|

Tanpınar esere içinden bakardı

Turan Karataş
00:00 - 8/07/2009 Çarşamba
Güncelleme: 20:44 - 7/07/2009 Salı
Yeni Şafak
Tanpınar esere içinden bakardı
Tanpınar esere içinden bakardı

Mehmet Erdoğan, deneme, eleştiri ve inceleme vadisinde yazdığı kitaplarla önemli, bir o kadar da zor, ama ne yazık Türkiye'de fazla bir karşılığı olmayan, ciddi bir uğraşı sürdürüyor. Yıllar evvel okuma fırsatı bulduğum Sübjektif Yazılar kitabında yer alan deneme ve eleştiri türünden yazıları, Erdoğan'ın sağlam bir birikimi, sağlıklı bir bakışı, güçlü sezgileri olduğunu ortaya koymaktaydı.

Şimdi bir inceleme kitabıyla huzurumuza geldi Mehmet Erdoğan. Bir Eleştirmen Olarak Ahmet Hamdi Tanpınar adlı bu kitap, bir eleştirel okumanın ürünü. Tanpınar hakkında şimdiye kadar pek çok yazı yazıldı, inceleme yapıldı; onun bilhassa romancılığı/ romanları üzerinde duruldu; şairliği, şiir dünyası ele alındı, ama eleştirmen olarak neler yaptığı pek sorgulanmadı. Mehmet Erdoğan, adını andığımız bu yeni çalışmasında, işte bunu yani büyük sanatkâr Tanpınar'ın eleştiri anlayışını incelemeye çalışıyor. Onun eserlerini 19'uncu Asır Türk Edebiyatı Tarihi'nden Günlükler'ine kadar sırayla ele alıyor, irdeliyor, eleştirel tutumu ortaya çıkarmaya gayret edeiyor. (İncelemeye Tanpınar'ın Mektuplar'ının katılmaması bizce eksikliktir.)

“Sunuş” ve bir çeşit giriş diyebileceğimiz kısacık “Eleştirinin Kaderi”ni saymazsak, Erdoğan sekiz başlık altında topladığı incelemesinde Tanpınar'ın eleştirmenliğini merkeze alarak “eleştirmen Ahmet Hamdi Tanpınar'ı, eserlerinde dağınık halde duran kendi düşünce, ifade ve cümleleriyle ortaya çıkarmaya” çalışmış. Bu bakımdan, elimizdeki kitap birçok tarafıyla, Tanpınar'ın edebî meselelere, edebiyatçılara dair fikirlerinin, değerlendirmelerinin çok kısa bir hülasasıdır. Bunu yaparken yazar, Tanpınar'ın temel tezlerini, edebiyat eserine veya sanatkâra yaklaşma tarzını, eser veya şair/yazarla ilgili düşüncelerini ortaya koymayı amaçlamıştır.

Tanpınar'ın yazar olarak inkişaf ettiği yıllarda (1930'lar), bilhassa eleştirel deneme diyeceğimiz türde yazılar kaleme alması ve o dönemin moda olan öznel yargılamaları yerine esere kendi dünyası ve bütünlüğü içinden yaklaşması yerinde bir tespittir. Buna ilave olarak, hemen aynı yıllarda eleştiri edebiyatına emeği geçen Suut Kemal Yetkin ve Nurullah Ataç'ın yazdıklarının “değerlendirme”den çok “tanıtma” olduğu tespiti de doğrudur. Başkaca söylersek, Tanpınar, esere içinden bakmayı önemsemiş, yazılarıyla bunun örneklerini ortaya koymuştur. Bu tavır da, edebiyatımızda yeni bir eleştirel bakışın habercisidir.

19'uncu Asır Türk Edebiyatı Tarihi'nin çok kısa bir özetini verdikten sonra Mehmet Erdoğan, “Tanpınar'ın eseri” der, “XIX. yüzyılın hem romanı hem tarihi hem de eleştirisidir.” Yazarımızın bu sonuca varmasında, Tanpınar'ın Muallim Naci'yi anlatırken söylediği şu iki cümledeki gibi anlatımındaki sanatkâranelik, yargılarındaki keskinlik bilhassa etkili olmuştur: “[Naci] 1893 Ramazanında bir akşam kalp sektesinden öldü. Hayatında o kadar dost ve zalim rol oynayan Ahmet Mithat Efendi o akşam evdeydi.”

Unutmamak gerekir, Tanpınar ilkten ilk bir sanatçıdır; ilim tecessüsü bundan sonra gelir. Bakışına, başlangıçta bir sanatçı hassasiyet yön verir. Onun kanaatleri, yer yer uçtalıklarda seyreder. Bunda şaşılacak bir şey de yoktur. Yargılarına itimat ve itibar noktasında, bu husus göz önünde bulundurulmalıdır.

