|

Vicdan tazelemek için okuyun

Mavi Marmara'da Geceyarısı, sadece Mavi Marmara baskını değil; Gazze kuşatması, İsrail'in amacı ve Gazze'deki insanların durumunu net biçimde gözler önüne seren önemli bir çalışma

Bünyamin K.
00:00 - 13/07/2011 Çarşamba
Güncelleme: 22:14 - 12/07/2011 Salı
Yeni Şafak
Vicdan tazelemek için okuyun
Vicdan tazelemek için okuyun

Mavi Marmara saldırısının üzerinden neredeyse bir yıl geçtikten sonra Avangard Yayınları, daha önce İngilizce çıkmış ve Mavi Marmara saldırısı hakkında çıkan ilk kitap olma özelliğine sahip Midnight on the Mavi Marmara adlı kitabı Türkçe'ye çevirdi. Avangard, yeni bir yayınevi ve kitap yayınevinin “Yaşadığımız Dünya” diye başlıklandırdığı bir serinin ilk kitabı. Avangard Yayınları telif ve tercüme şeklinde olmak üzere kültür, edebiyat ve siyaset alanında kitaplar yayınlamaya başladı.

Hılfü'l Fudul'a benziyor

Mustafa Beyyumi editörlüğünde hazırlanan Mavi Marmara'da Geceyarısı altı bölümden oluşuyor. Bu altı bölüm, kitabın “Özgür Gazze Filosu”na yapılan saldırı ve Filistin-İsrail sorunu şeklinde verilen alt başlığına uygun olarak bölümlenmiş. Ayrıca Türkçe baskı için, Mavi Marmara baskını esnasında gemide yer alan İHH İnsanî Yardım Vakfı Başkanı Bülent Yıldırım, bir önsöz yazmış. Filoyu destekleyen farklı inançlardan, milletlerden insanların bir araya gelmesini Hılfü'l Fudul'a benzetmiş Bülent Yıldırım.

Kitabın ilk bölümleri, Mavi Marmara baskınından farklı şekillerde etkilenen insanların yazılarına ve şiirlerine yer veriyor. Kitap, Mavi Marmara'ya yönelik İsrail saldırısını bizzat yaşayan insanların tanıklıklarını, o gece yaşananları bütün sıcaklığıyla ve ilk elden sunuyor bize.

Sadece baskın sırasında Mavi Marmara'da olanlar değil; İsrail'in meydana getirdiği terör sorunlarını takip eden yazarlar, akademisyenler, aktivistler, İsrail vatandaşları da kitapta görüşleri ve konuyla ilgili makaleleriyle yer almışlar. Olaya şu yahut bu şekilde reaksiyon gösteren ve tepki veren pek çok kesimden ve ülkeden pek çok insanın söyledikleri yer alıyor. Dünyaca ünlü aktivist Ken O'Kefee'den Noam Chomsky'e kadar ünlü kimi isimleri bu çerçevede anmak mümkün.

Açıkçası kitabı okumadan önce İsrail'in yaptıklarının bu kadar ileri gittiğini bilmiyordum, bunu fark edince oldukça utandım. Gündelik haber akışının içinde gazete, televizyon ve haber ajanslarının Filistin'de yaşananları aktarmakta gülünç kaldığını bir kere daha fark ediyor insan. Doğru ve insanî bir biçimde meseleyi değerlendirebilmek için kitabın çok işlevsel olduğunu söylemek mümkün. Aynı şekilde, tekil olarak Mavi Marmara meselesine baktığımda medyanın taşıdığı maluliyetlerden nasibini almış haberlerin etkisinden kurtuldum; Mavi Marmara olayı kitapla birlikte kafamda daha sağlam bir yere oturdu. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki basit bir yardım hareketi değil Mavi Marmara, yola çıkarken de değilmiş. Gemideki bir çok kişi bunun farkındaymış, gerçi hiç kimse İsrail'in bu kadar ileri gidebileceğini, uluslararası sularda gemiye saldırabileceğini düşünmüyormuş ama bir tedirginlik hakimmiş. Henning Mankell'in söylediği üzere insanlar kendilerini en kötü ihtimale, ölüme hazırlamışlar. Basit bir yardım hareketinde insanlar sanıyorum hayatlarını böylesine bir riske atmazlar.

