|

Sevgili okurum nerdesin?

“Oğuz Atay için Bir Sempozyum” , Demiryolu Hikayecileri isimli kısa öyküsünün sonunda “Ben buradayım sevgili okuyucum, sen nerdesin acaba?” diye soran Oğuz Atay'a bir cevap niteliğinde. Kitap, aynı zamanda yüzeysel Oğuz Atay incelemelerinin ya da “Tutunamayan” özentisi yazıların da önünü keseceğe benziyor

Ani Ceylan Öner
00:00 - 10/02/2010 Çarşamba
Güncelleme: 23:30 - 9/02/2010 Salı
Yeni Şafak
Sevgili okurum nerdesin?
Sevgili okurum nerdesin?

“İki türlü Oğuz Atay okuru vardır: 1. “Ah Canım Selim!” duyarlılığına ilgi duyan, kültür ve melodram düşkünü okur; 2. “Bat Dünya bat!” sinizmini seven alaycı okur. Ben 2. takımdanım ve birincilerin Oğuz Atay'dan pek bir şey anladıklarını sanmıyorum” Orhan Pamuk'un tanımlamasıyla ikinci türden Oğuz Atay okurları ve akademisyenler bir ölüm yıldönümünü şölene dönüştüren “Ölümünün Otuzuncu Yılında “Türk Edebiyatının Oyun / Bozanı Oğuz Atay Sempozyumu “için 2007 yılında MSGÜ' de bir araya gelmişti. Aradan yaklaşık üç sene geçtikten sonra, nihayet bu önemli eser okuyucuları ile buluştu. Handan İnci ve Elif Türker'in ortaklığında hazırlanan “Oğuz Atay İçin Bir Sempozyum”, İletişim Yayınları tarafından dilimize kazandırıldı.

Kitabın yazarlarından Handan İnci, dikkatli Oğuz Atay okurlarına yabancı gelmeyecek bir isim. 80'li yıllardan beri Atay için yaptığı çalışmalarla adından oldukça sık söz ettiren İnci, 2007 yılında bir armağan kitabı hazırlamıştı. Kitabın önsözünde; bu armağan kitabı hazırladığı günlerde Atay için bir sempozyum yapılması fikrinin kafasında canlandığını belirten İnci, armağan kitapta yer alamayan yazarlarla, geniş bir okur kitlesini bir araya getirmenin elzem bir iş olduğunun daha o günlerde farkına vardığını anlatıyor: “Yola çıkarken amacım, Oğuz Atay üzerine dikkat çekici çalışmaları olan eleştirmenleri, ondan etkilenmiş yazarları, Atay'ın genç yorumcularını, Atay'ı tanıma şansına sahip olmuş arkadaşlarını bir araya getirmek ve okurlarına / sevenlerine bir tür “Oğuz Atay Şöleni” yaşatmaktı. Doğrusunu söylemek gerekirse bunu gerçekleştirmekte fazla da zorlanmadım. Edebiyat çevrelerinde örneği fazla görülmeyecek şekilde sevilmiş, kabul görmüş bir yazar söz konusu olunca, istediğim katkıları rahatlıkla alabilmiştim çünkü.”

