|

-Nası yani? Siyah Beyaz

Şöhretin zirvesinde, düzinelerce sevgiliyle gençlere örnek olan da Beyaz, ailecek izlenen de... Şovunu Etiler ve Çankaya dışına taşıyan, Anadolu'dan dem vuran da Beyaz, darbe çığırtkanlığı yapan da... Beyaz Şov'a koşup gelen popüler kültür kuşağının çığlıkları kesilince, 'mesaj kokulu' espriler duyuluyor. Beyaz, esprilerini 12 Eylül'de banyo sobasında yaktıkları 'Nazım kitapları'yla ısıtıyor.

Recep Yeter
00:00 - 17/02/2008 Pazar
Güncelleme: 22:34 - 16/02/2008 Cumartesi
Yeni Şafak
-Nası yani? Siyah Beyaz
-Nası yani? Siyah Beyaz

Şovmenler kadar bahtsız bir meslek erbabı daha yoktur sanırım. Nasıl mı? İzah edeyim. Malumunuz, son çeyrek asırdır bu ülkede mizah denilince, 'belden aşağı' espriler anlaşılıyor. Sahnede, televizyonda, sinemada kendine yer bulan şovmen, üç espriden ikisinde belden aşağı vuruyor. Sevgili halkımız, utana sıkala da olsa gülüyor. Buraya kadar bir şey yok.

Ama bu esprileri dinleyen, izleyen vatandaşımız, bir aile ya da saygın bir arkadaş ortamındaysa yani çevresinde bir 'mahalle baskısı' durumu varsa, film orada kopuyor. Vatandaşımız, can kulağıyla dinlediği belden aşağı esprilere katıla katıla gülerken bir yandan da garibim şovmene küfürü basıyor: "Eşşo…" Yani bu memlekette adam güldürmek, adam öldürmekten daha zor.. Beyazıt Öztürk, işte böylesine zor bir işi başaran nadir insanlardan biri. Ama 'yiğidi'n belden aşağısına vururken hakkını da verelim. Beyaz, muadillerine nispetle argoya, cinselliğe daha az yer veriyor. Bu yüzden on yılı aşkın süredir ailece izleniyor; ama…


CİDDİ BEYAZ

Bu 'ama'dan sonra Beyaz gibi 'komik' bir adamın 12 Mart gibi 'ciddi' bir tarihe denk gelen hayat hikayesi başlıyor… Bolu'da, 68 kuşağının kucağına doğar Beyaz. Faytoncu bir sülaleden gelen anne ile memur bir babanın oğlu olunca şehirler arasında mekik dokur. Ergenlik sivilceleri çıkarken babasının rahatsızlığıyla birlikte yokluğu tadar. Eskişehir üniversiteyi kazanamayınca, resim yeteneğiyle girdiği Güzel Sanatlar Fakültesi'ne ev sahipliği yapar. Heykel okur, seramik yapar, karikatür çizer, sergiler açar. Beyaz'ın ilk medyatik eylemi ise 'siyasi'dir. Eskişehir Halkevi'nden arkadaşlarıyla Gina isimli bir mizah dergisi çıkarır. Hatta Beyaz adını da ilk orada kullanır, ne de olsa, Gina, 'mizahi de olsa neticede siyasi' bir yayın organıdır, 'maazallah' memleketin göreceği darbelere karşı tedbirli olmalıdır… Çünkü malumunuz üzere 'ev'ler, darbelere pek dayanıklı değildir. 1992'ye tekabül eden Gina, dört sayı sonra kapanır. O artık Beyaz'dır ve gönlünde başka bir aslan yatmaktadır: Radyo.


MUHALİF BEYAZ

Önce mikrofon başına geçemez, çünkü radyonun R'siyle küçük bir problemi vardır. Muradına kavuşunca alfabenin 28 harfi ona derdini anlatmak için fazlasıyla yeter. Hatta bu 'muhalif radyocu' o yılların idolü Tarkan'ın parçalarını çalmaya bile tenezzül etmez. Ona göre Tarkan popüler kültür ürünüdür. Beyaz'ın radyoda konuşturduğu klası İstanbul'dan yankı bulur. Klass FM'le birlikte hem bu beyaz şehre, hem şöhrete transfer olur. Klass'ı diğer 'popüler' mecralar izler. Şöhret para, para çevre, çevre bolca sevgili getirir. Kadın konusunda maymun iştahlıdır. Hayatına giren kadınların sayısının yüzlerce olduğunu söyler. Bunun sebebi belki de üniversitede iken yıllarca bağlandığı sevdiğinden yediği kazıktır. Beyaz Şov'la birlikte 'muhalif Beyaz'ı, yani kendini iyice aşarken, bir yandan da 'Eskişehir'li günlerine özlem duyar. Gecelere dibine kadar aksa da, sevgili sayısı düzineleri katlasa da o 'popüler kültürü' sevmez. Programlarında bolca 'tiki'lere gönderme yapar, varoş gençlerinin gönlünü kazanır. Bir nevi tatlı su solculuğu yapar. Hatta kendi ifadesiyle 'popüler kültüre inat' türkü kaseti çıkarır. Milletin önünde efendidir, insanlara kitap okumalarını salık verir, National Geographic izleyip Açık Radyo dinlemek gibi beyni çalıştırmayı gerektiren işler yapar.