Tanpınar'ın eleştiri vadisindeki en mühim yazıları Edebiyat Üzerine Makaleler kitabında bir araya gelmiştir. Ahmet Hamdi, bu yazılarında “daha sorgulayıcı, daha eleştirel ve neticeye/hükme daha kısa yoldan ulaşma gayretindedir.” Söz konusu yazılar arasında “tenkid”e dair iki makale de yer alır. Tanpınar, onlarda, bir bakıma “tenkid”den ne anladığını dile getirmiştir. Mehmet Erdoğan bu iki yazıdan hareketle Tanpnar'ın “eleştiri görüşü”nü altı maddede özetleyiyor. Bunlardan ilk üçü çok söylenen, bilinen ilkeler, ama diğer üçünü ben daha da önemsiyorum: “1. Eleştiri, hayatla edebiyatı birbirinden ayırmamalıdır. 2. Eleştiri, okuyucunun ilgisini çekmeli ve ona faydalı olmalıdır. 3. Eleştirmen, sezgileri kuvvetli ve felsefî yaratılışa sahip bir kişi olmalıdır.”

Bir yineleme; Ahmet Hamdi Tanpınar, döneminin eserlerini en iyi kavrayacak ve anlatacak her türlü birikime sahip bir edebiyat adamıdır. Salt edebiyat eserlerine değil, güzel sanatların diğer şubelerinde ibda edilen eserlere kuşatıcı bakışı da fevkalade önemlidir. Bir estet olarak Tanpınar'ın eleştirel bakışını her halükârda önemsemek durumundayız. Bununla birlikte Mehmet Erdoğan'ın şu tespitine de kulak vermeliyiz: “Ahmet Hamdi Tanpınar'ın dünya görüşü eleştirel temeller üzerine kuruludur; peşin inançları ya da kesin kabulleri yoktur. Bütün düşünce ve inançlara, onları tartarak ve sorgulayarak yaklaşır. Bu yüzden kendi içinde sürekli değişkendir, değişmeyen ise ilkeleri ve değer yargılarıdır.”

Kitapta, Tanpınar'ın eleştiri anlayışını 21 maddede özetlemiş yazarımız. İçlerinden dikkate değer görünenleri zikretmek isterim:


  • Eseri dil, üslup, kurgu, olay, karakter, zaman, mekân, kaynak, konu, fikir, işlev ve tesir yönünden bütünsel bir bakış açısıyla inceler ve onun edebî değerini ortaya koymaya çalışır.

  • Esere içerden yaklaşır, onu “kendi hudutları içinde bir vakıa” olarak ele alır ve ardından onun ”devrin edebî çehresi” içindeki yerini tespit etmeye çalışır.

  • Ona göre yazarın hayatıyla eseri “sıkı sıkıya birbirine bağlı”dır ve “sanat ferde dayanmakla beraber içtimaî bir vakıadır.” Bu sebeple yazarı, eseri ve dönemi bir bütün olarak inceler.

  • Eserin insanla kurduğu ilişkiye, yazarın yakaladığı şahsîliğe, muhayyilenin değişimine ve bütün bunların eserin biçimine nasıl yansıdığına bakar.

  • Eseri getirdiği yeniliklerle değerlendirir ve onda “muayyen bir sanat anlayışı” arar.

  • Eseri, yazarın diğer eserleriyle, yerli ve yabancı örneklerle karşılaştırarak (comparative) değerlendirir.

  • Yazarın edebiyat içindeki yerini, geçmiş-gelecek ve eski-yeni arasında bir köprü kurup kuramamasıyla değerlendirir.

  • Eleştiride kendi düşüncesini ispat etme ya da benimsetme çabasına girmez. Elindeki malzemeyi yeni eleştirilere açık kapı bırakacak tarzda yorumlar ve eleştiriye süreklilik niteliği katar.

  • Eleştiride bir üslûp arar.

  • Eleştiride belli bir yöntem ve tekniği izlememekle birlikte genel olarak psikolojik ve tarihsel yöntemleri kullanır.

    Son kısım, bizcesi, kitabın bütünlüğüne fazla bir katkı sağlamamış. “Gereksiz” demek insafsızlık değil. Yazar, Ahmet Oktay ve Hasan Bülent Kahraman'ın ortaya koyduğu “tezler”i yanlış çıkarmak, onlara cevap vermek gayreti yerine, kendi tespitlerine, düşüncelerine yer verseydi, daha iyi olmaz mıydı?

    Mehmet Erdoğan'ın bu mütevazı çalışması, Yeni Türk Edebiyatı'nın düşünce ve sanat planında inşacı sanatkârı Tanpınar'ın “edebiyat” çevresindeki kanaatlerini görmek, eleştirel tavrını tanımak için iyi bir adımdır.

  • 15 yıl önce