|

Yazmaya ısınmak için yaz gerek

"Hiç böyle ısınmamıştım/Daldaki vişneye/Vitrindeki aydınlığa/Salça kokusuna mutfağımın/Akan dereye, uçan buluta/Hiç böyle ısınmamıştım yaşamaya." Edip Cansever bu satırları bir yaz günü mü yazmıştır acaba? Yazın yazarlar üzerinde nasıl bir etkisi olduğu bilinmez ama biz onlara bu yaz günlerinde ne yazacaklarını sorduk. Gördük ki yazarlar ve şairler, yazma sancısını tüm mevsimlerde aynı şiddetle duyumsuyor

Hatice Saka
00:00 - 8/07/2009 Çarşamba
Güncelleme: 20:29 - 7/07/2009 Salı
Yeni Şafak
Yazmaya ısınmak için yaz gerek
Yazmaya ısınmak için yaz gerek

Yazarlardan, her yaz bir kitap listesi yapması beklenir. Okuyucu yaz tatilinde ne okuması gerektiğini sevdiği yazarların tavsiyelerine göre şekillendirir. Kitap ekleri, edebiyat dergileri bu okuma listelerini yayınlar. Hazırlanan bavullara mutlaka bu kitaplar da yerleştirilir. Uzun sıcak yaz günlerinde okunacak bir dünya kitap vardır. Ev, iş, okul eksenine okuma saatini yerleştiremeyenler için bütün yılın ihtiyacını karşılamasa da tadımlık okuma keyifleri için mevsim farkı olup olmayacağı ise ayrı bir araştırma konusu. Biz bu dosyada yazarlardan tavsiyeler almak yerine, onlara yaz günlerinde neler yapacaklarını sorduk. Yazarların çoğu her mevsim olduğu gibi yaz günlerinde de kitap yazmayı sürdürecek. Güz dönemi okuyucuları yepyeni kitaplar bekliyor olacak. Selim İleri, Rasim Özdenören, Selçuk Altun, Sevinç Çokum, Müge İplikçi, Özcan Karabulut, Ahmet Ümit, Vecdi Çıracıoğlu, Mario Levi ve İnci Aral yeni kitaplarını okuyucuyla buluşturacak isimlerden.


SERENDİPİTİSEL SAFARİLER DÜŞLÜYORUM
Selçuk Altun:
Mart ayında yazmaya başladığım Bizans Sultanı da bir gizem ve gezi kitabı olacak. Hedefim onun 2010 güzünde yayımlanması. Romanım için şimdiye dek Atina, Mistra ve Antakya'ya gittim. Bu yaz Trabzon, Kapadokya ve Stokholm'e gitmem gerekli. Gezi notları alıp acele etmeden yazacağım. Ağustos veya Eylül başında son romanım Senelerce Senelerce Evveldi'nin İngilizcesi (Many and Many a Year Ago) önce İngiltere sonra Amerika'da piyasaya sunulacak. Onun tanıtım çalışmaları için belki iki kez Londra'ya gideceğim. Tanıtım dediysem bir halkla ilişkiler firmasıyla yapılacak çalışmaların kapsamını irdeleyeceğiz. Kitabımın satışı artsın adım ne pahasına olursa olsun ama duyulsun diye ülkeme ve tarihimize zorlama gönderme yapmayı etik bulmam. Ben bir okuryazarım. Okumaktan fırsat bulursam ağır ağır yazarım. Bu yaz yurt dışındaki dost sahaflara serendipitisel safariler düşlüyorum.

KÖR PENCELER AÇILACAK
Rasim Özdenören:
Fırsat bulursam Siyasi İstiareler kitabının çalışmalarını sürdürmek istiyorum. Diğer yandan Kör Pencereler adlı öykü kitabını tamamlamaya çalışacağım. Kısa öyküler de yazmaya devam edeceğim. Yıl boyunca Ankara'da fazla zaman geçiremedim o nedenle bu yaz Ankara'da olmayı planlıyorum.
SELİM İLERİ'DEN YALAN TANGO
Selim İleri:
Bu yaz vaktimi evde geçireceğim. Aralık 2008'de başladığım 'Yalan Tango' isimli romanın çalışmalarına yoğunlaşacağım. Roman yaz sonuna yetişmese de güz gibi yayınlanmış olacak.

