|

Tanpınar'ı tutarız diye attık sonra düşmeye bıraktık

Hamdi Koç'un son kitabı Rüyalarıma Giren Kadın, geniş kitleler için kıyıda köşede kalmış, kendisi içinse 'baş tacı edilesi' yazarlar ve kitapları hakkında kaleme aldığı denemelerden oluşuyor

Gülden Tümer
00:00 - 12/01/2011 Çarşamba
Güncelleme: 23:06 - 11/01/2011 Salı
Yeni Şafak
Tanpınar'ı tutarız diye attık sonra düşmeye bırakt
Tanpınar'ı tutarız diye attık sonra düşmeye bırakt

Seyit Lütfullah gibi, masalı devam ettirmenin sırrını bilen bir yazar o. Onun için hayat da bir masal. Bu masalı yaşarken zaman zaman yüzünde, Nuri efendinin kendini yenmiş tebessümü asılı duruyordur kim bilir, kimi zaman da tedirginlik. Kimi zaman küsüyor kimi zaman masal deyip geçiyordur. Ahmet Hamdi Tanpınar için daha söylenecek çok söz var. İyi bir okuru olan Hamdi Koç, Doğan Kitap'tan çıkan son kitabı Rüyalarıma Giren Kadın'da, kendi kütüphanesinin kapılarını aralarken, herkesten önce Tanpınar'dan, Peyami Safa'dan bahis açıyor. Daha kitabın başında edebiyat dünyasında ezelden beri var olan o görünmez makamdan olur almamış yazarların uğradığı sükut suikastinden söz ediyor ve Tanpınar'la yapılagelen modern dansa dikkat çekiyor: “Adamcağız bir atılıyor bir tutuluyor bir tutulacakmış gibi yapılıp eller çekiliyor ve pat diye düşmeye bırakılıyor.”

Esin nerede benim CD'lerim?

Kitap kısa bir giriş yazısıyla başlıyor. Bir Hamdi Koç yazısıyla. Yazarın böyle bir çalışmaya nasıl karar verdiği ve dağınık yazılarını derleyip toparlarken yaşadıkları var burada. Okuduğu yazarlar ve onların kitapları için kaleme aldığı yazılarını bulup çıkarmak pek de kolay olmamış. Bu süreçte her erkek gibi eşine yük olup (Esin nerede benim yedek CD'lerim…) nadir erkeğin yapabileceği gibi kendi başına çözmeye karar vermiş işini. Disketleri, CD'leri, çekmecelerde, kutularda, gizlenmek için bulup girdikleri dolap köşelerinde aramış, bulmuş. Sonra bir bir sıralamış onları. Okuyucusuna küçük bir de sürpriz hazırlamış Koç; kısa bir oyun. Yıllar sonra buluşan ilk aşıkların, iç dökmeleri, şimdi ne olacakları, geride neleri bırakacağız, bırakabilecek miyiz minvalinde soruları var bu oyunda.

Kitap, Hamdi Koç'un, geniş kitleler için kıyıda köşede kalmış kendisi için 'baş tacı edilesi' yazarlar ve kitapları hakkındaki denemelerinden oluşuyor. Joseph Conrad'ın Zafer'inden bahsediyor örneğin. Conrad için “O insanı değiştiren yazarlardan biridir. Conrad okuduktan sonra, insan, artık daha iyi biliyorum duygusuna kapılır; insanın kalbi soyluluk gibi bir duygunun sessiz gururuyla, bize ancak büyük edebiyatın verebileceği o hafif yükseliş duygusuyla dolar” diyor.

Kadına uyanmak yaraşır

Jane Eyre, Tess, Lady Chatterley belki de hepsinden daha çok bilinen Madam Bovary gibi kadınlara işaret ediyor başka bir denemesinde. 'Erkeklerin yarattığı ve kötü yarattığı bir dünyada kadın olmanın gizini ve gizilgücünü keşfeden' kahramanlara… İşte onlar kadar meşhur olmayan Kate Chopin'in Uyanış adlı kısa romanındaki Edna'dan bahsediyor Kadına Uyanmak Yaraşır adlı denemesinde. Güç, para, koca üçlüsüne sahip, bunları muhafaza ve müdafa etmekten başkaca görevi olmaması icap eden pek çok kadından biridir Edna da. Ancak tanımlanması olanaksız bir iç sıkıntısı benliğini kaplar. Onu başka kadınlardan ayıransa bu iç sıkıntısını geçiştirmeye çalışmaması olacaktır. 'Burjuva ruhundaki düşüş travmasından' yola çıkan Thomas Mann ve 'küçük burjuva ya da köy dünyasının sert, kalıtsal engelleri arasındaki ruhsal kurtuluş ihtiyacını' hareket noktası kabul eden Hermann Hesse de başka bir yazının konusu.

Bir okur olarak, sevdiği yazarla çağdaş olabilmenin ne denli müthiş bir duygu olduğuna da değiniyor yazar. David Foster Wallace kendisi için bu isimlerden biri. Yazsın diye bekleyip yazmadığında hayal kırıklığına uğramalardan bahsediyor. Ve 2008'de henüz 46 yaşındayken Wallace'ın intihar ettiği haberini duyunca nasıl eksildiğinden. Sonrasında arttığı, çoğaldığı diğer kitaplardan alıntılar yapmaya devam ediyor. “Dave Eggers'ın Müthiş Dahiden Hazin Bir Eser'ini okurken “Kederlendim, gülümsedim, güldüm, utandım, sevindim, kızdım, kıskandım, halime şükrettim, zengin bir romanın insana yaşatabileceği duygu çeşitliliğini yaşadım” diyor. Charles Dickens'ın Martin Chuzzlewit adlı romanı onun için dünyanın en komik romanlarından biri; 'Öyle gülümsetme falan değil, insanı gülmekten yerlere yatıranlardan.'

Gençlik hayalleri peşinde

Bir öfkeli sessizler romanı olarak tabir ettiği Richard Yates imzalı Hayallerin Peşinde ise tam bir duygusal eğitim romanı. Söyleyecekleri romanı okuma zevkinden bir şeyler eksiltecek diye tedirgin olan yazar kitabı şöyle özetliyor; “Hayallerin Peşinde hayata yeni atılanlar ve hayatlarının aşkını bulduğunu sananlar için yazılmış. Düzen kurup hata yapmadan devam edersem zaman bana çalışır, ödülümü verir, sananlar için. Gençlik hayallerini kolay unutabileceklerini, evliliğin, orta yaş olgunluğunun, çoluk çocuğun, daha büyük bir evin, hayatı doldurabileceğini sananlar için.” Kitap, Koç'un okuma alışkanlıkları, yayınevlerinin yeni kitap seçimi hakkındaki düşünceleri, çeviri işleri ve daha pek çok edebi konuya yaklaşımı hakkında da ipuçları veriyor. Sözün özü Rüyalarıma Giren Kadın, hem Hamdi Koç hem edebiyatseverler için iyi bir rehber niteliğinde.

13 yıl önce