|

Sükût ile gürültü arasında Cemil Meriç

Cemil Meriç meşhur meçhullerden. Kendi semasında parlayan bu tek yıldıza teleskoplarla baksak da, gidip yazdıklarını, tercüme ettiklerini gömülü olduğu yerden yani kitap kurtlarının insafına terk edilmiş dergi sayfalarından çıkarmaya kimse cesaret edemiyor.

S. Cemal Yargıç
00:00 - 1/11/2006 Çarşamba
Güncelleme: 17:12 - 10/11/2006 Cuma
Yeni Şafak
Sükût ile gürültü arasında Cemil Meriç
Sükût ile gürültü arasında Cemil Meriç

Onun yerine kitaplarından yapılan üç-beş alıntı ile ayağı yere basmayan ilanı aşk mektupları yazmakla yetiniyoruz. Onu iltifata susuz hayatı boyunca görmezden gelen tutumla vefatından sonra göklere çıkaran tutumun ortak paydası da bu kolaycılık zaten. Halbuki o ne kadirnaşinaslığı hak etti ne de övgü namına yapılan duygusal hezeyanları.

Cemil Meriç bir sükut suikastıyla yaralanmıştı, şimdi ise "gürültüye" gitme tehlikesiyle karşı karşıya. Hakkında yazılar kaleme alınıyor, hatırasına toplantılar düzenleniyor, prestijli kitaplar yayınlanıyor. Ama bütün bu hummalı yayın faaliyeti bir noktadan sonra Cemil Meriç ile aramızda duvar gibi yükselmeye başlıyor. Cemil Meriç'i değil o hamasi yazıları görmeye başlıyoruz. Cemil Meriç, bir noktadan sonra bizim için böylesi kolay yazıların anlattıklarından ibaret kalıyor. Dolayısıyla bir mütefekkiri bütün veçheleriyle tanıma şansını da kaybetmiş oluyoruz.

Evet, bugün itibariyle herkesin bildiğini, tanıdığını kabul ettiği isimlerden biri haline geldi Cemil Meriç. Bu da erbabı kalem, erbabı fikir için bir başka sükut suikastı sayılır. Kapitolü koruyan kazların insafına terk edilmiş klasikler rafına edeple kaldırılan ve bir daha ancak tozu alınmak üzere ele alınan bir dizi kitaba sahip olmak. Bir yazara yapılabilecek en büyük haksızlık bu belki. Hele hele "Edebiyat Cumhuriyeti'nde hiçbir değer kaybedilmemeli" diyen bir yazara böylesi bir baştansavmacılık hiç yapılmamalı.

Vefatının üstünden 19 yıl geçen Meriç'in yarım asır boyunca 30 kadar gazete ve dergide, 50'ye yakını tercüme 400 kadar makalesi yayımlamış olmasına rağmen, henüz elimizde hazırlanmış bir tek ciddi ve kapsamlı bibliyografya çalışması yapılmamış olmasını başka nasıl izah edebiliriz ki?


TERCÜMELER: HARİTANIN İLK PARÇASI

Dücane Cündioğlu'nu farklı kılan da zaten bu nokta. Okuduk ve bildik sandığımız Cemil Meriç'in asıl Cemil Meriç'in buzdağının su üstündeki bölümü kadar küçük bir parçası olduğunu bize gösterdi. İlk cilt olan ve mütercim Cemil Meriç'i anlatan Roman ve Balzac; Şiir ve Hugo altbaşlıklı "Bir Mabed Bekçisi" Etkileşim Yayınları'nca yayımlandı.

Mütercim Cemil Meriç ile tanışmak, onun ilk yenilgi ve zaferleriyle tanışmak anlamına geliyor belki de. Henüz gözlerini kaybetmeden Balzac'ın "İnsanlık Komedyası"ndaki ilk tavafını yapan genç Meriç'in kaleme aldığı ilk tercümeler, ilk etüdler ve ilk tenkidler bugün onu 1970'li, 1980'li yıllarındaki eserleriyle tanıyanlar için o kadar uzak ki. Sanki hiç yaşamamış gibi. Sanki Meriç, doğup büyümemiş de bir uzay gemisinin 1970'li yıllarda "Bu Ülke"ye terk ettiği bir münzeviymiş gibi... Dücane Cündioğlu'nun kaleme aldığı "Bir Mabed Bekçisi" işte bu önyargıyı tekzip ediyor ve varlığından bile haberdar olmadığımız o mesafeyi kısaltıyor.