TOPLUMSAL ÇATIŞMANIN İÇ YÜZÜ
Sevinç Çokum:
2007 yılından beri yazmakta olduğum bir roman var adını sonradan açıklamak istiyorum. Bu romanı bitirmeye çalışıyorum, Ağustos gibi çıkabilir. Roman, tarih itibariyle 2001 yılında geçen ama ondan önceki yılların bir hesaplaşmasını içeriyor. Ama bu hesaplaşmayı zaman zaman kahramanlarımın ağzından anlatılarla vermeye çalışıyorum. Temelde sınıf çatışması, aileler arasındaki çatışmalar, toplumdaki alt ve üst sınıf gibi ayrımları anlatıyor. Romanın toplumsal, psikolojik ve felsefi bir yönü var. Ancak bu felsefe mizahla iç içe. Bundan önceki Tren Buradan Geçmiyor romanımda ortaya attığım bir düşünce tarzı vardı. Abukizm olarak adlandırılan bir felsefe vardı. Abukizm üzerine çok duruldu. Yeni yazmakta olduğumu romanda bunu tekrar işleyeyim diye düşündüm. Sınıf çatışmasına böyle bir düşünce tarzı yakıştı. Sevdiğim ve kendimi özgürce hissederek yazdığım bir roman oldu.

RAMAZAN'A ÖZEL KİTAP
İskender Pala:
Mevlid kitabının günümüz dilimize çevirisini yazmak istiyorum. 15 gün odama kapanıp kitabı toparlamayı düşünüyorum. Bu kitaba, Mevlid yorumu ya da şerhi değil de sadeleştirmesi demek doğru olur. İnşallah Ramazan ayında çıkacak. Edebi eser yazma konusunda henüz planım yok, kafamın içinde roman konuları dolaşıyor ama bu yaz başlayabilir miyim bilmiyorum.

İSTANBUL'U EN İYİ ROMAN ANLATIR
Ahmet Ümit:
İstanbul üzerine bir roman yazıyorum. Sarayburnu, Topkapı Sarayı, Ayasofya, Fatih Camii, Aya İrini, Süleymaniye Camii gibi tarihi mekanlarda bir elimde fotoğraf makinesi, bir elimde kamera ile kayıtlar yapıyorum. Daha sonra bu kayıtlardan notlar çıkarıyorum. Romanın belkemiğini de bu notlar oluşturuyor. Geçmiş ve bugün ile iç içe geçen entresan bir kitap ortaya çıkacağa benziyor. Yarısına kadar geldim, kısmetse Kasım gibi yayınlamayı düşünüyorum.

GEMİLERİ SAYAN KEDİ
Vecdi Çıracıoğlu:
Bu yaz yeni romanım Gemileri Sayan Kedi üzerinde çalışmalarımı sürdüreceğim. Roman, Korsakov gemisinden kurtulmuş şizofren birinin sabaha kadar kendi kendi yaptığı konuşmaları ve gelişen olayları içeriyor. Yaz günlerini bu roman çalışmasıyla geçireceğim.

ÖYKÜLER VE MEKTUPLAR YAZIYORUM
Nalan Barbarosoğlu:
Mevsimlere, iklimlere ya da bulunduğum yerlere özel bir yazma deneyimi yaşamadım şimdiye kadar. Bu yaza özel de bir çalışmam/planım yok bu yüzden. Geçen mevsimlerde de varolan çalışma düzenim sürüyor; sağlığım ve koşullarım elverdiği ölçüde de süreceğini düşünüyorum. Ne yazdığıma gelince... Öyküler ve mektuplar yazıyorum.

