Hem yapılan tüm anketlerde hem de 'vatandaş konuşuyor' temalı televizyon programlarında en çok izlenildiği söylenilen türdür belgeseller. Elbette ülkemizde dünya ortalamasının çok çok üzerinde belgesel izlenir, caz müzik dinlenir. Hal böyle olduğu için Radyo Televizyon Üst Kurulu da yayın durdurma cezalarını bilindiği gibi uzun zamandır ekran karartma şeklinde değil de zoraki belgesel yayını şeklinde uyguluyor. O günlerden beri hepimizin tartıştığı bir başlık bu. Belgesel gibi çok sevdiğimiz bir tür nasıl 'ceza' olarak uygulanır.
Savana'nın uçsuz bucaksız düzlükleri, büyük kediler ve diğerleri… Türkiye'de henüz ve hala belgesel eşittir doğa belgeseli denkliğinin olduğu günleri yaşıyoruz. RTÜK'ün cezaları da doğal olarak bu minvalde seyrediyor; Doğa Belgeselleri. 30 Mart seçimlerinin ertesinde YSK'nın talebiyle RTÜK'ün bazı kanallara ceza vermesi ve o kanallarda belgesel yayınlanmasıyla eski tartışmamız yeniden gün yüzüne çıktı. Belgeselden ceza olur mu?
Bir yandan toplumun, doğanın ve tarihin değişimini belgeleyen, diğer yandan da tüm bunların değişim ve gelişimini de tetikleyen, en azından etkileyen önemli bir sinema türü olan belgeselin ceza olarak uygulanmasını ve RTÜK'ün bu kararlarını, belgesel deyince Türkiye'de akla gelen ilk isimle, Coşkun Aral'la konuştuk. Aral, 'RTÜK'ün kararları sonuç itibariyle iyi, ama kurum daha nitelikli dizayn edilmeli' diyor.
Dünyada yayıncılık yapan kuruluşlar, ahlak ve kanunlar çerçevesinde elbette sınırlandırılmıştır. Özellikle asla dokunulmaması gereken kırmızı çizgiler belirlenmiştir yayıncılıkta. Bunlar, inançtır, çocuklara kötü örnek olacak unsurlardır, cinselliktir vs… Bütün bunlar dünyada da geçerlidir. Ama ne yazık ki bizde denetim sistemini yapan kurumlar çok sağlıklı işlemediği için yayıncılığın da sağlıklı yapıldığını söylemek zor. Mesela dünyadaki uygulamasının aksine, bizde televizyon yapımcılarını multi milyarder yapan lotarya programlarına sınırlama getirilmedi. O türü çıkaran ülkelerde bile gece vaktinde belli saatlerle sınırlandırılan o programlarla ilgili bizde herhangi bir sınırlama yapılmadı. Bizim ekranlarımızda primetime'da 3 saat yayınlanabildi. Bu programların içinde cinsellik var, şiddet var… Ben bunları içeren bir RTÜK belgeseli yapmıştım Sayın Zahid Akman döneminde. Dünyadaki RTÜK'ler nasıl çalışıyor diye. Ama nedense yayınlanmadı. Şimdi sistem böyle olunca televizyonlarda yayın durdurma meselesi de bozuk işliyor. Belgesel cezasının verilmesi meselesi hakkında da ben kendi açımdan baktığımda belgeselin daha fazla izlenmesi adına olumlu bulduğumu söylemek zorundayım.
Sonucu itibariyle olumsuz olmadığını söylüyorum. Bunu yaparken RTÜK'ün niyetini ya da amacını elbette bilemiyorum, o üyelerin hangi gerekçelerle yayın durduklarını ve sair… Sonuç itibariyle hayırlı bir şey elbette…
Dünyada yayıncılıkta televizyon kapatma yerine yapımcılar cezalandırılıyor. Ben bununla ilgili RTÜK tarafından Fransa, Hollanda, Almanya, İngiltere ve Amerika'nın RTÜK modellerinin nasıl çalıştığını incelemek üzere bu ülkelere gönderilmiştim. O sıralar Türkiye'de yine çok kazanan bir televizyon yarışma programında sunucu, bir yarışmacının pantolonunu indirmişti. Fransa'daki denetimci kurum, bu olaydan haberdardılar. Onlar o zaman bana demişlerdi ki, bizde bir şey olması durumunda direkt olarak o televizyon kanalının lisansı iptal edilir. Biliyorsunuz ben yıllarca savaşlara şahit olmuş, savaş belgeselleri yapmış biriyim. RTÜK'ün akıllı uyarıları yokken bile ben belgesellerime böyle uyarıları koyuyordum. Sonucu güzel bir şey, yayını karartma yerine belgesel gösterilmesi olumlu ve güzel.
