Abilerimle ben tamirhane ortamında büyüdük. Evet, eğer yarışmacı olmasaydık, motor tamircisi olacaktık. Abilerim benim bu sporu yapmam konusunda destek oldular. Onlar zaten yarışıyorlardı. Fakat babam benim yarışmamı istemedi. Çünkü evde zaten yarışan iki oğlu vardı. Buna rağmen üçümüz Türkiye Şampiyonası'na katıldık. Birimizin Avrupa'ya gitmesi gerekiyordu. Abilerim beni tercih etti.
17 yaşındaydım.
Sinan abim çok yetenekliydi. Hatta o benden bile hızlıydı. Fakat içlerinde en sabırlıları bendim.
Onlar Türkiye'de yarışmaya devam etti. Sadece yurt dışına çıkan ben oldum.
Dört. Üç erkek bir kız.
Sinan abim İmam Hatip mezunu ve aynı zamanda hafızdı. Ailem benim elektrikçi olmamı istiyordu. O yüzden Endüstri Meslek Lisesi'nde elektirik bölümünü okudum. Fakat diğer taraftan abilerimin yarışması, motorla ilgilenmesi beni de heyecanlandırıyordu.
Bahattin abim karşıdan karşıya geçerken araba çarpması sonucu vefat etti. Onun motor kazasıyla bir ilgisi olmadı. Sinan abim yarış antremanında hayatını kaybetti.
Bahattin abim dört yaşından beri motor kullanıyordu. 24 yaşında karşıdan karşıya geçerken araba çarpması sonucu vefat etti. Ecelin nereden geleceği belli olmuyor. Sinan abimin ölümü motosiklet ile oldu. Fakat şunu unutmamak gerek; hayatının yüzde 99'u motorsiklet üzerinde geçen birinin bu sebepten ölmesi çok normal.
Annemin asıl korkusu motor kullanmam değil. Uçağa sıkça bindiğim için seyahat halindeyken başıma kötü şeyler gelmesinden korkuyor. Çünkü motor üzerindeyken çok korunaklı kıyafetler giyiyoruz. Yarıştığımız parkurlar çok özel tasarlanmış oluyor. Fakat eğer eceliniz geldiyse bunun karşısında hiç bir önlem duramaz.
Şampiyon olduğunuzda aynı çizgiyi yakalamak kolay değil. 2008 ve 2009 yıllarında şampiyon olamadım. 2010 yılında oldum. 2011 yılında olamadım fakat 2012'de tekrar şampiyon oldum. Bu iniş ve çıkışlar çok doğal. Bunlar sayesinde zirvenin değerini çok daha iyi anlıyorsunuz. Fakat elinizde olmayan şeyler var. Mesela; yaptığım sporun mekanik olduğu için motorun arızalandığı zamanlar olabiliyor. Yağmurlu havalarda düşüp puan kaybedebiliyorsunuz. Farklı iklimlerde veya parkurlarda yarışıyoruz. Bu manzaraya baktığınızda sürekli şampiyon olmanız çok zor.
Burada değil fakat Avrupa'ya gittiğimde yüzlerce İtalyan'ın arasında tek Türk olarak kalmak yalnızlık hissi uyandırabiliyor.
2009 yılında yaptığım antremanda sol bacak bileğimi kırmıştım. Antremanlarımı başka bir yer olmadığı için dağlarda yapıyordum. Dünya şampiyonu bir sporcuydum ve antreman yapacak parkurum yoktu.Belediye başkanına gidip parkur istediğimi söyledim.
Yarış pistini yaptırırken belediye bana çok yardım etti. Kendi çabalarım ve belediyenin yardımlarıyla iyi bir noktaya getirdik. Burası sadece Kenan Sofuoğlu'nun değil, Türkiye'deki her yarışa ev sahipliği yapan bir parkura dönüştü.
Yok. Bu konuda çok şanslıyım. Türk olduğum için avantajlarım var. Devletten tutun bakanlığa kadar herkes bana destek veriyor.
Elbette. Çünkü ben dünya şampiyonu oluncaya kadar hiç destek görmedim. Kendi imkanlarımla ayakta durmaya çalıştım. Çok maddi sıkıntı çektim.
Her ikisi de. Hem seviyorum hem de iyi kullandığımı biliyorum. Yıllar önce abilerimle motor yarışlarını izlerken aramızda "biz bu adamları geçeriz" diyorduk. Biz bunu 1999 yılında söylemiştik. O zaman televizyonda izlediğim Fabian Fored ile şimdi aynı parkurda yarışıyorum. 2013 yılında takım arkadaşım olacak.
Normal bir insana göre çok zor bir hayatım var. Uyku saatlerim düzenli değil ve ömrümün büyük çoğunluğu yolculuklarda geçiyor. Sezonda on üç yarışım var. On beş gün öncesinden onun stresini yaşıyorum. Hayatımda hiç tatil yapmadım. Ben Ramazan ayının en zor anlarında parkurda antreman yaptım.
Tam tersi. Dünya şampiyonu olmasaydım daha rahat olacaktım. Şimdi ekstra koşturmam gerekiyor. Medya mensupları benimle röportaj yapmak istiyor "hayır" diyemiyorum. Rakiplerim benden daha rahat. Şuanda onlar dinlenip Fransa'daki yarışa hazırlanıyorlardır.