İSTANBUL'UMU ANLATACAĞIM
Mario Levi:
Ben yaz tatilimin bir bölümünü uzun yıllardır Bozcaada'da geçiririm. Haliyle biraz İstanbul biraz Bozcaada arasında bulunacağım. Bir kitap hazırlığım var. Bu kitabı bitirmeye çalışıyorum. Yaklaşık bir buçuk yıldır TRT İstanbul radyosu için İstanbul Sohbetleri başlığı altında beş altı dakikalık programlar yapıyorum ve onlardan oluşmuş bir dizi metin var. O metinleri bir araya getirip kendi İstanbul'umu anlatmak istiyorum. Buna benzer kitapların her ne kadar daha önce Türk edebiyatında başka yazarlar tarafından birçok kez yapıldığını bildiğim halde örneğin; Selim İleri, Orhan Pamuk, Ahmed Hamdi Tanpınar, Abdulhak Şinasi Hisar gibi isimleri sırayabilirim. Ama ben bu kitapta hem çocukluk, gençlik deneyimlerinden yararlanmak, hem de İstanbul'u bulunduğum yerden nasıl gördüğümü anlatmayı hedefledim. Açıkçası bu benim İstanbul'um olacak. Bu bir roman değil, bir anılar bütünü de değil. Bazı anılardan yola çıkılarak oluşturulmak istenilen metinler diyebilirim. Kitabı, Aralık ayında yayınevine vermeyi hedefliyorum. Amacıma ulaşırsam Ocak ayında okurla buluşacak.

YAZ İKİ SEYAHAT ARASI EVDE BİR MOLA OLARAK GEÇECEK
Fatma Barbarosoğlu:
Yaz iki seyahat arası evde bir mola olarak geçecek büyük ihtimal. Nerelere gideceğim? Kış boyu verdiğim sözleri yerine getirmeye çalışacağım. Okuyucularım için Kırşehir, Aksaray ve Niğde'ye; anne babalarımız için Afyon ve Giresun'a gideceğiz. Çekirdek ailemin umumi arzusu üzerine Armutlu, kızım için ille de Ege seyahati yapacağız. Bana gelince Ramazan'da Arabistan'da olmayı çok istiyorum. Gideceğim yerlere gidememek de söz konusu hiç hesapta olmayan seyahatlere çıkmak da. Allah sağlık sıhhat versin de yazmasam da olur. Yeter ki kesintisiz kitap okuyabileceğim saatlerim olsun. Bir salkım söğütün altında rüzgarın dostluğu içinde geçecek bir yazımın olmasını isterdim. Yaz boyu benimle dolaşacak bir öykü dosyam var. Belki sonbaharda belki de 2010'un ilk aylarında okuyucu ile paylaşacağım. Benden ille de öykü bekleyen okuyucuları mutlu eder mi bilmiyorum. Ama çok severek, her bir kahramanımı ayrı ayrı yaşayarak yazdım.

YAZMAK PLANLA OLMUYOR
Behçet Çelik:
"Bu sene başında yayımlanan Dünyanın Uğultusu'nun ardından daha çok dergilere yazı yazmaya imkân bulabildim. Dergilere yazdığım yazılar, katıldığım toplantılar belirli bir zamana yetişmesi gereken işler olduğu için yazmak istediğim hikâyelerin önüne geçti çoğu zaman. Her seferinde yaz gelince bir yerlere yazı yetiştirmem gerekmeyecek nasılsa, diyerek kendimi avuttum. İşte yaz da geldi! Notlarını almaya geçen sene başladığım, aynı kahramanların başlarından geçenlerden oluşan bir dizi hikâye var kafamda. Yazın bunlara yoğunlaşabilirim. Şunu da çok iyi biliyorum önceki deneyimlerimden. Yazmak söz konusu olduğunda plan yapmak pek işe yaramıyor. Yazsonunda "Bu yaz neler yazdınız?" diye soracak olursanız, bu söz ettiğimden çok farklı şeyler yazdığımı söylerim büyük bir ihtimalle. Bir yerlere gittiğimde pek yazamam, alıştığım yerde, İstanbul'da, her zamanki masamda yazabiliyorum. Tatil için bir yerlere gitsem bile, İstanbul'da, işe gitmeden, koşturmacalara kapılmadan zaman geçirdiğimde daha iyi dinleniyorum. Yazı yazmak için de bu daha uygun oluyor."

