|

Şiir Taşı: Kilometre Taşı…

Adem Turan'ın yeni kitabı Şiir Taşı, şiir yolunda saçlarını ağartmış bir ustanın maharetli dizelerinden oluşuyor. 'Şiirin kilometre taşı'' diyeceğimiz bu şiirler dünyada olan bitenleri bir şairin hassasiyetiyle okuyucuya ulaştırıyor.

Cevat Akkanat
00:00 - 15/02/2014 Cumartesi
Güncelleme: 16:35 - 15/02/2014 Cumartesi
Yeni Şafak
Şiir Taşı: Kilometre Taşı…
Şiir Taşı: Kilometre Taşı…

İnsanın derunî alanlarına nüfuz eden şiirleriyle tanımıştık Adem Turan'ı. Artık Kuşlarını Uçur (1988), Hayal Defteri (1997), Son Günün Şiiri (1997), Nisan Çobanı (2002), Ateşte Yıkanmış Atlar (2007) gibi kitaplarında yer alan şiirlerin özgül ağırlığı metafizik âlemlerimize yönelikti daha çok.

Hayır, yer yer savaşa can atan, rakibe hamle eden, yerinde duramayıp çitleri aşan, sınır boylarından öteye geçen şiirleri yok değildi. Lakin bunlar arada bir yüzünü gösterip ben buradayım dedikten sonra makul bir geri çekiliş ile itidal noktasına gelen şeylerdi.

Adem Turan'ın son kitabı geçtiğimiz günlerde yayımlandı. Şiir Taşı (Okur Kitaplığı, İst., 2014) adlı kitabındaki şiirleriyle Adem Turan taşı taş üzerinde bırakmıyor sanki. Bir defa, o eski alışkanlıklarından tümüyle sıyrılmasa da, daha cesur hareket ediyor. Evet, onun o bilindik iç kesitlere, mali hülyalara, düşsel tasarılara, rüya âlemlerine, masal dünyalarına ayna tutan yönelişleri yok değil, ama ötesi daha çok. Hararet, çarpıntı, ileri hamle, on ikiye hedef alma, çetin vuruş, sanki bunlar daha bir ön planda, Şiir Taşı'nda.

Şiir Taşı iki bölümden oluşuyor. On şiirden müteşekkil ilk bölüm Ateş Şiirler başlığını taşıyor. Bu bölüme 'Ben susarsam taş çatlar' dizesiyle başlayan 'Neyi Alıp Götürsek' şiiriyle giriliyor. Muhayyel 'Edip Bey'in kahramanlığına yapılan atıflarla şiir ilerlerken şair bir yerde şöyle der: 'İşte benim bir yanım taşsa, bir yanım çatlar mutlaka!' Bu taşma ve çatlama halini bir sonraki şiirde 'ağlama' metaforuyla dile getiriyor Adem Turan. Farklı kültür metaıyla donatılmış olan 'Bu Masalı Bitirelim' şiiridir bu ve şair 'Atlarımızı yenildiğimiz dağlara sürelim' gibi bir kalkışmayı gündemine alır. Bu gündeme alış 'Rachel Aşkına' şiiriyle somut bir veriye dönüşür. Filistin için canını veren bir dünya kahramanı, 'Yumruğumuzu sıkıp kocaman bir şey/Binlerce Filistinli aşkına yapalım bunu/Binlerce Rachel aşkına!' gibi dizelerle yâd edilir…

BİR ŞEY SÖYLE BANA EY TAŞ

Her ne kadar 'Ateş Şiirler' adı altında yer alsa da bölümün hemen her metninde 'taş' birincil unsurdur. Bu durumu 'Boynumdaki Urgan' şiirinde 'Tepeden tırnağa cehennem olan bir şey söyle bana şimdi ey taş!'; 'Balkon ve Tabut'ta 'Düş artık ey taş, düş ve yarala beni!' nida ve teşhislerle izah edebiliriz. Benzeri bir izahı 'Ve Yağmur ve Kuşak' şiirinde 'Şimdi hepimiz birer taş alıp şuradan/Biraz balçık ve âdem ağacı alıp/Eskiyen bedenlerimizi onaralım…' dizeleriyle yaparken, 'Aşk ve Ötesi'nde 'Kurşun kime gitsin şimdi, taş kime/Taş kimin başına düşsün, kim çatlasın!' istifhamıyla somutlaştırabiliriz. Adem Turan 'Dönüp Bakınca' şiirindeyse 'taşı' önce sevgilinin gözlerinden çıkan bakışlarla teşbih etmiş. Klasik edebiyatta 'kirpik' ve 'ok' ikilisiyle istiare edilen bu durum, şiirin ortasında bir yerde, yüksek bir övgüye mazhar olur: 'Savurup atmışım başımdaki heyheyleri göğün bulutlarına/Ben ki, nasıl övüneyim şimdi seninle ey taş!'

