|

Savaşta en çok ekmek özlenir

Birinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesiyle yoksullaşan Orga ailesinin hazin yaşamının anlatıldığı 'Bir Türk Ailesinin Öyküsü' kitabı; Türkleri yurtdışında tanıtan ilk eser olmakla kalmayıp Osmanlı İmparatorluğunu yıkılış ve cumhuriyetin kuruluş dönemine de ayna tutuyor.

Reşat Günyüz
00:00 - 12/03/2009 Perşembe
Güncelleme: 09:05 - 12/03/2009 Perşembe
Yeni Şafak
Savaşta en çok ekmek özlenir
Savaşta en çok ekmek özlenir

Bir Türk Ailesinin Öyküsü, 1908 doğumlu İrfan Orga'nın, annesinin 1940'taki ölümüne dek uzanan anılarını konu alıyor. Orga'nın kitabı ilk olarak 1950 yılında "Portrait of a Turkısh Family" adıyla İngiltere'de ve New York'ta basılmış. Türklerin yaşamını bir Türk'ün kaleminden İngilizce olarak dünyaya anlatıldığı Bir Türk Ailesinin Öyküsü, yayınlandığı ülkelerde epey ses getirmiş. İrfan Orga İstanbul'daki mutlu çocukluğundan başlıyor Bir Türk Ailesinin Öyküsü'ne. Geleneklerine sıkı sıkıya bağlılığını sürdüren babaannesi ve onun karşısında duran annesinin çekişmeleriyle renklenen, bazen de çekilmez olan konak hayatı o yıllara damgasını vuruyor. Kitabın ilerleyen sayfalarında yazar, yıkılmak üzere olan bir imparatorluğun ve savaşın ayak seslerinin duyulmasıyla değişen yaşamlarının öyküsüyle baş başa bırakıyor okuyucuyu. Orga, Birinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesiyle alt üst olan düzenlerini ve babasının savaşa uğrayışlarını şöyle anlatıyor:"Bir adam bayrağı vermek üzere babama yanaştı. Herkes 'Padişahım çok yaşa!' diye bağırırken, babam yeni asker grubu arasında yerini almak üzere ilerledi. Dışarıdakiler bizim evdeki ağlaşmayı bastırmak gayesiyle avaz avaz bağırmaktaydı,…'


ÖLÜM. HER TARAFTA BU SÖZCÜK VARDI

Savaşla birlikte maddi durumlarının giderek kötüleşmesini ve şehre hakim olan psikolojiyi ise Orga, şu sözlerle aktarıyor: "Ölüm. Her tarafta bu sözcük yankılanıyor. Dünyamız ağlayan kadın sesleriyle doluverdi. Sokaktaki bütün evlere oğulların babaların, kocaların ölüm haberi geliyor. Artık sokak satıcılarıyla hararetli ağız kavgası yapan yok. Kadınlar çarşılarda bir lokma ekmek için dolanıyor." Yazar, o günlerde özlediği tek şeyin çıtır çıtır taze ekmek olduğunu söylüyor ve ekliyor: "Annemle babaannemin bütün gayretlerine rağmen sonunda parasızlık bizi yakaladı. Bu defaki şaka götürmeyen gerçek bir yoksulluktu. Elimizde satılacak bir şey kalmamıştı."

Savaşın bittiği 1919'da İstanbul'un İttifak kuvvetlerine bağlı askerle dolu olduğu günlerde annesi eve iyi bir haberle geldiğini söyler ve Orga'nın Kuleli Askeri Okulundaki macerası başlar. Büyük umutlar ve sevinçle başladığı askeri okul onu hayal kırkılığına uğratır, kardeşi Mehmet ile birlikte büyük bir karmaşanın içinde bulurlar kendilerini. O dönemde askeri okuldaki çocukların çoğu Kazım Karabekir tarafından gönderilen kimsesiz Kürtler ve Ermenilerden oluşur. Bir zaman sonra bu kalabalığa Arnavut ve Arap çocuklar da katılır. Okul öyle kalabalık ve şartlar o kadar kötüdür ki hiçbir subay ders vermeye yanaşmaz. Bu durum uzun sürmez ve önce Ermeniler daha sonra diğerleri okuldan çıkartılır. Orga, onların gidiş sahnesini şöyle anlatıyor: "Nereye gidiyorlar ki? Büyük olasılıkla İstanbul'un kaynayan sokaklarına karışıp, pek çok kimsesizi barındıran Galata Köprüsü'nün altına sığınmaya. Onlar bir daha da görmedik."

Asker olmayı ve acıya katlanmayı öğrenen küçük İrfan artık büyümüştür. Kuleli'deki camide hiçbir ibadeti kaçırmayan Orga'nın dine düşkünlüğü annesini endişelendirir ama babaannesi bu durumdan son derece memnundur. Cumhuriyet ilan edildiği zaman Kuleli'ye gelen emirle öğrencilerin camiye gidip gitmemekte serbest oldukları duyurulur. Dine özgürlük getirilmiştir. Bir süre sonra okuldaki cami kaldırılıp, boşalan yere kırık masa ve iskemleler depolanır. İrfan Orga kitabın bundan sonraki kısımlarında Cumhuriyetin ilk yıllarını, okulu başarıyla bitirip görev yaptığı Eskişehir, Kütahya ve İzmir'deki yıllarını anlatıyor ve kitabını annesinin ölümüyle noktalıyor.


SABİHA GÖKÇEN İLE EVLENECEKTİ

İrfan Orga'nın oğlu Ateş Orga, kitabın son söz bölümünde babasının yazmadığı ayrıntıları aktarıyor. Babasının Sabiha Gökçen ile duygusal yakınlığı, eşi Margiret Veroni ile tanışma hikâyeleri ve yabancı uyruklu bir kadınla yaşadığı için aldığı cezadikkat çeken anekdotlardan.


Bir Türk Ailesinin Öyküsü

İrfan Orga

Çev: Arın Bayraktaroğlu

Everest Yayınları

398 sayfa


15 yıl önce