ABDESTİ TEBESSÜM BOZMAZ
İbrahim Tenekeci:
On yılı aşkın bir zamandır "yaz tatili"nden mahrumum. Bu yazı da çalışarak, bilhassa okuyarak geçireceğim. 1 Haziran itibariyle, yeni şiir dosyam için çapraz okumalar yapmaya başladım. Bir yandan Türk Ceza Kanunu'nu, öte yandan İmam-ı Azam Hazretlerinin içtihat ve görüşlerinin yer aldığı El-İhtiyar'ı okuyup bitirdim. Mesela Türk Ceza Kanunu'na göre, sadece mahkeme karşısında yalan söylemenin suçu var. Dışarıda, örneğin iş hayatında, rahatlıkla yalan söyleyebilirsiniz. El-İhtiyar ise böyle demiyor. Bu çapraz okumaların yanı sıra, türküler ve çiçekler hakkında da okumalar yapıyorum, yapacağım. (Yeri gelmişken, Mehmet Özbek'in Ötüken Yayınları'ndan çıkan Türkülerin Dili isimli sözlüğünü herkese tavsiye ediyorum.) Türkülerin, toplum üzerinde tahmin edildiğinden daha fazla etkisi var. Mesela Balkanları milli hafızamızda bu kadar sıcak tutan şey, ders kitapları değil, türkülerdir. Peki, bütün bunlar, bir şairin ne işine yarayacak? İşte size okumalarımdan çıkan iki dize: "Kahkaha bozar abdesti, tebessüm bozmaz." "Taşkırangillerden balyoz değil, ortanca..."

YAZLARI RAHAT YAZARIM
İnci Aral:
Yaz aylarını genellikle çalışarak geçiririm. Yazlıkta sesiz sakin bir ortamda üretmeyi seviyorum. Geçen Kasım ayından bu yana bir roman üzerinde çalışıyorum. Sadakat konusunun derinliklerine inen romanımı Eylül ayına kadar tamamlamayı planlıyorum. Romanlarımı genellikle bitirdikten sonra isimlendiririm. Bu nedenle ismini henüz düşünmedim.

KARADENİZ'DE BİR ÖYKÜ ANTOLOJİSİ İÇİN NOTLAR
Abdullah Harmancı:
Öykü olsun, şiir olsun, planlanarak kotarılacak işler değil. İnsan umut eder. İnsan bekler. İnsan yazayım ister. İnsan yeni öyküler, yeni kitaplar hayal eder. Fakat programlamak. Planlamak. Bu nasıl bir şey? "Yedi tane kısa, iki tane uzun, dokuz şiir yazacağım. Yeni kitabımın üçüncü bölümünü yazacağım." Böyle konuşan arkadaşlar var. İnandırıcı bulmuyorum. Ben hep içimde tatlı bir umutla yaşarım. Bu sene öyle çok öykü yazacağım ki... filan. Sene dönümlerinde heyecanlanırım. Peki ne olur? Yılda iki öykü, bilemediniz üç öykü. Planlanarak yazılacak türler de var. Bilimsel yazılar büyük oranda sizin kendinizi sıkmanızla ilgilidir. Ben senelerdir yazlarımı Karadeniz'de geçiriyorum. Allaha şükür tatillerden hiç elim boş dönmedim. Ya bir öykü, ya birkaç yazı. Bu sene de yaz'ımın büyük bir bölümü Karadeniz'de geçecek. Karadeniz'de bulunduğum süre boyunca, sıkı okumalar yapıp bir öykü antolojisi için notlar tutmayı planlıyorum. Antolojinin "inceleme" bölümü için gerekli olan belirlemelere ulaşmaya çalışacağım. Tabii öykücülerin hangi öykülerini antolojiye alacağımı da tespit etmeye çalışacağım. "Bilimsel" denebilecek bir hayli "ödev"im var. Onların stresi, benim "gönülden" metinler yazmamı engelleyebilir. Bu, hep olan bir şeydir.

Yıldız Ramazanoğlu:
Bu yaz eylül-ekim de çıkacak yeni hikaye kitabımı yayına hazırlayacağım sanırım. Yazmakta olduğum bir İstanbul kitabı için ikindi vakitlerinin fotoğrafını çekiyorum. Buna devam edeceğim nasipse. Sanırım bu yüzden ayrılamayacağım şehirden. Belki bir hafta yaylaya ve ormana giderim. Uzun yaz günlerinde buluşmayı heyecanla beklediğim kitaplar da başucumda bekliyor.

