|

Seveni de çok eleştireni de

Kimilerine göre bir ayyaştır o, kimilerine göre bir derviş! “İnsan bir hiçtir, önemli olan eseridir” diyor Gustave Flaubert. O halde Ömer Hayyam kimdir sorusunun cevabını onun eşsiz rubailerinde aramak gerekli.

Tuna Lütfü Yukay
00:00 - 20/06/2012 Çarşamba
Güncelleme: 23:04 - 19/06/2012 Salı
Yeni Şafak
Seveni de çok eleştireni de
Seveni de çok eleştireni de

Rivayet odur ki; şark tarihine damgasını vuracak üç kişi öğrencilik hayatlarında bir araya gelirler. Nizamülmülk, Hasan Sabbah ve Ömer Hayyam. Daha o günlerde bu üç arkadaş aralarında sözleşirler. Gelecekte içlerinden hangisi ikbale kavuşursa diğer iki arkadaşını kendi saadetine ortak edecektir. Hikâyeye göre ikbale ilk kavuşan Nizamülmülk olur ve verdiği sözde durur. İki arkadaşına da sarayda mevkiler sunar. Hasan Sabbah bu mevkiyi kabul ederken, Ömer Hayyam teklifi arkadaşını kırmadan reddedip sözünün karşılığı olarak Nişabur'da iki tarla alır. Geçimini sağlaması onun için yeterlidir. İhtiyacı olan okuyup araştırmasına, ilim sahibi olmasına uygun bir yaşayıştır sadece!

Bu hikâyenin doğruluğu tarihçiler arasında tartışılır. Kahramanların yaşadığı tarihlerde bir zaman uyuşmazlığı vardır çünkü. Ama bu hikâyede dikkate şayan bir gerçeklik vardır. O da; Ömer Hayyam'ın şairane tutumudur. Ancak ruh yüceliğine sahip bir insan reddedebilir bu teklifi!

Filozof, matematikçi ve şair

Ölümünden günümüze kadar geçen sürede Ömer Hayyam üzerine pek çok fikir ortaya atılmıştır. Kimilerine göre bir ayyaştır o, kimilerine göre bir derviş! “İnsan bir hiçtir, önemli olan eseridir,” diyor Gustave Flaubert. O halde Ömer Hayyam kimdir sorusunun cevabını onun eşsiz rubailerinde aramak gerekli. Ömer Hayyam yaşarken filozof ve matematikçi olarak ünlenmiştir. Gariptir ki sırf kendini rahatlamak için söylediği rubailerle Farsçanın en iyi rubai örneklerini vererek günümüzdeki şöhretine kavuşmuştur. Rubailer! Bambaşka bir çerçeveden kainata bakan Ömer Hayyam, dünya görüşünü öyle latif bir lisanla anlatmıştır ki okuyucu, oynatıcısının elindeki düdüğe dalan bir yılan gibi sözcüklerin büyüsüne kapılmaktan başka yol bulamaz kendine. Şule Yayınları tarafından estetik bir sunumla yayınlanan Ömer Hayyam – Rubailer adlı eser, bizleri büyük bir deha ile yolculuğa çıkarıyor. İran kökenli gazeteci, araştırmacı yazar Hüseyin Dâniş tarafından kaleme alınan bu eser, Prof. Dr. Mehmet Kanar'ın titiz çalışmasıyla adeta yeniden doğmuş. Dâniş, Rubailere geçmeden önce ilk sekiz bölümde Ömer Hayyam'ın biyografisi, dünya görüşü, şiir anlayışı, varlık âlemine ve doğaya bakış tarzı, etkilendiği kişiler hakkında kapsamlı bir araştırma yazısı sunduktan sonra rubailerin çevirilerine geçmiş. Rubailerin çevirilerini verirken o rubai ile ilgili Doğu veya Batı dünyası ile ilgili olarak değerli notlandırmalarda bulunmuştur. Bu hususun, sunulan esere aynı zamanda karşılaştırılmalı edebiyat zenginliği de kattığını söyleyebiliriz.

Farsça ve Türkçe bir arada

Prof. Dr Mehmet Kanar, Dâniş'in mensur çevirilerinin altına Rubailerin manzum çevirilerini eklemiş, çeşitli dipnotlarla okuyucunun kaynaklara rahatça ulaşmasını sağlamıştır. Bu özelliklerin bir araya gelmesiyle eşsiz denilebilecek nitelikte bir eser vücut bulmuştur. Farsçanın en güzel Rubailerine, şiire ve Ömer Hayyam gibi bir de dehaya ilgi duyanların bu eseri muhakkak okuması gerekli.

12 yıl önce