satar mıydı

Modern hayatla baş etmek zorlaştıkça, kişisel gelişim kitaplarına ilgi artıyor. Nasıl mutlu ve başarılı olunacağına dair, evrenin sırrını verdiğini iddia eden ancak uzun süreli bir reçete sunmayan kitapların en büyük eksiği ise felsefi temel. Hayat karmaşıklaştıkça bocalayan birey hangi metinleri rehber edinmeli? Zamane Platon bu ihtiyaca cevap verebilecek kitaplardan biri. Mark Vernon'un kaleme aldığı ve Sel Yayıncılık tarafından okurla buluşturulan eser 'Platon başı kredi kartlarıyla derde girse ne yapardı? Paris Hilton'la Diyojen arasında nasıl bir bağlantı var?' gibi sorularla önce bugünden düne gidiyor. 2 bin yıl önce de şimdiki kaygı ve ikilemlerin benzerlerinin yaşandığını belirten yazar bugüne dönüyor ve o dönemki felsefi çıkarımların şimdiye ışık tutabileceğini söylüyor. Filozofların hayatlarından örneklerle, modern yaşam için antik bir klavuz sunuyor. “Bugün çoğu insan, tüketim, haz, zenginlik ya da şöhret arayan hayatların peşinde” cümlesi ilk akla geleceği gibi bir postmodernizm değerlendirmesi değil örneğin. Bundan tam 2 bin 500 yıl önce Aristoteles tarafından söylenmiş.

Para yapıcılar ve onların zehirli iğneleri

Ya da az gelişmekte olan ülkeleri kendine borçlu kılan IMF'yi eleştirmek için söylenmiş izlenimi veren şu sözler Platon'a ait: “Büyük servet sahibi oldukları için gücü elinde tutan yöneticiler, gençlerin savurganlıklarını yasaklamak ve paralarını harcayıp kendilerini tüketmelerini durdurmak istemiyorlar. Onların amaçları, böyle tedbirsiz insanlara borç vermek ve kendi zenginlik ve nüfuzlarının çoğalmasını umarak onların mülklerine el koymak. Para yapıcılar, ellerinden gelen her yere borçlarının zehirli iğnelerini sokmaya devam edecekler.”

Vernon, Antik Yunan'da hayatın sırrını çözmek isteyenlerin, anlam arayanların, daha erdemli bir hayat sürmek isteyenlerin, hazza dayalı yaşamayı arzu edenlerin ya da tüm bunları toptan boş vermek isteyenlerin bir fikre, bir felsefi yönelime sahip olduğunu hatırlatmakta. Fikirlerinin geliştirmek içinse okullar kurduklarını.

Platon iyi bir eğitimin kişinin kendi içinde yapacağını, bir grupla bu eğitim sürecine devam etmenin de, faydalı bir yöntem olduğunu ifade eder.

Antik çağda diyaloga vurgu

Bir araya gelmek, konuşmak, tartışmak önemlidir. Platon'un kitapta alıntılanan şu sözleri; “ Yüz yüze sohbet korunmasızlığıyla ve doğrudanlığıyla, duraksamaları ve akıcılığıyla o anın gerçekliğinin direkt bir ifadesi olabilir. Müşterek hayat yaşayan, sözcükler üretir ve gizli düşüncelerin içine girer” bugün için de diyalog halinde olmanın sorunları çözmede ne kadar etkili olabileceğine dair ipucu veriyor.

Filozofların aile yapıları, meslekleri, düşünsel yaşamlarının gelişimine önemli katkı sunar. Örneğin Stoacı okulun kurucusu Kıbrıslı Zenon bir süre tıpkı babası gibi denizcilik yapmış, büyük bir fırtınadan sağ kurtulduktan sonra bu işi bırakmıştır. İnsanların duygularını kontrol ederek mutlu olabileceğini vurgulayan Stoacılık felsefesinin temellerinde, bu fırtınadan örnekler vardır. İyilik için hareket etmenin yolunun, kötü şeyleri sezme pratiğinde yattığını söyler Zenon. Yani bir gemici fırtına patladığında hızla gelecek dalgalar karşısında ne yapacağını önceden tasarlamalıdır.

Kötü şeyleri sezmek için pratik yapmak gerek

Mark Vernon yine Antik Yunan'dan çıkıp şimdiye gelir ve günün başında, gün içinde başınıza gelebilecek tüm kötü şeylere kafanızda canlandırmanızı tavsiye eder; “İşinizi kaybetmekten, bir otobüs tarafından çiğnenmeye, eşiniz tarafından terk edilmeye kadar her şeyi düşünün. Eğer bu karamsarlığın alıştırmasını tamamen tüm ince ayrıntılarıyla ve ciddi olarak yaparsanız, Staocıların iddiasına göre günü en iyi ruh halinde çok daha hazırlıklı ve bunun karşılığında da daha mutlu yaşarsınız. Şafak vaktinde sıkıntı; gün içinde keyif.”

Yiyecek, kendini bilme erdemini kazanmada oldukça önemli. Bunun ayırdına varan filozoflar için de öyle. 'Ne yersen osun' sözüne bakılırsa kişinin tanımlanması için önemli bir kaynak. Tabi yiyecek bulamama ihtimali karşısında ne yapılacağı da önemli. Bu meselelere kafa yoran Epikür muhtelif zamanlarda oruç tutarmış. Yazar Mark Vernon, Batı toplumlarına antik çağda filozofun yaptığı gibi oruç tutmayı öneriyor. Epikür, açlığın nasıl bir şey olduğunu anlamak, kendini tanımak ve olası açlıklara daha hazır hale gelebilmek için oruç tutuyordu. Vernon, “Oruç zamanı tekrar gelmiş bir pratik olabilir” diyor “Yalnızca zayıflamak veya kendini kontrol alıştırması için değil, aynı zamanda kendimizi ve içinde yaşadığımız kültürü tanımak için.”

13 years ago