SAPANCA OKUMALARI
Müge İplikçi:
Öykü dosyamı bu hafta içersinde Everest'e teslim ettim. İki hafta sonra Sapanca'da olacağım ve yazın büyük bir bölümünü orada geçireceğim. Okuma dersleri olarak eski klasiklerin bir bölümünü yeniden gözden geçirmeyi planlıyorum. Onları özledim. Yazma ödevime gelince: Elimde bir kitap var çocuklarla ilgili; nicedir sabırla yazma keyfimi bekleyen bir kitap... Bitirebilirsem Günışığıkitaplığı'ndan çıkacak. Onunla buluşmak öncelikli planlarımın arasında!

İSTANBUL 2010 İÇİN YAZMAK
Sennur Sezer:
Bu yaz İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti çalışmaları kapsamında Emeğin İstanbul'u ve İstanbul'daki Binaların Efsaneleri ve Öyküleri projeleri için yoğun bir çalışma temposuna gireceğim. Projelerin 2010'a yetişmesi için bütün yazı İstanbul'da geçirmem gerekecek.
Haydar Ergülen:
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ile Heyamola Yayınları, 40 edebiyatçının, kentin 40 semtinin son 40 yılını kaleme alacağı 40 semt 40 kitap projesi kapsamında Cihangir semtini ben yazacağım. Şu sırlar bu kitabı yazmakla meşgulüm. 2009 yılının bitiminde Cihangir kitabını tamamlamayı planlıyorum. Şiir yazma sürecine biraz ara vermiş olacağım.

YETER Kİ KİRLENMESİN AĞUSTOSUMUZ
Sibel K. Türker:
Bu yaza çok yorgun girdim doğrusu, çünkü ve maalesef ben de bir Sbs annesiyim. Eğitim sistemi kurbanıyım, üzerimden yüzlerce testler, etütler ve deneme sınavları gecti. İlk isim mümkün olabilirse biraz dinlenmek, kafa dinlemek olacak. Fairouz ve Natacha Atlas dinlemekten başka pek bir şey yapmıyorum su sıralar. Meryem'in Biricik Hayati Kasım 2008'de çıkmıştı. Bir roman için az sayılabilecek sayfa sayısı olmasına karşın -su tarihe kadar pek de anlaşılamamış- derin meseleleri ve yoğun bir felsefi tutumu vardı romanın ve o da beni bir hayli yormuştu. Demek ki epeydir dinlenmeye çalışıyorum. Yeni bir romana başlamıştım zaten ama çok da ilerletemedim. Yaz tatilinde üzerinde çalışmayı ve geliştirmeyi düşünüyorum. Genelde Ankara'da olacağım bu üç ay boyunca. Ankara'nın yaz aksamlarını hiçbir şeye değişmem. Belki on günlük bir deniz kaçamağı evdeki herkese iyi gelir. Bunun dışında tabi ki okunacaklar listesi var ki bu da bir yazarın kanayan vicdanidir. Bakalım hepsini nasıl halledeceğiz. Haziran'da ölmek zor, haziranda yazmak zor ama yeter ki kirlenmesin ağustosumuz...

HERKES İÇİN METİNLERARASI ŞİİR
Hayriye Ünal:
Hazır olan iki kitap dosyam var, biri şiir biri yazı. Bunların redaksiyon işleri var, uzun süredir beklettiğim. Redakte edecek sağlam bir düzeltmen bulamazsam oturup kendim yapacağım. Sağlık ve afiyette olursam her yıl olduğu gibi Hece dergisinde yayımlanacak güz dosyaları için hazırlık yapacağım. Bu dosyalardan biri için şimdiden heyecanlanmaya başladım. Eylül ayında Ücra dergisi yeniden çıkmaya başlayacak. Ücra'nın bu yeni dönem ilk sayısı için Üstübal'ın tasarısı olan şiir-dil konulu bir dosyaya çoksesli şiirin dille sınavı hakkında yazacağım. Bu da beni heyecanlandıran bir yazı. Arkadaşım Osman Özbahçe'nin ve şair Hakan Şarkdemir'in büyük emek verdikleri ve bu emeğin de gözle görüldüğü Karagöz dergisi "doksanın dokusu" adlı bir dosya hazırlıyor. Bana yansıyan hazırlıklara bakılırsa, bu dosyada bugün hasıraltı edilmeye çalışılan birçok şiirsel değer ortaya çıkacak, yeniden gündeme gelecek sanıyorum. Benim niyetim de dosyaya '90'ların velut ortamının doğurduğu ve bugün de etkili olan, şiir teorisine yönelik çabaları yazmak. "Herkes İçin Metinlerarası" adını koyduğum parçalı bir şiire başladım. Onun üstünde çalışıyorum. Yaz sonunda doğru biter gibime geliyor. İnternette olanı biteni atlamak olmaz; öykücü-eleştirmen Selçuk Orhan'la birlikte yürüttüğümüz www.0derece.org 'da yazmaya ve http://hayriyeunal.blogcu.com adresinde dokundurmaya devam edeceğim. Plan bu; ama 6 aylık bebekle artık ne kadar olursa. Biiznillah diyelim hepsine.