"Anlaşılmak için değil sevilmek için yazıyorum" diyen Meriç'in romana olan sevgisinin geçirdiği dönüşümü takip etmek bile yaşadığı med-cezirin, dokunurken yandığı zıt kutupların arasındaki mesafe hakkında fikir veriyor. Bir tür olarak tutkuyla yaklaştığı roman gün gelmiş mütefekkirimiz için ölüm ilanını görmek üzere olduğumuz bir kocakarıya dönmüş.

Dünyanın tecessünün yöneldiği tek kutup olan Avrupa'dan ibaret olmadığını görmesi Cemil Meriç'e yeni ve yerli ufukların açılmasına sebep olmuş. Cündioğlu'nun "Bir Mabed Bekçisi" ile ilk meyvesini veren araştırma ve yazma mesaisi Meriç'in medcezir haritasını gözler önüne serdiği için anlamlı ve önemli.

Mesela onun "İnsanlık geliştikçe romana yer kalmayacaktır" demesi ile "bize dönmesi"nin aynı dönemde olması hiç şüphesiz ki kronolojik bir rastlantıyla izah edilemez. Ancak Balzacperest mütefekkirimizin Balzac'ın kaleme aldığı biçim ve içerikten mahrum yeni romanlarda yakalanan "zirve"leri kaale almamasını da anlamakta fayda var. Balzac'ın zengin bir şahıs kadrosuna sahip romanlarını okuyan Meriç için kahramansız günümüz romanı kimbilir ne kadar yavan gelmiştir? Hiçbir yolun Roma'ya çıkmadığı zamanımızda zihninde Balzac'ın anlattığı Paris'i dolaştıran Cemil Meriç'i kınamamamız lazım.

Nitekim Ahmet Turan Alkan'ın "Bulan" değil, "arayan"ın sergüzeşti daha kıymetli görünüyor bana; "Düşünce şüpheyle başlar", "...ilan edilecek hazır bir formülüm yok", "Düşünce dünyasında hiçbir fetih nihai değildir" diyebilen bir adamı seviyorum ben. "Münakaşada zafer mağlup olanındır, yenilmek zenginleşmektir" sözleriyle tartışma ve düşünme edebini inşa cehdine girişmiş bir adam. Yıllar boyunca aynı zihni koordinatta sabitkadem olmakla iftihar etmeyi aklından bile geçirmeden sadece doğru düşünmeye gayret eden kaç komşumuz var; fikir çelişkilerini neredeyse namussuzluk sayan bir iklim, kaç yılda, kaç Cemil Meriç'le karşılaştırır bizi ve onlardan kaçını görür görmez tanıyabilecek gözlere sahibiz?

Düşünce adamının bir zümreye, mere, paniye değil de "tarihe ve kucağında yaşadığı topluma angaje" olması gerektiği fikrini ne kadar güç ve ne kadar geç keşfettik. Cehaletimizi, seviyemizi ve enaniyetimizi ibra ederken bizimle aynı irtifa'da duran adamların cana yakınlığı ne kadar hoşumuza gidiyordu; başkalarının fikri ne kadar cazip ve kelepir, bizzat ve hakkıyle düşünmek ne kadar ızdırap verici ve müşkildi. Cemil Meriç'in kitapları ne şimdi, ne de bir başka zaman üç ayda altmış baskı yapmayacak; bu hakikat bana üzüntü vermiyor; zirveler piknik yeri değildir." sözleri de tutarlılık ve istikrarı putlaştıran, bu puta tapmayan insanları da "dönek" namıyla mahkum ettiği için Cemil Meriç'i anlama şansını baştan kaybeden insanlara neden mahrum kaldıklarına işaret ediyor.

Cemil Meriç, "Kitabı insanlık yazar. Ne mutlu ona bir hece ekleyebilene!" diyor. Dücane Cündioğlu'nun mütercim, münekkit ve mütefekkir Cemil Meriç hakkında yaptığı çalışma ciltler halinde ortaya çıkınca, onu sadece med-cezirleriyle, uçurum ve derinlikleriyle daha yakından tanımakla kalmayacağız. Zira haritanın tamamlanmış olması, hepimizin hayatına birçok hecenin eklenmesine vesile olacaktır.

Ben "mütefekkir" Cemil Meriç'in anlatılacağı "Bir Mabed İşçisi" adlı cildi heyecanla bekliyorum. Çünkü bize pek çok ufuk kazandıran Meriç'in aşamadığı handikapları okumak, yeni ufuklara davetiye çıkardığı için cezbedici geliyor bana. Umarız yapbozun bütün parçalarına bir an önce kavuşuruz, Cemil Meriç'in kim olduğu zihnimizde berraklık ve derinlik kazanır.


Bir Mabed Bekçisi

Cemil Meriç

Dücane Cündioğlu

Etkileşim Yay., 270 s.

17 yıl önce