Bizim toplumuzda börtü böcek diye yıllar önce BBC'den ya da başka kurumlardan alınıp çevrilen yapımlar gösteriliyordu. Ama bugün dünyada artık belgesel kanalları var ve bizde bunlardan bir tanesini Türkiye'de sembolik de olsa küçük bütçelerle ayakta tutmaya çalışıyoruz. Ama bizim bir yıllık bütçemiz, neredeyse onların tek bir programının bütçesine eş değer. Kıyaslama yapmıyoruz ama biz de dünya çapında ödüller aldık, dünyada ciddiye alınan bir televizyon kanalıyız. Yani belgesele dünyada verilen değer bizde verilmiyor ve bunun gerekçesi de halk değildir. Abuk sabuk işlere verilen bütçelerin yüzde biri bile belgeselcilere verilmiyor. Kendi yaşadığımız coğrafyada çok konumuz var, inanılmaz zenginliklere sahibiz. Haldun'ların dediği gibi, 'coğrafyan senin kaderindir', dönüp baksak bu coğrafya yüzlerce, binlerce belgesel yapılabilir burada. Bu belgeseller bütün televizyonlarda gösterilebilir. Dünya çapında işler yapılabilir. Ama önce kafayı değiştirmemiz gerekir. Bunun dışında ben isterim ki RTÜK de bütçesinin büyük kısmını belgeselcilere ayırsın.
Doğa belgeselini tercih etmesinin sebebi, tartışmasız bir saha olmasıdır. Yoksa ülkemizde öyle işlenmemiş değerler var ki onlar çalışılabilir. Bakın mesela ben Siirtliyim, Siirt'te İbrahim Hakkı Hazretleri ile ilgili bir belgesel yapıyorum. İbrahim Hakkı Hazretleri'nin niye Erzurum'dan Siirt'e gelmek zorunda kaldığı işlenebilecek bir konu. Bugün İslam âleminde, bizim coğrafyamızda Osmanlı ve Osmanlı öncesinden tutun da Bizans dönemine kadar o kadar çok hikâye ve malzeme var ki… Bunlar küçük belgeselcikler olarak niye yapılmasın? Bunlar niye BBC'deki gibi canlandırmalarla yapılmasın? Bunlar yok ve dediğim gibi yeni bir tartışmaya yol açmayacağı için doğa belgeselleri tercih ediliyor. Her şeye rağmen onlar da çok izleniyor ve iyi reyting alıyor onu söylemeliyim.
Evet, ben Marmaray'ın belgeselini yapmak istedim. Sağ olsun o zamanki ulaştırma bakanımız Binali Yıldırım bizzat bana bunun öncülüğünü verdi ama Marmaray'ın o zamanki Türk ortağı böyle bir şeyi gereksiz buldu. Ve Japon ortağı yaptı. National Geographic çekti ve muhteşem bir şey çıktı ortaya. Şimdi o şirketin Türkiye'deki mühendislik çalışmalarının gelecek kuşaklara aktarılması gibi bir endişesi yok. Adam sadece parasının peşinde…
İnsanoğlunun var olma nedeni daha ileri götürmektir her şeyi. Düşünebiliyor musun? Türkiye'de yapılmış ilk belgesel yok. Ayestefanos Anıtı. Kayıtları yok elimizde. Elbette olan gelişmeleri görmüyor değilim. Sadece bu anlamda da değil, birçok anlamda gelişmeler oluyor. Ancak daha ileriyi zorlamak, daha ileriye taşımak gerekiyor. Bakın çok açık söyleyeyim, TRT Belgesel kanalı başladığında çok çok güzel gitti, şimdi bakın. Ne hale geldiğini siz söyleyin.
Evet umutluyum aslında, daha öteye götüreceğiz inşallah. Belgesel ciddi bir olaydır. O yüzden RTÜK'ü kanal kapatıp, börtü böcek belgeselleri yayınlamak yerine, o yaptırımları daha sistemli ve düzenli hale getirip kendi hikâyemiz, kendi kültürümüz ve kendi hikâyemizin belgesellerini yaptırmaya teşvik etmek en doğrusu olacak herhalde. Mesela ben şunu yapmayı çok isterim. Sultan Abdülhamid'in Avrupa'ya gittiğinde gördüğü ve İstanbul'da da yaptırmak istediği metro kararına kim engel olmuştur? Ben bunun belgeselini yapmayı çok isterim. Ama yapılınca çok tartışma olacaktır.
üye kriterleri düzenlenmeli
Çok güzel bir fikir. Bakın asıl problem burada. Bu kurumlara seçilen insanlar hangi kriterlerle hangi sebeplerle seçiliyor biliyorum. Dünyada pedagoglar, psikologlar yapar bu işleri. Bizde eskiden beri bu denetim mekanizmasına seçilen insanlar bu programlara hayran insanlar. Dediğiniz önemli. RTÜK yirmi yıl önceki belgeseli yayınlatmak yerine, kanalın formatına uygun şekilde belgeseller yaptıracak para cezası uygulayabilir. Bir müzik kanalıysa bir klasik Türk müziği belgeseli yapılabilir. Ülkemizde sınırsız bir konu genişliği var. Ebubekir Er Razi'nin hayat hikâyesi, niçin Leonardo gibi yapılmasın?