Tarık Günersel:
Bu yaz tamamlamak istediğim iki piyes var. Biri tek aktör için, öbürü ise tek aktris için. Tek aktris için olan piyes modern dansın kaynağı sayılan Isadora Duncan'ın hayatı ile ilgili.
BU ÖYKÜYÜ YAZARSAM BABAM ÖLMEYECEK
Özcan Karabulut:
Sendikal bir kuruluşta ücretli olarak çalıştığımdan, ilgi alanlarım yoğun çalışma gerektirdiğinden, iş toplantıları ve edebiyat etkinlikleri nedeniyle sık sık yolculuk yaptığımdan uzun sayılabilecek bir tatil yapamıyorum. Evde, işte, yolda, otel odasında, anlayacağınız her yerde, her koşulda okumaya ve yazmaya çalışıyorum yıllardır. Her şeye karşın, bu yıl bir ay kadar tatil yapabileceğimi umuyorum. Bu bir aylık tatili umuyorum, çünkü son kitabım Amida, Eğer Sana Gelemezsem'i yayımlamamın üzerinden yaklaşık bir yıl geçmesine karşın, itiraf etmeliyim ki hâlâ yorgunum ve ancak yeni bir romana ya da yeni bir öyküye başladığımda dinlenebileceğimi düşünüyorum. Bana kendini duyuran temalar roman yazmaya mecbur ettiği için Amida'yı yazmıştım. Roman yazmak çileli, bir o kadar da keyifli bir uğraş gerçekten. Şimdilerde yeni bir romanın çekim alanındayım:

Bir süredir İstanbul'dan içime işleyen yüzler, sözler ve temalar var kafamda. "Bir İstanbul Romanı" için notlar alıyorum. Ağustos başında, İzmir-Urla-Çeşme hattında andığım romana başlayabileceğimi sanıyorum. Amida'dan sonra roman yazmak benim için artık yas tutma biçimidir demiştim ya, bu kez bana kendini duyuran temalarıyla İstanbul'un ve roman karakterlerinin yasını tutmuş olacağım. Öte yandan, uzun bir süredir yazmayı düşündüğüm, ama (çok bencil bir tür olduğu için) romanın izin vermediği öyküler de var kafamda. Öykülerden birinin adı belli:

"Matmazel Simden." Öykünün adının geçenlerde İstanbul'da bir açık hava konseri veren Patricia Kaas'ın Mademoiselle Chante Le Blues şarkısından geldiğini söylemekle yetineyim şimdilik. Bir de bu öykünün çok tuhaf bir biçimde yıllardır yazamadığım "Adana Öyküleri"ne, Çukurova'nın sarı sıcağına, çocukluğumun ve ilkgençliğimin Adana'sına çağırdığını söylemekle... "Matmazel Simden"e Adana'nın Karataş ilçesinde, babamın yazlığında başlamak istiyorum.

Elim bu öyküye gidecek: İçimden bir ses, "Sen bu öyküyü yazarsan, baban ölmeyecek!" diyor bu kez. Bu yaz yazacağım şeylerle ve yerlerle ilgili olarak içimden bunlar geçiyor. Bir kadının içinden geçenleri tam olarak bilemiyoruz. Bir de biz yazarların galiba. Öykü mü yoksa roman mı öne çıkacak, öyküyle romanı eş zamanlı yazabilecek miyim, ben de merak ediyorum doğrusu.

15 yıl önce