|

Sinemayı aslında ben icat edecektim

Küre Yayınları'nın Yönetmen Sineması serisinden çıkan Ahmet Uluçay ve Semih Kaplanoğlu kitapları, yerli ve yeni sinemaya dair çok şey söylüyor

Aysel Yaşa
00:00 - 12/01/2011 Çarşamba
Güncelleme: 23:35 - 11/01/2011 Salı
Yeni Şafak
Sinemayı aslında ben icat edecektim
Sinemayı aslında ben icat edecektim

Ayşe Pay tarafından hazırlanan ve Küre Yayınları tarafından yayımlanan Yönetmen Sineması serisine iki yeni kitap eklendi. 2009 yılında kaybettiğimiz Ahmet Uluçay ve Altın Ayı ödüllü yönetmen Semih Kaplanoğlu'nun sinemasına her perdeden bakan kitaplarda, yönetmenlerle yapılmış söyleşilerin yanı sıra, yönetmen sinemasına dair değerlendirme yazıları da bulunuyor. İhsan Kabil'in dizi editörlüğünü yaptığı Yönetmen Sineması Ahmet Uluçay kitabı, Kütahya'da sinemaya emek veren 'Keloğlan'ın hikayesiyle başlıyor. Kısa metrajlı birçok filmi bulunan ve tek uzun metrajı Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak filmi olan yönetmenin tüm imkansızlıklara rağmen sinema için attığı önemli adımlara değiniliyor. Yönetmenle anılan yerli sinemaya dair değerlendirme yazılarının bulunduğu kitapta sinema, Uluçay'ın Leyla'sı olarak tanımlanıyor. Kitabın söyleşi bölümünde ise 'Sinemayı aslında ben icat edecektim' diyen Uluçay'ın Türk sinemasının geleceğine dair kurduğu şu cümleler yer alıyor: “Zeki Demirkubuz, Nuri Bilge Ceylan ve belki bir iki arkadaş daha onunla beraber Türk sinemasını götürür. Onları gördüm ya, artık gözüm arkada kalmaz. Türk sineması iyi bir yere gidiyor”.

Yeni Türk sineması ona müteşekkir

Aynı seriden çıkan Semih Kaplanoğlu kitabında ise yönetmenin sinemasında 'ana rahmi' olarak tanımlanan Herkes Kendi Evinde filminden, Altın Ayı ödüllü Bal'a kadar olan süreç irdeleniyor. Yusuf Üçlemesi'yle dikkatleri üzerine çeken ve yerli sinema noktasında farklı perspektifler sunan yönetmenin sinema serüveni de oldukça ilginç. Kitapta yer alan değerlendirme yazılarının çoğu da bu ilerle sürecine odaklanmış, Kaplanoğlu'nun tek tek tüm filmlerini irdeleyen cümlelerden oluşuyor. Yeni Türk Sineması'na çektiği filmlerle katkı sağlayan Kaplanoğlu filmlerinin çoğunda ev, aidiyet ve kaybolma süreçlerini işler. Kaplanoğlu sinemasında önemli sayılan bir diğer konu ise Allah inancıdır. “Allah rızası için film yapıyorum” diyerek amacını açıklayan Kaplanoğlu'nun kullandığı soyut dili ve sinemada sadeliğini de bu cümle üzerinden açıklayabiliriz. İşte kitapta da bu bağlı kalınan kavramlar üzerinden Kaplanoğlu sineması masaya yatırılıyor. Hasta olan Türk sinemasının bu masada kurtulacağına inananların desteklediği Kaplanoğlu, görünen o ki, şiirlerden öğrendiği sadeleşme disiplinini artırarak sinema yapmaya devam edecek.



13 yıl önce