|

Yorgunluklarına borçlu bir şair

İbrahim Tenekeci'nin “yorgunluklarına çok şey borçlu olduğunu” anlıyoruz Tüfeksiz Hareketler'den. Yaşadıklarından, gördüklerinden başka okuduklarından yazılarına koyduğu onca kıymetli tespit ve düşünce var

Turan Karataş
00:00 - 5/11/2010 Cuma
Güncelleme: 01:33 - 3/11/2010 Çarşamba
Yeni Şafak
Yorgunluklarına borçlu bir şair
Yorgunluklarına borçlu bir şair

Şair İbrahim Tenekeci'nin gazete yazılarının bir kısmı, Tüfeksiz Hareketler isimli bir kitapta toplandı. Saymadım, kitapta kaç yazı var. İlk yazının gazetedeki neşir tarihi 11 Ocak 2008; son yazının altında ise 26 Nisan 2010 tarihi yer alıyor. Bu demektir ki, Tenekeci, iki buçuk yıla yakın bir zaman aralığında kaleme aldığı yazılardan bir kısmını bir seçme yaparak kitabına almış. Böylece, anılan süreçte yaşadığımız hayatın izlerini şöyle ya da böyle bu yazılarda görmek olası.

Sorumluluğunu bilen bir aydın Müslüman

İbrahim Tenekeci, sorumluluğunu bilen bir aydın Müslüman. Kim olduğunun ve nerede durduğunun bilincinde. İdealleri, ilkeleri ve arzuladığı yaşama pratikleri var. Dünyanın ne idüğünün farkında. Dolayısıyla yazılarında, yaşadığımız hayatın bir müslümana çarpan/ dokunan taraflarını sıkça karşımıza getiriyor. Onu inciten, yaralayan tuzaklarından söz açıyor. “Gören, duyan ve yaşayan” haysiyetli, namuslu, erdemli bir insanın, isterseniz dini bütün bir müslümanın deyin, kaygılarını, yakınmalarını ve uyarılarını okumaktayız. Ne diyor, meselâ: “İşte, hayatımızı kurtaracak yedi besin: Kul hakkı yememek, yalan söylememek, anaya-babaya asi olmamak, her daim şükretmek, ibadetleri aksatmamak, mazlumun yanında olmak, menfaat için şekilden şekle girmemek…” (s. 9) Her insanın ruh sağlığı ve erdemli kalabilmesi bu “besinler”le ne kadar beslendiğine bağlı değil mi?

İbrahim Tenekeci'nin yazılarından ben kendi adıma şu dersleri çıkardım: İslam'ın dışında bir iyilik, içinde de bir kötülük aramayalım; Müslüman ahlakın yanına nezaketi, maneviyatın yanına da samimiyeti koyalım; insan tarafımızı güçlendirelim; işbirliği yerine kader birliği yapalım; onurlu/ insanca yaşamak için 'tehlike'yi göze alalım; ödül verelim, ödün vermeyelim; mahremiyete saygı duyalım, gizliliğe değil; gölgede kalmayalım ki gölgemiz olsun; mesuliyetimiz varsa vicdanımız da var demektir; kişisel gelişim insanları bencil yapmaktan başka bir işe yaramıyor; her isteyene verenden bir şey istememeli; şu dört kavrama tekrar sarılmamız gerekiyor: hakkaniyet, merhamet, mesuliyet, ciddiyet…

İnsan istediği şeylerin kölesidir

Yazarın “yorgunluklarına çok şey borçlu olduğunu” anlıyoruz yazdıklarından. Yaşadıklarından, gördüklerinden başka okuduklarından yazılarına koyduğu onca kıymetli görüş, tespit ve düşünce var. Söz gelimi, Ataullah İskenderi'den şu hikmeti naklediyor: “İnsan istediği şeylerin kölesidir. İstemediği şeylere karşı ise alabildiğine özgürdür.” Şu veciz söz de İskenderî'den nakledilmiş: “Söylenen her sözün üzerinde, içinden çıktığı kalbin elbisesi vardır.”

Yazı başlıkları zekice bulunmuş, sanatkârane; ne var, çoğunu içerisindekilerle irtibatlandırmak güç görünüyor. Bu kitabın muhatabı olan genel okuyucu için daha bir zor, yazıyla başlığının ilişkisini bulmak/ kurmak.

Yazılardaki bütünlük sorununa da kısaca değinmek gerekir. Bunlar, çokluk bir “konu”, bir “ana düşünce” etrafında şekillenmiş yazılar değil. Çağrışımlarla yol alan ve bu surette vücut bulmuş yazılar. Daha ileri gidip şu söylenebilir, her yazı büyük bir metnin parçası gibi. Şöyle düşünün; “derdimiz” o kadar bir örnek ki, hemen her söz aynı “öz”e işaret ediyor. Yani sorunlar birbiriyle ilişkili, birbirine benziyor, ne yazılsa bir tarafından onunla ilişkilendirilebilir. Yazarın tavrı da bu. Bir tek ana “mesele” var ve her yazı ona matuf.

İbrahim Tenekeci, yazılarının birinde “bu dünyadaki en hassas terazi, insanın içidir” tespitini yaptıktan sonra “yaptığımız iş içimize siniyor mu?” diye soruyor. Tüfeksiz Hareketler bağlamında, aynı soruyu kendine yöneltelim. Cevabı “evet”se, müsterih olabilir.

13 yıl önce