|

Türkler Kamos görür, Albastı'dan korkar

Hale Kaplan Öz
00:00 - 3/10/2007 Çarşamba
Güncelleme: 22:24 - 9/10/2007 Salı
Yeni Şafak
Türkler Kamos görür, Albastı'dan korkar
Türkler Kamos görür, Albastı'dan korkar

Efsanelere inanmasak da hepimiz en azından kendi yöremiz içinde anlatılagelenlerini biliriz. Taşa kılıcını vurup pınar fışkırtan evliya, lohusaların korkulu rüyası Albastı, çocukları alıp kaçıran Şubat Karısı, kız kardeşini öldürdiği için pişman olup kuşa dönen Pepuk... Tüm bu efsanelerin Türk mitolojisinin kahramanlarıyla örülü olduğunu biliyor muydunuz? Muharrem Kaya imzalı "Mitolojiden Efsaneye/ Türk Mitolojisinin Türkiye'deki Efsanelerde İzleri" Türklerin en eski çağlardan beri inandıkları ve kültürlerini şekillendiren mitolojik unsurları, hala anlatılagelen efsanelerde arıyor. Kitapta okuyup da şaşıracağınız pek bir efsane yok. Hepsi bildiğimiz, en fazla yöreden yöreye küçük farklılıklar gösteren efsaneler. Fakat sizi şaşırtacak bir şey var: bu efsaneler içindeki eski inanç biçimleri ve özellikle Şamanizmle örtüşen taraflar. Muharrem Kaya, çok önceki toplumlarda üretilen düşünce yapılarının ve bunlara bağlı uygulamaların, törenler, büyüler, kutsallıklarını yitirince, bu şekilde halk inançları ve efsaneler olarak karşımıza çıktığını söylüyor. Efsanelerdeki unsurları tek tek inceleyen yazar, mitolojik bulguları ve eski insanların inanç dünyasındaki yerini ortaya koyuyor. Eski Türklerdeki inanışlarla ilgili çalışmalarda çeşitli tabiat unsurlarına saygı gösterilmesi, onlara dua edilmesi, hatta kurban verilmesi gibi inanış ve uygulamalar tespit edilmiş. Türkiye'de bu gelenek biçim değiştirerek devam ediyor. Buna en güzel örnek “Ağaç Ruhu”. Yazar bu inanışı “Ulu Çınar” efsanesiyle örnekliyor: “Bir mezarlığın dibindeki çınar ağacının sökülmek istenmesi bu sırada dozerin paletinin, bıçağının kırıldığı, dozercinin bayıldığı anlatılır. Burada hem mezarlığa bağlı olarak (Eski Türklerdeki) ata kültü, hem de ağaç kültünün gücünü görmekteyiz.”


KERAMETLER HEM DİNİ HEM DE MİTOLOJİK

"Evliya kültünün, efsanelerin kökeninde Türklerin İslam öncesi inanışlarının çok büyük etkisi olmuştur." diyen yazar yatır, ocak, ziyaret gibi yerlerde yatan ulu şahısların ruhlarıyla, yaşarken gösterdikleri kerametlerde dini olduğu kadar mitolojik unsurların da olduğunu söylüyor. Zekiye Çağımlar'ın yatır ziyaretleri ile ilgili tespitlerini de aktarıyor."Adana yatır-ziyaretleriye ilgili anlatılan efsanelerde İslamiyet öncesi inanç sisteminin izlerini görmek mümkündür. Bu izler zaman içinde şekil değiştirerek İslami görünüm içine girmiştir. Bu eski inaç izlerinden Adana yatır-ziyaretleriyle ilgili efsanelerde rastladıklarımız ağaç kültü, sihir, büyü, hastaları iyileştirme, gaipten ve gelecekten haber verme, tabiat kuvvetlerine hakimiyettir. Ağaç kültü, ağacın kesilme sine yatırın izin vermemesi şeklinde efsanelerde yer almıştır. Hastalığı iyileştirme motifi ise bütün ziyaretlerde vardır.


EVDE KALMIŞ KIZ RUHU

Bugün anlatılan bir başka efsane olan Albastı da geniş bir coğrafyaya yayılmış Türkler arasında Al, Al Karısı, Albastı, Albas, Albis adlarıyla tanınan bir kötü ruh. Albastı'nın lohusa kadını ve bebeği öldürüp ciğerini suda yıkayıp yemek istediğine, tüfek sesinden, demirci ve ocaklı adamlardan korktuğuna inanılıyor. Tuba Urenha Türkleri, Albas adını verdikleri bu kötü ruhun, evlenmeyen bir kızdan türediğine, bunların kumsalda ve kayalıklarda bulunduğuna, keçi gibi ses çıkardıklarına inanıryor. Fergana Özbekleri, Albastı'nın şeytan, dev, cinler ve perilerden farklı olduğuna, pejmürde, dağınık saçlı bir yaşlı kadın şeklinde insanlara göründüğüne inancına sahip; bu yüzden lohusayı boğmaması için yalnız bırakmıyorlar. Urfa'da anlatılan Şubat Karısı Efsanesi'nde de, her yılın şubat ayında evlerin bahçesindeki kuyulardan çıkan, kötü bir cadı olduğuna inanılan kadının çoukları anne, baba veya bir yakınının sesiyle kuyuya doğru çağırdığı, sonra da onu kuyuya çekip boğduğu anlatılıyormuş. Yazar, buradaki inanışın da su ve yeraltı bağlantılarıyla Albastı'yı düşündüğünü söylüyor. Kaya'ya göre Albastı inanmalarına tıbbi açıdan bakılırsa söz konusu durum doğum sonrası depresyonuyla ilişkilendirilebilir.


KAMOS UYKUDA ÇÖKER


Türklerin korku imgelerinden biri de Kamos. Kamos, Harput ve çevresinde halk inançlarıyla ilgili derleme çalışmalarında tespit edilen, kötü bir ruh. Bu ruhun evde veya dışarda uyuyanlara ağırlığıyla çöktüğüne, insanları çarptığına, ölüme sebebiyet verdiğine inanılıyor. Yazar kamosun, kabus kelimesiyle karşılanan durumla benzerlik gösterdiğini belirtiyor.

Aksakallı ihtiyar, kapos, mayısa, hıbilik, enkebir, ev iyeleri, taş, kaya ve dağ ruhu, deprem, türyeş gibi teogonik, kozmogonik ve antropogonik bir çok unsurun efsanelerimiz içindeki esaslı yerini merak edenlere 'Mitolojiden Efsaneye' çalışmasını şiddetle tavsiye ediyoruz.

17 yıl önce