|

Sanatçıların görünmeyen yüzleri

Sanatçıların değişik toplumlarda yeniden oluşturulan ve sürekli değişen imgelerini psikolojik ve sosyolojik veriler eşliğinde araştıran Otto Kurz ve Ernst Kris; 'Sanatçı İmgesinin Oluşumu: Efsane, Mit ve Büyü' adlı kitapta, ressam, heykeltıraş ve mimarların biyografilerindeki ortak yönlerini ele alıyor.

Ömer Yalçınova
00:00 - 16/09/2013 Pazartesi
Güncelleme: 14:29 - 16/09/2013 Pazartesi
Yeni Şafak
Sanatçıların görünmeyen yüzleri
Sanatçıların görünmeyen yüzleri

Sanat kadar kafa karıştırıcı, hangi yöne çeksen o yöne giden ve Türkçede karşılığı tam olarak bilinmeyen başka bir kelime var mıdır bilmiyorum. Tanzimat'tan bu yana madem ki Batılılaşmaya çalışıyoruz, o zaman sanat kelimesinin tarihini de oradan okumamız gerekir. Okumak istediğimizde, sanat tarihine dair, hangi tercüme eseri açıp baksak, resim, heykel ve mimariyle karşılaşırız. Bu gerçekten tuhaf değil mi? Yani sanat denilince bizim aklımıza ilk edebi olanlar geliyor. Ve sanatla ilgili tercüme kitaplara baktığımız zaman edebi sanatlar diye bir kategoriyle neredeyse hiç karşılaşmıyoruz. Varsa yoksa müzik, resim, heykel ve mimari.

Ernst Kris ve Otto Kurz'un yazdıkları Sanatçı İmgesinin Oluşumu: Efsane, Mit ve Büyü kitabında aynı şeyleri okuruz: resim, heykel ve mimari. Fakat bu sefer yazarlarımız üç sanat alanına farklı bir açıdan yaklaşmayı denemişler. Bir nevi sosyoloji yapmak, sosyolojiyle psikolojiyi birleştirerek, ortaya çıkan sonucu görmek istemişler. Aslında Sanatçı İmgesinin Oluşumu'nu meydana getiren itici güç ne sosyoloji ne de psikoloji. Asıl güç Ernst Kris ve Otto Kurz'un yoğun okumalar sonucunda ulaştıkları sorular ve bu sorulara cevap bulma telaşıdır. Bunlar her araştırmacı veya okuyucunun sanatla az çok haşir neşir olduktan sonra kendi içinde sorduğu; her zaman merak edilen, hakkında binlerce kitabın yazıldığı ama hiçbir zaman mutlak cevabı bulunamayan sorular. Çünkü bu konuda eline kalem alan her kişi, farklı sonuçlara ulaşmış ve bu sonucun yanlışlığı veya doğruluğu hiçbir zaman kesin olarak ispat edilememiştir.

SANATIN YAYA KALDIĞI YER

Bilimin yaya kaldığı alanlardan biri, sanat. Sanatın yaya kaldığı veya açıklayamadığı konulardan biri ise sanatçıdır. Belki de sanat yalnızca sanatçıyı açıklamak içindir. Fakat sanatçısını aşan veya sanatçısından kopan ve kendi başına varlık gösteren sanatı ne yapacağız o zaman? Her iki durumda sanatçı açıklanamayacak, bir muamma olarak kalacaktır. İnsanın açıklanamazlığının sanatçı üzerinde görünmesi, kesinleşmesi, somutlaşması veya konuşulur hale gelmesi de diyebiliriz buna. O zaman sanatçı kimdir ve ne gibi özelliklere sahiptir? Ve bu sorunun cevabını hiçbir zaman bulamayacağımızı bildiğimiz halde neden halen merak ediyor ve peşine düşüyoruz?