PEMBE BEYAZ

Beyaz'ın sevdiğim yanlarından biri de, Doğu'da nefes alıp vermiş hemen herkesin içinde bir yerlerde var olan 'çekip gitme' hayalini diri tutmasıdır. Başdöndürücü yaşamına tezat unutulmak ister Beyaz. Bunu sıkça dillendirir. Şöhreti kaybetmekten korkmadığını, sade vatandaş olmayı özlediğini söyler. Hatta sıkıldığı dönemlerde soluğu ormanda alır. Böyle bir deneyim sonrası yaşadığı mutluluğu "Bedenimi iyi kostümlerin, iyi evlerin, iyi kadınların, iyi yaşantının dışında ilk defa dinlendirdim." cümlesiyle özetler. Business Class'ta seyahat etmeyi sevmez, çünkü fasıl adamıdır. Hayatı boyunca fasıldan fasıla geçer, evinde sabaha fasıl ekibini ağırlar, bir oturuşta bir büyük devirir.


HAKİ BEYAZ

Muadillerine nispetle zekiliği eleştirilir Beyaz'ın ki bunu o da kabul eder. Dersine daha fazla çalıştığı programlarda hem ikinci el esprilere başvurmaz hem de diğerleriyle açığını kapatır. Bugüne kadar mizah dünyasına kazandırdığı 50'ye yakın tipleme bu çalışmanın bir ürünüdür. Beyaz, şovlarının 'balans ayarını' yapmayı da bilir. Siyasi ve elektrikli dönemleri takip eder. Esprilerini çaktırmadan siyasete alet eder. Beyaz, halka böylesine yakın bir programa imza atmasına rağmen, Anadolu'nun hoşgörüsünü programa çok da taşıyamaz. Seçim dönemlerinde rengini belli eder, halkın yarısının oy verdiği partinin iktidara gelmemesi için temennilerde bulunur, başörtüsü gibi hassas konularda ve dönemlerde yüzü haki tonda renk alır. Bir zamanlar tedbirli olmayı öğrendiği için mi, yoksa artık ufukta emeklilik göründüğü için mi bilinmez, artık evlerden değil, darbelerden yana boy gösterir. Muhafazakarlıkla ilgili bir soruya verdiği 'bizim atın gemlerini çekip durduran dinamiklerimiz var" mealindeki cevabı bunun göstergesidir.

Zülfü ağabeyini çıkardığı program ise içindeki mesaj kaygısını fazlasıyla açığa vurur. Hatta programın hemen sonrasında itiraf eder, 12 Eylül döneminde babasının banyo sobasında yaktığı Nazım Hikmet'in kitaplarıyla ısınan suyla yıkandığını. Sempatik ve yakışıklılığıyla hem 'ikinci el' hem de mesaj kaygılı esprilerini kamufle etmeyi bilir.


GÜLDÜK VE BİTTİ

Beyaz'ı bir şovmen olarak izleyen duyarlı her vatandaş gibi ben de endişe ediyor ve sormadan edemiyorum, memleketin komik, eğlenceli ve samimi bir adamı böyle düşünüyorsa, geriye kalanlar nasıl düşünüyor? Ancak anladığım o ki, sık sık son model jeeplerle boy gösteren Beyaz, mankenlerin uzun boyundan olsa gerek, halkı eskisi kadar göremiyor. Bu yüzden de 12 Mart denilince artık 'muhtıra' sözcüğüyle birlikte seni 'Beyaz' sözcüğü de hatırlanıyor. Sonuç olarak da meydan 'hedef kitle' olarak görmediğin ama lafını da esirgemeyen ekşi sözlük yazarlarına kalıyor ve son sözü onlar söylüyor: "Beyaz, espri yaptın, güldük, bitti"


KİMLİK KARTI

Adı: Beyazıt Öztürk

Doğduğu yer: Bolu

Doğduğu tarih: 12 Mart 1969

Rengi: Siyah-Beyaz

Mesleği: Şovmen, film artisti, türkücü, sunucu, yazar, karikatürist, heykeltıraş ve radyocu, lisanslı basketbolcu









16 yıl önce