|

Tarihin hududunda hatıraları beklerken

Halil Solak
00:00 - 16/01/2013 Çarşamba
Güncelleme: 12:47 - 16/01/2013 Çarşamba
Yeni Şafak
Tarihin hududunda hatıraları beklerken
Tarihin hududunda hatıraları beklerken

Ali Birinci'nin ismine ilk defa İsmail Kara'nın bir kitabında rastladığımı hatırlıyorum. Hemen arkasından da Beşir Ayvazoğlu'nun 'Defterimde 40 Suret' adlı eserinde karşılaşınca, artık Ali Birinci'nin deryasına dalmam gerektiğini, geç de olsa anlamış oldum.

'Tarihin Gölgesinde' ve 'Tarihin Alacakaranlığında' seyrederken, Bergamalı Ahmed Cevdet Efendi'den Balıkhane Nazırı Ali Rıza Bey'e, Salih Münir Paşa'dan Direktör Ali Bey'e, Ali Emirî Efendi'den Selim Nüzhet'e kadar 'meşâhir-i meçhûleden' pek çok şahsiyetin hayatına, muhitine, eserlerine dair muhtelif kaynakların tenkidî bir gözle okunmasıyla inşa ettiği tercüme-i hallere hayran olmamak elde değil.

'Tarih Uğrunda' ve 'Tarih Yolunda' yaptığı yolculuklar ise ayrıca zikre değer. Yayın dünyasında –bilhassa yakın tarih sahasında- telif, sadeleştirme, eski harften yeni harflere aktarmalar vb. yapılan neşriyatı dikkatli bir gözün nasıl gördüğü ve ehil bir münekkidin nasıl okuduğunu, okuyucu, büyük bir heyecanla müşahede ediyor.

TARİH KİTAPLARINA İLGİ

Birinci, daha önce çeşitli yerlerde neşrettiği yazılarını 'Tarihin Hududunda: Hatırat Kitapları, Matbuat Yasakları ve Arşiv Meseleleri' adlı kitabında bir araya getirdi. Kitap, alt başlığından da anlaşıldığı üzere ağırlıklı olarak üç konu etrafında yoğunlaşıyor. Bu bahislerden ilki hatıra kitapları.

Hatıratlara ve onların kaynak olarak kullanılmaları usulüne dair daha önceki araştırmalarını bildiğimiz Birinci, bu kez hatıratları farklı bir açıdan ele almış: Hatıratların neşri meselesi.'Hâtıra kitapları neşrinde son senelerde çok dikkate değer ve sevindirici gelişmeler olmakta ve bu türe giren kitapların sayısı[nın] tahminlerin fevkinde artmakta' olduğunu söyleyen Birinci, buna mukabil olarak hatıratların neşrinde 'usûlsüzlüğün [neredeyse usûl olarak] tercih edilmiş' olduğunu belirttikten sonra bu usulsüzlükleri; neşredilen hatıratın kaynak bilgisinin verilmemesi yahut eksik verilmesi, neşirlerde hatıratın yazarı hakkında bilgilendirici bir yazının yer almaması, hazırlayanın metnin orijinal diline müdahale etmesi ve bunun derecesini belirtmemesi ve eserin sonuna bir şahıs ve coğrafya isimleri dizinin eklenmemesi şeklinde sıralamaktadır.

Bu hususları, neşredilen hatırat metinlerinden örneklerle ayrıntılı olarak izah eden yazar, yayıncılarave editörlere bu tarz metinlerin yayınlanmasında nasıl bir yol takip edilmesi gerektiğini de anlatıyor. Yalnızca usûlsüz neşirlerden değil, doğru ve güzel bir şekilde yayınlanan hatıratlardan da örnekler veren yazar, bu tür metinlerden bir tarih kaynağı olarak nasıl istifade edilmesi gerektiğinin de ipuçlarını veriyor.

YENİ KAYNAK YENİ BİLGİLER

Biyografi yazımında kullanılan kaynaklara dair bazı sıkıntılar, kitapta ele alınan bir diğer husus. Tercüme-i hal bahsinde hem metodolojik olarak yazdığı yazılarla, hem de bizatihi tercüme-i hal yazılarıyla sahaya önemli katkılar yapan Birinci'nin sözlerine kulak vermek gerek. Yazar, yakın dönem şahsiyetlerinin araştırılmasında kaynak olarak kullanılmak üzere, Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde bulunan ve 1877 yılından itibaren oluşturulmaya başlanan 'Sicill-i Ahval Defterleri'ni ayrıntılı bir şekilde tanıtıyor. Devlet memuriyetinde bulunan 92137 kişi hakkında 'muazzam bir bilgi hazinesi'nin yer aldığı bu kayıtlarda araştırmacıların hangi bilgileri bulabilecekleri ve nasıl istifade edebilecekleri örneklerle ele alınıyor.

Eserde genişçe ele alınan bir diğer konu ise matbuat yasakları. Matbuat hayatının Osmanlılar'da gelişmesi, matbuat hakkında mevzuatın oluşturulması, Meclis-i Maarif, Matbuat Nezareti, Telif ve Tercüme Dairesi, Encümen-i Teftiş ve Muayene gibi matbuat ile ilgili kurumlar genişçe ele alınıyor, yasakların kanunî, dinî ve ahlakî, siyasî vs. sebepleri üzerinde örnekleri ile duruluyor. Yazının sonunda yasaklanan eserlerin türlere göre listelerini veren Birinci, yasakları daha iyi anlamak için 'yasakların iç dünyasına girmek ve daha yakından hâdiseye bakma' tavsiyesinde bulunuyor.

Meşrutiyet döneminde Ankara'da vuku bulan büyük bir yangını yeni vesikalar ışığında ele alan, Osmanlı'da firarî olmanın sebepleri ve muhakemesi üzerinde duran, 'Sultan II. Abdülhamid'in Hatıra Defteri' meselesini açıklığa kavuşturan, son dönem Osmanlı tarihinin en çok tartışılan hadiselerinden biri olan 31 Mart Vak'ası'na dair yeni kaynaklar etrafında yeni ufuklar açan yazılar da yer alıyor 'Tarihin Hududunda'.

Son sözümüz Beşir Ayvazoğlu'nun, yazımızın başında zikrettiğimiz kitabında, Ali Birinci'ye dair kaydettiği şu satırlar olsun:

'İstanbul'da, ağustos sonlarında veya eylül başlarında Başbakanlık Arşivi'ne yahut mezarlıklara yolu düşenler, kırk yaşlarında, orta boylu bir Karadenizliyi belgelere gömülmüş halde, yahut Rus pazarından satın alınmış küçük dürbünüyle mezartaşı kitabelerini okurken görebilirler.

Bulduğu bilgileri, üçüncü hamur kağıt artıklarından kestirilmiş 12.5x20 cm. ebadındaki bilgi fişlerine ince uçlu bir kurşunkalemle (fakat kötü bir elyazısıyla) sürekli kaydeden bu sempatik adamın yüzü, işini yaparken, özellikle üzerinde çalıştığı herhangi bir konuda yeni bir bilgi yakalamışsa, dünyanın en mutlu adamının yüzüdür.'

Tarihin

Hududunda

Ali Birinci

Dergah Yayınları

2012

302 sayfa

11 yıl önce