TAŞ ÜZERİNE KONUŞMALAR

Bölümün son metni 'Kuşlar Aynası'dır. Şair burada bizim bir merakımızı giderir? Niçin 'Ateş Şiirleri' sorusunun karşılığını verir: 'Ben bu taşı yastık yapayım, sen ateşi çal da gel!' Bu, aslında Prometheus'un işidir. Fakat şair onu batıdan doğuya aktarır; Prometheus'tan alıp meçhul bir ikinci şahsa yükler.

'Taş Şiirler' başlıklı kitabın ikinci bölümünde ilk bölüme göre daha kısa metinler vardır. Şair burada 'Su Taşı', 'Kan Taşı', 'Yağmur Taşı', 'Alın Taşı', 'Tesbih Taşı', 'Sadaka Taşı', 'Sabır Taşı', 'Sınır Taşı', 'Sokak Taşı', 'Duvar Taşı', 'Eşik Taşı', 'Köşe Taşı'… gibi başlıklar altında, kimisi somut bir kısmı soyut, farklı 'taş'ların şiirini yazmıştır. Bu şiirlerde genellikle birinci tekil şahsın ağzından dile getirilen taşlar, kendi fonksiyonlarını anlatırlar. Şu iki örnekle somutlaştıralım: 'Dünya bir değirmense ben de bir taşım/Yılların ağırlığı altında onun sırdaşıyım' (Değirmen Taşı), 'Bizi Allah gönderdi, bu vâdiye/Bölük bölük, ebabillerin gagasında' (Ebabil Taşı)…

BÜYÜK BİR BİRİKİMİN ŞİİRİ

Adem Turan telmihlere sığınıyor pek çok şiirinde: Roberto Carlos, Real Madrid, Târık, Pilar, Endülüs, Rachel, Kenan İli, Simurg, Prometheus, Mecnun, Leylâ, Hüdhüd, Saba, Süleyman, Âsaf bin Berhiya, Ebabil, Ümmü'l Kura, Fil Ordusu, Ebrehe… Bu kültürel unsurlar bir tarafa, Adem Turan'ın şiirlerinin büyük bir birikime yaslandığını gösteren başka unsurlar da vardır. Bu, usta bir şairin dolaylı da olsa geçmiş dönemlerin zirve isimleriyle kurduğu akrabalık şeklinde tezahür etmektedir Adem Turan'da. Bu anlamda şu örneklere göz atmak, şairden aldığımız metinlerle hatırlattığı isimleri yan yana sunmak yeterli olacaktır kanaatindeyim: 'o boşluğun iki gözü iki çeşme' (Asaf Halet Çelebi), 'Balkon ve Tabut' (Sezai Karakoç), 'Ben bu taşı yastık yapayım' (Necip Fazıl), 'bize aguşunu açmış da duranlar' (Mehmet Âkif)…

Bitirmeden önce, 'Ve Yağmur ve Kuşak' şiiri üzerinden bir başka ayrıntıdan da bahsedeyim. Adem Turan bu şiirinde 'taş'ı Türkiye'deki edebiyat dünyasının egemenlerine fırlatıyor. Resmî edebiyatın ezberlerine hücum eden şair, şiir dünyasındaki yapay tasniflere, niteliksiz şiir yapılanmalarına ironi okları gönderiyor. Bu noktada Adem Turan'ın taşı gediğine koyduğunu, dolayısıyla tahfif girişiminde haklı olduğunu söylemek zorundayım.

Şiir Taşı, şiir yolunda saçlarını ağartmış bir usta şairin şimdilik son kitabı. Şiir Taşı, Adem Turan'ın şiirimize sunduğu bir kilometre taşı. Şiirle akrabalığı olanların okumasını isterim, mutlaka…

10 yıl önce