|

Türkiye'de siyaset kuramını değiştiren adam!

1960'larda siyasi yapıyı tahlil edip Türkiye'de sol ve sağ kavramlarının dünyadakinden çok farkı algılandığına dikkat çeken İdris Küçükömer, 2000'li yılların başında yeni boyutlar açacak “sivilleşmeyi” derinleştirecek biçimde yeniden gündeme geliyor

Cem Duran
00:00 - 9/06/2010 Çarşamba
Güncelleme: 22:42 - 8/06/2010 Salı
Yeni Şafak
Türkiye'de siyaset kuramını değiştiren adam!
Türkiye'de siyaset kuramını değiştiren adam!

Bizdeki resmi tarih söylemleri maalesef olguları öyle bulanık hale getirdi ki, neyin doğru neyin yanlış olduğunu unutur hale geldik. Her şeyin 1923'te Cumhuriyet'in ilanıyla başladığını varsaydık.

Halbuki Türkiye'nin modernleşme hamleleri önce 1839 Tanzimat Fermanı ve 1856'daki Islahat Fermanı'yla başladı. Aslında bu tarihi II. Mahmut'a kadar götürebiliriz. 1800'lü yıllarda birçok farklı parti ve görüş vardı. Ancak her şeyin Cumhuriyet'in ilanıyla başladığını ileri süren zihniyet maalesef zaman içinde yanıldığını fark etti.

Cumhuriyet'i kuran ideolojinin bir tek amacı vardı: ulus-devlet yaratmak. Bunu sağlayabilmek için de irtica tehdidi ön planda tutuldu, İstiklal Mahkemeleri kuruldu, sahte operasyonlar düzenlendi. Resmi söyleme karşı çıkan herkes bir şekilde bastırıldı. Şair Nazım Hikmet tutuklandı, Sabahattin Ali öldürüldü, Tan matbaası basıldı vs… Çünkü devletin ikincil bir görüşe ihtiyacı yoktu.

II. Dünya Savaşı'nın sona ermesiyle Batı, Türkiye'yi demokrasiye geçmek için ikna etti. 1938-50 arası Recep Peker'in İtalya'da görüp uygulamaya soktuğu faşizm milleti canından bezdirmiş, yoksulluk ve yolsuzluk herkesi perişan etmişti.

TÜRK SOLU GERİCİ

1950'den sonra kısmen de olsa demokrasinin yerleşmesiyle bazı konular daha açık konuşulmaya başlandı. İsmet İnönü, kendini ortanın solunda kabul ederek aslında CHP'nin sadece belli bir elit ve zümrenin partisi olduğunu ortaya koymuştu. Demokrat Parti ve peşinden gelen Adalet Partisi ise daha muhafazakâr ve toplumun daha geniş kitlelerine hitap ediyordu. Ancak 1960'lardan önce Türkiye'de birkaç isim dışında hiç kimse bu sisteme ve partilerin hangi rolü oynadığına geniş bir analiz açısı getiremiyordu. Bu analizi ilk getirenlerden biri büyük romancı 'Kemal Tahir'di. Kemal Tahir İttihat ve Terakki'den başlayarak 1950'li yıllara kadar anlatılanların resmi tarihin palavraları olduğunu iddia ediyordu. Devlet Ana, Yorgun Savaşçı, Esir Şehrin İnsanları gibi yapıtlarıyla yakın tarihi tekrar sorguladı. Ayrıca Devlet Ana'da Asya Tipi Üretim Tarzı'yla ilgili düşüncelerini anlattı.

Türk siyasetinde kimin nerede yerleştiğine dair ilk ve en önemli tespiti yapıp bilinen tüm doğruları yerle bir eden ise İdris Küçükömer oldu. Önce Yön Dergisi'nde, peşinden Ant Dergisi'nde yazdığı makalelerle sağ ve sol kavramlarına ciddi açıklamalar getirdi. 1969 yılında ilk kez yayınlanan Batılılaşma&Düzenin Yabancılaması isimli en önemli eserinde bu kavramları daha geniş bir şekilde izah etti.

