|

Tanıma, inkar ve ikrarla geçen yüz yıl

Mesut Yeğen Son Kürt İsyanı'nda “Tanıma, ikrar ve inkârla geçen yüz senenin ardından, devlet önümüzdeki birkaç seneyi hangi siyasetlerle geçirmeye meyyal?” diye soruyor

Semiha Kavak
00:00 - 13/04/2011 Çarşamba
Güncelleme: 23:11 - 12/04/2011 Salı
Yeni Şafak
Tanıma, inkar ve ikrarla geçen yüz yıl
Tanıma, inkar ve ikrarla geçen yüz yıl

Neredeyse bir asra yakındır süregelen Kürt meselesi farklı boyutlar kazanarak önemini korumaya devam ediyor. Mesut Yeğen Son Kürt İsyanı isimli kitabında Kürt meselesini her yönüyle ele alırken çarpıcı yorumlarıyla dikkat çekiyor. İletişim Yayınları'ndan çıkan kitap, Yeğen'in gazete makalelerinin derlemelerinden oluşmuş.

Dört tematik bölümü içeren kitapta, Kürt meselesinin tarihsel mirası tüm yönleriyle gözler önüne seriliyor. Bu hazin meselenin zorlu zamanlarından itibaren hassasiyetle kaleme aldığı çalışmalarının ürünü olan kitabının ilk bölümünde Yeğen, Kürt meselesinin ne olduğuna ilişkin geniş açıklamalarda bulunuyor.

İtirazın tanınması

Tespit ve Tasvir isimli ilk bölümde, Kürtler'in neredeyse yüz senedir itiraz ettikleri konular, onları bu kadar ısrarlı kılan nedenlerin arka planındaki etkenler, bu etkenlerin yazarın düzleminden değerlendirilişi ele alınmaktadır. Bu girift meselede önemli noktalara işaret eden Yeğen; bunun bir itiraz ilişkisi olduğu kadar bir onay ilişkisi olduğunu belirterek, Kürtlerin itirazının bir biçimde tanınmasını sağlayacak sağlıklı yenilenmelere gidilmesinin, itirazın boyutlarının büyümeyi önleyebileceği yolundaki görüşlere sahip.

Devlet nazarında bir asayiş sorunu olan Kürt meselesinin detaylı hikâyesinin yer aldığı bu bölümde, tarihî süreç içerisinde verilen sözlerin tutulmayışına ilişkin kayıtlar da yer alıyor. Yine aynı bölümde “Ne olacak?” başlığı altında yazar, Kürt meselesinin geleceğine dair sorular soruyor; “Tanıma, ikrar ve inkârla geçen yüz senenin ardından, devlet önümüzdeki birkaç seneyi hangi siyasetlerle geçirmeye meyyal?, Yakın gelecekte neler görünüyor?” Bu sorulara ilişkin çözümler, hangi siyasetlerin çıkmaz sokak olduğu ya da makul olduğu ile ilgili cevaplar mevcut.

Uzak gelecekte kürtçe

Değişik stratejiler üretilse dahi Kürtler'in memnuniyetsizliklerinin ne derece azalacağı konusu da Yeğen'in şüpheleri arasında yerini koruyor. Ve hacimli bir tanıma siyasetine gidilmesi gerektiğinin sinyallerini veriyor.

Gidişat adlı ikinci bölümde ise ağırlıklı olarak Kürtçe eğitim ve özerklik konusu ele alınmakta. Kürtçe eğitimi “Olmazsa olmaz” olarak nitelendiren Yeğen, vaziyeti ve meseleleri yine kendi düzleminden değerlendirirken; Kürtçe eğitim olmadan bir ulusal topluluk olarak Kürtlüğün, ulusal bir topluluğun dili olarak da Kürtçe'nin uzak geleceğe aktarılmasının mümkün olmayacağını sözlerine ekliyor. Tabii yazarın bu tesbitleri, kendisi gibi bizi de Cumhuriyet'in bu sosyolojik hali ve tarihsel durumu ne kadar tanıyıp tanımayacağı sorularına götürüyor.

Kürtçe eğitim ve ulusa aidiyet

Kürtçe eğitime karşı olan, “ayrışma, bölme vs.” gibi bir yığın gerekçe karşısında yazarın iyi niyetten kaynaklanan cevapları var; “Kürtçe eğitim talebini karşılamak ayrışmayı önleyip, Kürtleri daha çok ulusa ait kılabilir; elbette ulusu Türklerden ve Türkleşmişlerden oluşan bir kültür ve dil cemaati olarak görmekten vazgeçersek…” diyor.

Mazi başlığı altındaki son bölümde ise Dersim İsyanı, 1938'li yıllar, Şark Islahat Planı'na dair görüşleri yer alıyor. Daha önce de Kürt meselesine dair çalışmaları bulunan ve süreklileşen son isyan halinden henüz çıkılmadığını belirten Mesut Yeğen, bu kitabında da Kürt meselesine yönelik yeni ve daha anlaşılabilir, kolaylaştırıcı çözümlere gidilmesini tavsiye ediyor.

13 yıl önce