Bu yıl ki en büyük avantajım iyi bir motosiklet ile yarışmam oldu. Ayrıca rakiplerim dinlenirken ben antreman yaptım. Bu sayede şampiyonluğu garantiledim.
İnançlı bir insan kendisini güçlü hisseder. Dua ederseniz kendinize güveniniz yerine gelir.
Hem de çok. Hırs olmadan olmaz.
Açıkçası kontrol edemiyorum. Portekiz yarışında ikinci değil, dördüncü olmam gerekiyordu. Kendimi riske atmamalıydım. Yarışta dördüncü giderken bu beni tatmin etmedi ve kendimi riske atıp ikinci oldum. Hırsıma yenik düştüğüm zamanlar oluyor.
Bizim yaptığımız spor düşünceyi kaldırmıyor. En ufak dikkat dağınıklığı yenilgiyle sonuçlanabilir. 290 km hızla gittiğinizi düşünün, o halde ufak bir konsantrasyon bozukluğu pist dışında kalmanıza sebep olabilir. Sadece atak için ne yapmanız gerektiğini düşünebiliyorsunuz o kadar. Hatta o kadar hassas bir durum ki bunu düşünürken bile hata yapabiliyorsunuz. Mesela; Portekiz yarışında birinci giderken bir hata yaptım. "Acaba yanlış mı gidiyorum arkamdakiler bana çarparlar mı" diye aklımdan geçirdim. Dördüncü gitmem gerekirken birinci gidiyordum kendimi riske atmama gerek yoktu. Az kalsın pistten çıkıyordum.
Her pilotun kendi bulduğu teknikler vardır. Bu tecrübe ve zamanla öğreniliyor. Çoğu tekniği yaptığım antremanlarla öğrendim. Yarışta atak yapmak için hep son turları beklerim. Hafif tempoyla başlayıp sonra hızlanırım. Rakiplerim ise tam tersi hareket ederler.
Yarışa abdestli çıkarım. Mutlaka dua ederim. Şimdiye kadar abdest almadan piste çıkmadım.
2010 yılı Gazze olayları olduğu dönemdi. İsrail saldırıyordu ve bu benim çok zoruma gidiyordu. Benim de Amerika'da yarışım vardı. İsteğim yarışı kazandıktan sonra pistte Filistin bayrağı ile tur atmaktı. Özel bir bayrak hazırlattım. Fakat takım izin vermedi. Ben de takımdan aldığım ödülü Filistin'e bağışladım.
Kimin ihtiyacı varsa o insanlara elimden geldiği kadar yardım etmeye çalışıyorum.
Herkes parayla imtihan olabilir. Ben de olmuşumdur. Buna biz karar veremeyiz. Dünyanın bütün nimetleri benim olsun gibi bir derdim yok.
Bana göre inançlı olan bir sporcu daha başarılı olur. Çünkü inançlı bir sporcunun hayatı diğerlerine göre daha düzenlidir. İmanından güç alır. Ülkemizde bu konuyla ilgili ciddi bir ön yargı var. Bir çok sporcu bu yüzden inancını gizlemek zorunda kalıyor. Ben gizleme ihtiyacı hissetmiyorum. Çünkü Avrupa'da bir yerlere geldim. Orada inanç ayrımı yapılmıyor. Bana Türkiye'de "Neden şampanya patlatmıyorsun?" diye soran çok oldu. Fakat Avrupa'da böyle bir soruyla hiç karşılaşmadım. Ben de bu sorulara "Müslüman olduğum için" cevabını veriyorum.
Hayır, alıştım artık.
Etmediğim dua kalmadı. İşimde başarılı olmak için Allah'dan yardım istiyorum. Benim başarım Müslüman bir gencin başarısıdır.
Pist yapılmadan önce biraz daha rahattım. Bütün zamanı pistte geçiriyorum artık. Motor sporuna ilgili bazı gençler var. Onlara elimden geldiğince yardım etmeye çalışıyorum. Hemen hemen her hafta yurt dışına gidiyorum. Özel hayatım yok. İki gündür evdeydim şimdi tekrar yurt dışına gideceğim.
Hayatım motosikletten daha çok yolculukta geçiyor.
Hayır. Fakat ben dünya şampiyonu olduğum için sadece Türkiye'de değil, dünyadaki motosiklet fuarlarını takip ediyorum. Bir marka taşıyorum üzerimde. Bunun sorumlulukları oluyor.
Çevremdekiler çocukluk arkadaşlarım. Yarış arkadaşlarım da var. Fakat onlar aynı zaman da benim rakibim. Asıl arkadaşlarım burada.
Hız benim mesleğim. Fakat zaman ile anlaşamıyorum çünkü yetmiyor. Şampiyonluktan sonra dinlenmek isterdim o da olmadı.
Nişanlıyım. Evlendikten sonra hayatımın bu kadar hızlı olmasını istemiyorum. Daha rahat bir yaşamım olsun istiyorum. Benim şansım nişanlımın ailesi de bu işin içinde. Nişanlım Hollandalı. Onun ailesi Hollanda'da yüzlerce motosporcu yetiştirip, sponsorluk yapıyorlar.
Hayır, kesinlikle düşünmüyorum.
Eğer motosikleti severse neden olmasın. Yıllar önce sana "çok para kazanacak ve iyi yerlere geleceksin" deselerdi kabul etmezdim. Çünkü o çektiğim sıkıntıları bir defa daha yaşayamam. Hayalleri olan genç bir çocuk için cazibeli olabilir ama benim için değil.