İdris Küçükömer'e göre Türkiye'nin solcuları gericiydi ve halkı yönetilecek koyun olarak görüyorlardı. Türkiye'nin ilericileri ise sağ cenahta görülen muhafazakâr, geniş İslamcı halk hareketleriydi. “Batıcı-laik bürokrat, Batılılaşma ile devleti kurtarmak isterken, yeterli derecede üretim güçleri yaratamadığından, tarihî büyük halk cephesiyle ters düşmektedir. Böylece iki cephe arasındaki mücadele kızışınca, laik Batıcılar ile dindar Doğucular arasında bir mücadeleye gelip dayanmaktadır. Bürokrat (sivil subay) laik, güya ilerici sayılacak, emperyalist kıskacı içinde bürokrat oyunlarıyla içine kapanan İslamcı-Doğucu kamp ise, gerici (mürteci) sayılacaktı!”

Hâlâ halkının çok gerisinde, dünü yaşayan, nefessiz kalarak, neredeyse ölecek olsa bile gözü çöplükte “halkını kurtaracağı günleri” hayal eden bir zamanların halk çocukları olan bürokratlar ve onların kaynak aktararak kapitalist haline getiren “devlet”, kendi yarattığı ucube kapitalist ile bir toplumsal güç odağı, “halk”ına karşı “birey” oluşa, “farklılaşmaya” “farklılığının farkına varışa karşı” sürekli direniş halinde… Yani Ankara merkezli imparatorluk mirası bir ekonomik ilişkiler ağı, bir eğitim sistemi, paslanmış irili ufaklı çarklardan oluşan bir sistem, bu değişime direniyor.

İşte 1968'de bu gerçekleri görerek çok erken konuşan Küçükömer, 2000'li yılların başında yeni boyutlar açacak “sivilleşmeyi” derinleştirecek biçimde yeniden gündeme geliyor… Şimdi “demokratikleşme”yi, “bireyselleşme”yi, “sivilleşme”yi, “katılımcılık”ı, “şeffaflaşma”yı, “verdiği verginin hesabını sorma”yı tartışmanın tam zamanı. Rahmetli zaten “Ben rasyonaliteyi temsil etmeye ve söylemeye çalışıyorum, benden kaçarak kurtuluş olmaz. Gittiğiniz her yere beyninizi de götürüyorsunuz. Hepiniz bir bir rasyonel olana geleceksiniz” derdi.

İdris Küçükömer'in Fikirlerinin Ana Hatları ise şöyle özetlenebilir:

Türkiye'nin “solcu”ları gericidir. Üretim güçlerinin gelişmesinden yana değillerdir, tek merkezli, yukardan aşağı otoriter bir örgütlenmenin savunucusudurlar.

Türkiye'nin ilericileri “sağ” cenahta görülen geniş İslamcı halk kitleleridir. Onlara bu niteliği kazandıran, onların değişmeye ve gelişmeye, dönüşmeye açık olan sosyal, ekonomik istekleridir. Bu istekler üretim güçlerini geliştiricidir, toplumdaki monolitik iktidar yapısını çatlatıcı ve çoğulcudur.

GENETİK ENGELLERİMİZ VAR

1960 Anayasası gerici, antidemokratik bir anayasadır. Bu Anayasa'daki Millî Güvenlik Kurulu antidemokratik bir oluşumdur.

Türk Millî Kurtuluş Savaşı antiemperyalist değildir. Bir Türk-Yunan savaşıdır.

Türkiye yakın tarihi yeniden yazılmalıdır.

Türkiye'de “sivil toplum” ilişkilerinin kurulmasının yönündeki engeller Türkiye'nin ilerici olduğu sanılan güçleridir.

Türk halkının demokratik yaşamı seçebilmesinin önünde genetik engeller olabilir. Çünkü yüzyıllar boyu sürekli merkezi, topak bir iktidar gücünün önünde “tebaa” ve “kul” olagelmiş insanlarla demokrasi kurulabilir mi? Bu nitelikteki bireyler demokrasiyi isterler mi?

Profil Yayıncılık, İdris Küçükmer'in 'Batılılaşma&Düzenin Yabancılaşması', 'Sivil Toplum Yazıları', 'Cuntacılıktan Sivil Topluma', 'Halk Demokrasi İstiyor mu?' isimli eserlerini geçtiğimiz aylarda yayınladı. 'Türkiye Üzerine Tartışmalar' ve 'Anılar ve Düşünceler' isimli eserler ise tezgahta yayınlanmayı bekliyor.

14 yıl önce