|

Kitap benim için kola çerez gibi

Türkiye'de her hafta çok sayıda yeni yayının piyasaya çıktığını söyleyen araştırmacı yazar Rıfat Bali, 'Kitap benim için 'hızlı dönen bir tüketim ürünü'dür. Aynen kola, çerez, gibi. Bu yüzden pazarlanmalı ve çabuk tüketilmeli' diyor.

Emeti Saruhan
00:00 - 18/12/2013 Çarşamba
Güncelleme: 22:43 - 17/12/2013 Salı
Yeni Şafak
Kitap benim için kola çerez gibi
Kitap benim için kola çerez gibi
Araştırmacı yazar Rıfat Bali daha önce çeşitli mecralarda yayınlanmış kitapla ilgili makalelerini Kitabiyat Yazıları adıyla bir araya getirip yayınladı. Kendisinin de Libra adında bir yayınevi olan Rıfat Bali, makalelerinde kitap dünyası hakkında tespitler yapıyor. Binlerce dolara satılan, el yapımı kağıda basılıp sınırlı sayıda üretilmiş nadir kitapların, alma ayrıcalığına sahip olanları tatmin etmek için üretildikleri gibi. Gazetecilerin ilişkileri nedeniyle kitaplarını tanıtıp haksız rekabete neden oldukları da bir başka tespiti. Rıfat Bali'ye kitabı sorduk.
Pazarlama kavramına önceden önem verilseydi bugün kitapların hak ettiği yere geleceğini söylüyorsunuz. Kitabın pazarlanması konusunu olumluyor musunuz?

Kitabın pazarlanması fikrine tamamiyle olumlu yaklaşıyorum. Kitap benim için 'hızlı dönen bir tüketim ürünü'dür (Anglo-sakson bir pazarlama terimi olan 'Fast Moving Consumer Good'dan tercüme ettim) Aynen kola, çerez, gibi. 'Hızlı dönen' diyorum zira artık ülkemizde her hafta çok sayıda yeni yayın piyasaya sürülüyor. Bunlar çabuk tüketilmeliler ki, ardından gelenler rafta yerlerini alabilsinler. Dolayısıyla çabuk tüketilmeleri için pazarlamanın bütün imkânlarını kullanmak gereklidir ve bunda tereddüt edilmemelidir.

GAZETECİNİN KİTABI HABER OLUYOR
Gazetecilerin kitaplarının basında çok yankı bulması konusuna itirazınız var. Bunun sebebi nedir?

Bunun iki değişik sebebi var: Birincisi bir gazetecinin yayınladığı kitap yeterli vasfa sahip olsun veya olmasın meslektaş dayanışması ile muhakkak medyada geniş yer buluyor ve methediliyor. Bu bir kere 'haksız rekabet'. Gazeteci olmayan bir kişi methedilen kitaptan kat be kat iyi bir eser koymuş olsa bile medyada yer bulması çok zor veya imkânsız. İkincisi ortaya konulan eserler düşük vasıflı olunca iş daha da kötüleşiyor. Bu sefer okur aldatılıyor.

Ülkemizdeki yayınevlerindeki editöryal çalışma ile yurt dışındakileri karşılaştırmanızı istesem?

Bence Türkiye'de fikir işçiliğine ve bilgiye ihtiyaç olmadığı için bilgiler ya bilabedel veya bilabedele yakın bir bedelle temin edilmek isteniyor. Bugün bir dosyayı konunun uzmanına okutturmak istiyorsanız en az bin dolar ödemeniz lazım. Hiçbir yayınevi bu meblağı vermeye razı değil, razı olsa bile bu kitabın fiyatına yansıyor ve o zaman kitap emsallerine göre daha pahalı kalıyor.

İNTİHAL ÇOK YAYGINLAŞTI
Son günlerde romanlarla ilgili intihal söylentileri de sıkça dile geliyor. Bu konuda ne söyleyebilirsiniz?

Söyleyebileceğim tek şey intihalin maalesef çok yaygınlaştığı. Bunun önüne geçilebilmesi için de yayınevlerinin çok ehil uzmanlar ve/veya editörler ile sıkı işbirliğinde bulunmaları gerektiğidir. Bu kişiler konularına hâkim iseler intihali hemen tespit edebilirler.

Kütüphanelere kitap basıyoruz
Kendinize ait bir yayıneviniz var ve artık kütüphaneler ve yurt dışına yönelik yayın yaptığınızı söylüyorsunuz. Neden?

İletişim, Yapı Kredi, İş Kültür gibi büyük yayınevlerinde akademik diye vasıflandırabileceğimiz dizilerin yanı sıra, çocuk, yemek gibi rağbet gören, 'satan' kitaplar var. Bunlar az satan diğer dizileri dengeliyor. Bizde (LİBRA) sadece tek dizi var: Somurtkan yüzlü (!) tarih ve araştırma dizisi. Dolayısıyla bizim hedef kitlemiz, kurumsal alıcılar, yani üniversite kütüphaneleri oluyor.


10 yıl önce