İsrail kredisini tüketti

Kitabı okurken sık sık kendime Mavi Marmara'nın tüm bu yaşananlardan sonra bize gösterdiği en önemli şeyin ne olduğunu sordum. Sanırım Mavi Marmara'nın bize gösterdiği en önemli şey, Batı'nın dostu İsrail'in artık kredisinin tükenmeye başladığıdır. İsrail'e karşı ilk kez bu kadar yüksek sesle bir şeyler söylendi. Kitabı okuduğum süre boyunca aklıma, dünyanın farklı şehirlerinde Mavi Marmara lehine düzenlenen gösterilerde Türk bayraklarıyla boy gösteren Yahudiler geldi. Yani Mavi Marmara'nın yaptığı en önemli eylemi, kitaptaki bir çok yazarın da ısrarla vurguladığı gibi İsrail şımarıklığının ve kendisine karışılamayacağı düşüncesinin artık tahammül edilemez bir noktaya geldiğinin görülmesi ve Batılı bazı ülkelerin dahi (özellikle İrlanda) bu duruma seslerini yükseltmesi oldu. Bazı ülkelerin uygulamaları da sert bir uyarı niteliğindeydi: İsrail'le ortak askeri tatbikatlar yapan Yunanistan buna son verdi. Güney Afrika, Ekvator ve Türkiye büyükelçilerini geri çekti. Birçok ülke İsrail'i sert bir biçimde kınadı. İsrail'in bundan 40 yıl önce Batılıların gözündeki yarışı kazanan sürpriz at imajının yerine, Siyonizm'in yaşadığımız topraklarda yol açtığı sorunlar haline geldiği gözler önüne serildi. Ali Ebunime'nin vurguladığı gibi Batılı ülkeler bundan daha önce de zaman zaman İsrail'in aşırı güç kullanmasından kaygı duyduklarını dile getirdiler ama bunlar çok naif itirazlardı öyle ki Gazze kuşatması bile bir çok ülke tarafından “meşru müdafaa” olarak görüldü. İsrail binden fazla insan öldürürken onlar Hamas'ın öldürdüğü az sayıda İsrail askerine yapılanları gündeme getiriyordu. ABD ve kimi AB ülkeleri İsrail'in Gazze kuşatmasına yardım edebilmek için asker yollarken Filistinli yaralılar için tek bir hastane gemisi dahi yollamadı. Bilmiyorum, Filistin'de şartların ne denli kötü olduğunu ve en ufak tıbbi malzemelere bile ihtiyaç duyduklarını hatırlatmaya gerek var mı? Üstelik yine Ebunime'nin yazısında değindiği şu durum İsrail'in itirazları nasıl sindirmeye çalıştığını daha iyi gösteriyor sanırım: “Gazze kuşatma altındayken ve yardımların geçmesine izin verilmezken Batılıların desteklediği el-Fetih örgütünün kontrolündeki Batı Şeria'ya yardım yağdı.”

Amerika'nın yükü

Bunu yaparken İsrail'in amacı Hamas'ın ve onu destekleyenlerin gözünü korkuturken bir yandan da dünya ülkelerine “Bakın, biz ne kadar yardım severiz, bütün ihtiyaçlarını karşılıyoruz!” görüntüsü vermek ya da en azından bunu koz olarak kullanabilmekti. Ama İsrail, Mavi Marmara'ya yaptığı saldırıyla artık sınırı aştı. MOSSAD başkanı olaydan sonra İsrail'in artık ABD için Ortadoğu'da sevilen bir müttefik olmaktan çıkıp bir yüke dönüşmeye başladığını söylemişti. Yani kitaptaki bir çok yazarın da dikkat çektikleri gibi ilk kez Mavi Marmara ile birlikte rüzgar biraz olsun tersine dönmüştü. Ancak yine de Amerika olaydan sonra dahi İsrail'in yaptığını haklı görerek yolcuları öldüren İsrail askerlerinin kendilerini savundukları açıklamasının inandırıcı olduğunu söyledi defalarca...

Bütün bunlar olurken kimileri dünyada çıkan sesin yeterince gür olmadığını düşünüyor, bence de durum böyle. İnsan kendi kendine soruyor acaba aynı baskını yapan İran yahut Suriye olsaydı uluslararası arenada gelen tepkiler yine böyle mi olacaktı? Sanırım bu soruyu sormak dahi, Mavi Marmara'dan sonra kesinlikle safdillik.

İsrail ile Filistin arasında olanlar, kitabı okurken zihnimde daha net olarak şekillendi. Sadece Mavi Mamara baskını değil; Gazze kuşatması, İsrail'in amacı, Gazze'deki insanların durumu bu kitaptaki yazarlar tarafından net bir biçimde verilmiş. Kitapta sadece duygusal bir reaksiyonla yazılmış birkaç yazı var ama genel itibarıyla, Filistin meselesine Mavi Marmara baskını perspektifinden yaklaşarak durumun derinlemesine analizini yapılıyor. Vicdanını tazelemek, konuyla ilgili etraflı ve sağlam bilgiler edinmek için Mavi Marmara'da Geceyarısı önemli bir kaynak.



13 yıl önce