|

Şiir gibi mantı mantı niyetine kitaplar

Çok satan kitaplar listelerinin belirleyiciliği üzerine yazdığım yıllarda kitaplara günlük süt muamelesi yapanları eleştirmiştim. Hata etmişim. Kitapların, yaz sıcaklarının düşünceyi buhara dönüştürdüğü şu günlerde fıstıklı dondurma kadar bir ömrü var. Bir an, sadece bir an.

Fatma K. Barbarosoğlu
00:00 - 5/09/2007 Çarşamba
Güncelleme: 13:03 - 3/10/2007 Çarşamba
Yeni Şafak
Şiir gibi mantı mantı niyetine kitaplar
Şiir gibi mantı mantı niyetine kitaplar

Ben sevmem. Çünkü her benzetme biraz kolaycılığın ürünüdür. Anlama/ tanıma zahmetine katlanmadan hemen benzetivermek. Daha tanıştığı on beş dakikada sizi birine benzeten şunu demek ister: Senin için açılmış bir dosyam var. Oraya sığdın sığdın, sığmadın gerekli çıkarımları sana rağmen ben yaparım.

Tasvirleri de sevmiyorum. Ali geldi Veli gitti türünden "edebi" anlatıları da. İçinde azaltma barındıran hiçbir şeyi sevmiyorum. "Ayyyy tıpkı filan gibisin!"

Niye filan gibi oluyorum.

Ya da filan niye benim gibi oluyor.

Herkes tek ve biricik.

Belli konularda kolektif davranış kalıplarımız vardır; kadın, erkek, genç, yaşlı, zengin olarak. Sosyolojinin kategorileri.

Ama ikili ilişkilerde neden bu kategoriler yardıma çağırılır.

Yeni bir şeyle karşılaşmaktan korkulduğu için mi?

"Sen tıpkı filan gibisin" derken senin şu an için bilinmezlikler barındıran halin bana tekinsiz geldiğinden "seni filana benzetiyorum” denmeye çalışılmaktadır.

Attığım başlık ile yazdığım satırların ne alakası var. Siz sormadan önce ben kendime soruyorum bu soruyu. Çünkü biraz önce okuduğunuz satırları bilincimin tenhalarından çekip çıkaran kovanın ipi hükmündeydi "şiir gibi mantı" başlığı. Belli ki şiir ile değil de mantı ile arası hoş olanlar düşünülmüş. Ben şiirsever ama pek mantı sevmez olarak (Yahya Kemal'in biz Türkler pilav yer mesnevi dinleriz tarifine sonuna kadar uyan olarak) gazeteyi okumayı bırakıp bilgisayarın tuşlarına koştum.

Oysa şiir okumak hiç iştah açıcı bir durum değildir. Şair ne iştahı ne uykusu olmayandır. Bunu yazarken harflerin arasına Necip Fazıl'ın muhteşem görünen domates dolmalarının üzerine eğildiği, iştahlı bir resmi eşlik etse de iştah ve düşünceyi birbirine yakıştıramıyorum. Yanlış anlaşılmak istemem yazarlar ve şairler 34 beden manasına gelmiyor yazdıklarım. Düşüncenin bedeni olmaz. Beden dışıdır biraz. Düşünce ruh ile alakalıdır. Tasavvuf kitaplarına inanmak gerekirse beden ile ruh ters orantılıdır. Ruhun latif olması bedenin malzemelerinden kısmak ile alakalıdır. Az uyumak, az konuşmak, az yemek.

E şimdi bu durumda şiir gibi mantı, mantı gibi şiire evrilmiyor mu? Ne mantı şiire benzesin ne şiir mantıya. Ama "şiir gibi mantı" diye başlık atılıp bir "şık"lık yapıldığında edebi kamuya armağan kitap eklerimiz; NLP kitaplardan sonra şimdi de kendini yemek kitaplarının emrine amade kılıyor. Ekonomideki kötü para iyi parayı kovar hükmü ne vakittir kitapları da etkisi altına aldı. Ayda 800-1000 adet çıktığı söylenen kitaplarla edebi kamumuz bir şenlendi bir şenlendi ki, raf ömrü denen bir "gerçeklikten" bahsediliyor artık. Kitaplar artık sadece bir hafta raflarda tutuluyor, bu esnada kısmeti çıktı çıktı. Kısmeti çıkmadıysa ya yayınevine aynen iade ediliyor ya da hiç görünmeyecekler kategorisinde kendisiyle aynı kaderi paylaşan kitaplar arasında kalıyor.

Bu satırları Radikal Kitap ekinin yemek kitaplarına "armağan" niyetiyle kaleme almıştım aylar önce. Çok satan kitaplar listelerinin belirleyiciliği üzerine yazdığım yıllarda kitaplara günlük süt muamelesi yapanları eleştirmiştim. Hata etmişim. Kitapların, yaz sıcaklarının düşünceyi buhara dönüştürdüğü şu günlerde fıstıklı dondurma kadar bir ömrü var. Bir an sadece bir an. Gördünüz gördünüz. Yoksa ne kitaplar basıldı. Zaten okuyucusu hiç yoktu hükmünde seyrediyor yayın dünyası.

"Yemek yapma", ekranımızı ele geçirdikten sonra, kitap eklerini de ele geçirdi.Yayın evlerinin en prestijli kitapları yemek kitapları. Yıllar önce tembel kadının mutfağından isimli bir kitap projem vardı. Hayata geçmemesinin tek müsebbibi Nazan Bekiroğlu'dur. işte buradan açıklıyorum. Gayet buyurgan bir eda ile -ki hiç öyle değildir- bir edebiyat hocası ve de senin ablan olarak bu kitabı basmana asla izin vermiyorum dedi. Sen bilmiyorsun yeni evli pek çok kadın, evinden ayrı düşmüş pek çok öğrenci elindeki tarife harfi harfine uyacağım diye soğanları pembeleştirmek için ne çok kap kacak yakıyor. Mor soğan pembeleşir beyaz soğan sararır. Bak ben buradan başlayacağım dediysem de onu ikna edemedim.

O zamanlar Nazan Bekiroğlu'nun yemek yapmayı hiç sevmediğini bilmiyordum. Bilseydim hiç ikna olur muydum. Selim İleri'nin kitabı kadar zevkli bir yemek kitabı olmasa da dünyanın en pratik yemek kitabı olacağından emindim. Ama artık çok geç. Ekranlar beni de yemek tarifi vermekten soğuttu artık.

Ama aklınızda olsun hep ben size kitap tavsiye edecek değilim ya. Besinler ve zihniyet üzerine yazılmış kitaplardan haberdar iseniz lütfen bendenizi de haberdar ediniz.

Editöre not: Lütfen yazımın içine yemek kitaplarının kapaklarını değil şiir kitaplarının kapaklarını giriniz.

Editörün notu: Bu yazıya Osmanlı Saray Mutfağı kitaplarının daha uygun olduğuna karar verilmiştir.


17 yıl önce