Ernst Kris ve Otto Kurz Sanatçı İmgesinin Oluşumu'nda sanatçı biyografilerine yönelmişler. Sanatçı biyografilerindeki ortak yönleri yakalayabilirsek, o zaman sanatçıyı ele geçirebiliriz diye düşünmüş olmalılar. Fakat bu sefer araya biyografi yazarı giriyor. Sanatçıyla okuyucuyu arasında duran biyografi yazarının, dünyaya bakışı, araştırma tekniği, sebep-sonuç ilişkisini nasıl kurduğu, cümleleri, üslubu, niyeti falan. O zaman ne yapılabilir? Biyografi yazarının ne anlama geldiği bulunabilirse, bu engel de kolayca aşılaşacaktır. Bir biyografi yazarı her zaman toplumda oluşan önyargıların ve imgelerin temsilinden başka ne yazabilir? Ne yazarsa yazsın, kendi kişiliğini gösterecektir. Fakat bir yerde toplumun gözünde oluşan sanatçı imgesine başvurmak, uğramak veya ona bulaşmak zorundadır. Bu imgeye ulaşmak için de biyografi kitaplarındaki ortak noktalar bize yardımcı olacaktır. Farklı ve sıkı bir zeminden hareket eder Kris ve Kurz. Sanatçının toplumun gözünde neyi ifade ettiğini yakalamaya ve bu ifadenin nedenlerini anlamaya çalışırlar. Nedenleri anlama ve yorumlama tabii felsefenin alanına girer. Oysa Kris ve Kurz sosyoloji ve psikolojinin çerçevelediği mahut alandan çıkmak istemezler. Bu yüzden neden sorusundan çok, nasıl sorusuna odaklanırlar. Sanatçı nasıl oluyor da şu veya bu şekilde algılanıyor, değerlendiriliyor ve yazılıyor? Aslında Kris ve Kurz bir algılama tarihi yazmak isterler. Sanatçılar buna alet olur. Kitap; toplum sanatçıyı neden bu şekilde algılıyor denildiğinde felsefeye, toplum nasıl böyle algılıyor denildiğinde psikolojiye dahil olur. Bu da imkansızı istemek gibi bir şeydir. Kris ve Kurz Sanatçı İmgesinin Oluşumu adlı deneysel çalışmalarında, kendilerine o kadar uzak ve ulaşılması imkansız bir hedef seçerler ki çalışmanın sonunda ellerinde sadece sanatçılara dair bazı söylentiler kalır. Okuyucuyu hiçbir yere götürmeyen, hatta okuyucunun yeni düşünce ve yorum üretmesine bile yardımcı olmayan sonuçlar.

KAFA İŞİ EL İŞİ

Sanatçı; tarihin bazı zaman dilimlerinde ve toplumlarınca önce zanaatkar olarak algılanmış, sonra prenslerin arkadaşı, bir ara kahraman, bazen ise büyücü veya tanrısal uğraşlar içindeki kişi. Bunlar müthiş sonuçlar. Fakat hangi toplumun, hangi tarih diliminde, ne tür sosyal, ekonomik, dinsel ve psikolojik oluşumlar içinde, ne tür sanatçı algıları geliştiğini, net bir şekilde ortaya koymadan, yukarıdaki sonuçlar zaten bilinen, düşünülen ve bugüne kadar dile getirilen tespitler değil midir? Kris ve Kurz ne zaman toplumların neden sanatçıları öyle veya böyle algılayıp düşündüğünü araştırmaya başladığında, yani sosyolojik verilerin felsefi arka planlarına ulaşmaya çalıştıklarında, ilginç sonuçlarla karşılaşırlar. Örneğin çalışma alanlarını, kafa işleri ve el işleri diye ikiye ayıran Yunan toplumunda, ressam, heykeltıraş ve mimarların, işlerini el ile yaptıkları için aşağılandıkları, alt sınıftan görüldükleri tespit edilir. Bununla birlikte Romalı bazı prensler, parayla birçok köylüyü asilzade yapabilirken, bunların hiçbirinden sanatçı çıkaramayacağını bildikleri için, sanatçıları asilzadelere üstün tutarlar.

Sanatçı İmgesinin Oluşumu bu gibi veriler ve felsefi arka planların yakalandığı yerlerde yaratıcı ve yenilikçi yönleriyle parlar. Diğer yönlerden, özellikle sanatçıları ve o sanatçıların sözü edilen eserlerini bilmeyenler için okunması zordur.

Kitabın Künyesi:

Sanatçı İmgesinin Oluşumu: Efsane, Mit ve Büyü

Ernst Kris ve Otto Kurz

Çeviren: Sabri Gürses

İthaki Yayınları

Ağustos 2013

156 sayfa

11 yıl önce
default-profile-img