Yedi İklim, Ali Haydar Haksal yönetiminde 27 yıldır yayınını sürdüren edebiyatımızın uzun soluklu dergilerinden biri. Şiir, öykü, deneme ve düşünce metinlerinin yanı sıra iyi çevirilerin de yayınlandığı dergi, Türkiye''nin yakından tanıdığı yüzlerce ismin toplanma merkezi oldu. Adı dergiyle özdeşleşen Ali Haydar Haksal'la Yedi İklim'i konuştuk.
1987 yılında, benim evimde arkadaşlarla bir araya geldik. Rahmetli Cahit Zarifoğlu, Âlim Kahraman, Hasan Aycın, Osman Bayraktar, Mustafa Çelik, İlhan Kutluer ve daha başka arkadaşlar vardı. Mavera dergisi İstanbul''a taşınmış, Âlim Kahraman sorumluluğunda çıkarıyorduk. Yayın kurulunda Cahit Zarifoğlu, Ersin Nazif Gürdoğan, ben ve daha başka arkadaşlarımız vardı. Dergi için oturumlar düzenlemeye başladık. Üstat Sezai Karakoç''un ''Fecir Devleti'' şiiri üzerine bir oturum yaptık, bu, dergide yayımlandı. Bir sonraki sayı için de Nuri Pakdil üzerine bir oturum yapıldı. Onu çözdük yayımlamak üzere dergiye verdik merhum Bahri Zengin bunu yayımlamadı.
Evet, bu olay üzerine biz ayrılma kararı aldık. Bir dergi çıkarmak üzere bir araya geldik. O zaman derginin yayın kurulunu belirledik. Derginin isim babası İlhan Kutluer''dir.
Rahmetli Zarifoğlu ise ''Çocuklar siz dergiyi birkaç sayı çıkarın ben beş altı sayı sonra size katılırım'' dedi. İlk sayımız oldukça ilgi gördü. Cahit Zarifoğlu dergiyi görür görmez ikinci sayıya şiir verdi. Onun son şiirleri Yedi İklim''de yayımlanmış oldu. Biz de 4 ila 5. sayılarımızı Zarifoğlu özel sayısı olarak çıkardık. Acı bir durum oldu bizler için.
Dergimize çıktığı ilk günden beri birçok kuşak ve grup geldi. Bu dönemde derginin merkezinde olan önemli katkı sunan dostlarımız oldu. Dergi onlarla daha çok güçlendi ve var oldu.
Biz bu medeniyet topraklarında bulunuyoruz. Büyük bir uygarlığımız var ve biz Müslümanız. Sözünü ettiğiniz dergiler geçen yüzyılda büyük bir mücadele ortaya koydular. Buna Mavera ile Yönelişler dergilerini de eklemek gerekiyor. Tabii bu bir kökleşme getirdi. İpek dili, Bürde, Kaşgar, Kayıtlar, Hece, Bir Nokta, Ayvakti, Sanat, İtibar ve daha birçok dergi hem merkezlerde hem de taşrada karşılık buldu. Yabancılaşan insanımızın kendi değerlerine sahip çıkması gerekiyordu. Bunu da düşünce, edebiyat ve sanat ile gerçekleştirebilirdik ancak.
Türkiye için bu bir paradoks. Bundan 25 yıl önce okunan dergi adedi çok daha fazlaydı. Şimdi giderek düşüyor. Siyasal kültür ve çekişmeler daha baskın. İnsanlar okumak yerine dinlemek ya da sosyal medya diye bilinen alanda boşalıyor. Acıları yok, idealleri yok, hedefleri yok. Ne yazık ki Üstat Sezai Karakoç gibi büyük bir düşünür, şair, yazarın varlığı tam anlamıyla karşılık bulmuyor. Bugünün insanı, gençliği onunla aynı dönemde yaşıyor olmanın hazzını yaşamalıydı...
Değişik dönemlerde ve bugün; Kâmil Eşfak Berki, Hasan Aycın, Osman Bayraktar, teknik ve başka yönleriyle Recep Yumuk ile İbrahim Usul, Ali Günvar, Cevdet Karal, Şakir Kurtulmuş, Hasan Selami Binay, Hüner Şencan, Mete Çamdereli, Nurettin Durman, Adem Turan ve genç arkadaşların katkıları oldu, olmaya da devam ediyor. Sürekli olarak bu akışa yenileri katılıyor. Bizde ürünleri çıkan kimi arkadaşlarımızın kitapları farklı yayınevlerinden de çıkıyor. Okul mu değil mi onu biz söylemeyelim, edebiyat ve kültür tarihçileri söylesin.