BU SEMPOZYUM RUHUMUZUN AYNASIDIR

Bir sempozyum tutanağı olarak da tanımlanabilecek eserde yer alan yazılar da sempozyumun sırasına göre düzenlenmiş. Bu yazılardan ilkini Oğuz Demiralp tarafından Atay'a yazılan bir mektup oluşturuyor. “Bütün bu sempozyum sana bir mektup olacaktır. Mektubumuz karışık olmakla beraber, ruhumuzun aynasıdır.” Sözleri ile başlayan bu mektup, sempozyumun ve kitabın ruhunu yansıtan tek cümlelik bir özet de aynı zamanda. Kitapta yer alan diğer bir mektup ise Murathan Mungan'a ait. Okurları ile mektuplaşmayı seven, kahramanlarına duygularını açıklamak için mektup yazdıran bir yazara, kitabın başında ve sonunda iki mektupla seslenmek, bir nevi Atay'ı selamlama niteliğinde görünüyor. Eserde yer alan diğer bir yazı ise tiyatro dünyasından değerli bir isme ait. Atay'ın tek tiyatro oyunu “Oyunlarla Yaşayanlar” ın ilk kez sahnelenmesinde rolü olan Sevda Şener, Atay tiyatrosu ve romanlarını kaynaştıran bir çözümleme ile okurlarla buluşuyor. Kitabın ikinci bölümü ise daha çok Atay'ın öyküleri üzerine yoğunlaşmakta. Füsun Akatlı, Emre Ayvaz, Nursel Duruel'in yazılarının yer aldığı bu bölüm, romanları ile olduğu kadar öyküleri ile de okurda derin izler bırakan Atay'ın öykü dünyasına girmeyi amaçlıyor. Sadece yazarların Oğuz Atay hakkındaki görüşlerine yer vermekle yetinilmeyen eserde, Atay okuru olmanın ayrıcalığı da Sadık Yalsızuçanların başını çektiği okuma deneyimlerinin anlatıldığı bölümde pekiştiriliyor. Bu bölüm Oğuz Atay okurlarının kendinden de çok şey bulabileceği, “Ben de okurken bunu hissetmiştim” duygusunu yaşatan yazılardan oluşmakta. Atay'ın hayatına bir yerlerden değmiş, ona yol arkadaşlığı etmiş yazarların düşüncelerinin paylaşıldığı “Oğuz Atay'ı Tanımak” isimli bölümde yer alanlar ise Atay okuruna yabancı gelmeyecek türden. Atay'ın en yakın dostlarından Cevat Çapan, Halit Refiğ ve Selim İleri'nin tanıklıklarına ayrılan bu bölümde en dikkat çeken yazı ise “Tutunamayanlar”'ın yılan hikayesine dönen basılma macerasını anlatan Hayati Asılyazıcı'ya ait. Murat Belge, Fatih Özgüven ve Elif Şafak'ın da değerli yazılarının bulunduğu kitabın EK bölümü ise bir eksikliği giderme niyetinde. Bu bölümde “Tutunamayanlar büyük bir şiirdir” diyen Haydar Ergülen'den, “Oğuz Atay Fenomeni”ni anlatmayı seçen Küçük İskender'e; “Mâdûnların Yazarı”nı anlatan Ahmet Oktay'dan, Atay'ın Nursel Duruel ile '74 yılında yaptığı ve bugüne kadar gün yüzüne çıkmayan röportajı yer alıyor.

ATAY ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATININ HİCİV USTASI

Kitabın tümüne bakıldığında ise; Çağdaş Türk Edebiyatının hiciv ustası, ironi sanatının mühendisi Oğuz Atay hakkında bugüne kadar yazıp çizmiş, bir yandan da ona yol arkadaşlığı etmiş önemli isimlerin ona ithafen yazdığı mektupların bir sandığı var elimizde sanki. “Korkuyu Beklerken, Tehlikeli Oyunlar'a bile Tutunamayan gene de o Oyunlarla Yaşayan, Geleceği Elinden Alınmış Beyaz Mantolu Adam…”Oğuz Atay kimdir sorusunun cevabını yıllar önce Enis Batur böyle vermişti. Kendisi ve yazını ile ilgili yapılan tanımlamalara, post-modernist açılımlara her zaman karşı koyan, “Öteki ben senin babandır” diyecek kadar bu tanımlamalara sinirlenen Atay, romanda yenilik yaptığını düşünenlere de aynı minvalde muzırca bir gülüşle cevap verir;“40-50 sayfa noktalama işaretsiz yazınca, romanda yenilik oluyor. Yaptım, oldu… gerçekten!”

Elif Şafak'ın kitapta yer alan yazısında gayet yerinde tanımladığı, “Bir Gen Gibi Kuşaktan Kuşağa Aktarılan Oğuz Atay Sevgisi”ni ve bu sevginin sebeplerini de “Oğuz Atay İçin” isimli eserde bulmak mümkün görünüyor. “Bu dil konuşuldukça, Oğuz Atay hep okunacak” diyen İnci'ye göre Atay, kendi okurunu bulan ve yetiştiren bir yazar: “Oğuz Atay'ın okuru her zaman olacaktır. Bu topraklarda yaşadıkça ve bu dili konuştukça... Bu insanların meselelerine ve bizim yaşama biçimimize çok derinden dokunduğu için, hep onun eserlerinin içinden geçeceğiz ve her zaman onu okuyacağız. ”Demiryolu Hikayecileri isimli kısa öyküsünün sonunda “Ben buradayım sevgili okuyucum, sen nerdesin acaba?” diye soran Atay'a bir cevap niteliğindeki bu değerli eser, yüzeysel Oğuz Atay incelemelerinin yada Tutunamayan özentisi yazıların da önünü kesecek nitelikte kanımca. Gerçek okurların da artık burada Oğuz Atay, bir sen yoksun!



14 yıl önce