|

Biz nasıl mı büyük adam olucaz? Kolay.

Recep Yeter
00:00 - 16/05/2010 Pazar
Güncelleme: 21:01 - 15/05/2010 Cumartesi
Yeni Şafak
Biz nasıl mı büyük adam olucaz? Kolay.
Biz nasıl mı büyük adam olucaz? Kolay.

ryeter@yenisafak.com.tr


Antepteyim...

Molla Mehmet'in, nam-ı diğer Karayılan'ın Kurtuluş Savaşı'nda efsaneleştiği şehirde...

Gaziantep Üniversitesi güzide bir bahar etkinliğine ev sahipliği yapıyor.

Kimler yok ki... Herkes burada...

Ama tek bir kişi için!

O kişinin kim olduğunu söylemeden önce burada kimler var, onu anlatayım.

Neşet Ertaş. Bu civarın yerlisi... Lakin, kıymetini bilmeyen adamın peşinden gitmediğini her daim bildiren bir usta olarak burada... Memleketin fikir namusunu kurtarma adına, memlekette ne kadar adam varsa hepsi adına okuyup, hepsi adına düşünüp, hepsinin birlikte söyleyemediklerini tek başına söyleyebilen bir adam, Rasim Özdenören onca yoğunluğuna rağmen burada... Sadık Yalsızuçanlar burada, onlarca davete dönüp bakmayan Onur Ünlü burada, bugünlerde söyleşi için herkesin kuyruğa girdiği Semih Kaplanoğlu, tam üçgündür burada... Paranın bozduğu ahaliyi bozuk para gibi harcayacak enerjiyle çalışan ve başını kaldıracak vakti olmayan Abdurrahman Aslan burada! İlerlemiş yaşına rağmen zihni zindeliğiyle kendine hayran bırakan, ilmi kemaliyle aydınlatan Prof. Dr. Kurtuluş Kayalı, zerrece kibir göstermeksizin burada... Has adamların peşine takılmış yüreklerini çok önceden yollayıp, kendileri de peşinden giden şairler Adnan Özen, Sıtkı Caney, İsmail Kılıçarslan, Ahmet Murat Özel, Alper Gencer burada...

Hilmi Yavuz, en naif haliyle ben de geldim der gibi burada...

İstanbul'un kalabalığından kaçıp Kaş'ın bir köyüne sığınan, değme dostlarının şehre inmeye razı edemediği Alper Görmüş, fiziki meşakkatine rağmen fıtratına ters gelse de kalabalığa katlanma pahasına kalabalığın tam orta yerinde, burada...

Hakan Albayrak, tüm eşrafıyla burada...

Bu liste uzayıp gidiyor...

Evet, bu kadar insan tek kişi için burada:

Sadık Battal.

Ben de... Gel dedi, geldim.

Abdurrahman Arslan'la yanyana yürüyoruz, o da aynı şeyi söylüyor.

Onur Ünlü, 10 saatlik otobüs yolculuğuna katlanıp gelmiş.

Herkesin dilinde aynı tekerleme “Gel dedi, geldik.”

'Niye herkes burada?' sorusunun cevabı şimdilik bu kadar...

Yıllarca Van'da cevval sinemacılar yetiştiren Sadık Battal, bir süredir Gaziantep Üniversitesi'nde...

Üniversite rektörü Prof. Dr. Yavuz Coşkun, Battal'ı üniversiteye kazandırarak belki de Türkiye tarihinin en önemli transferine imza atmış. Kendisi de bunun farkında... Ama bu kadar insanı sadece bir selamla alıp üniversiteye getiren, Gaziantep Üniversitesi'nin esmer tenli beyaz kalpli çocuklarını sağcısı, solcusu, İslamcısı, liberali, ulusalcısı, muhafazakarı her telden cins kafalarla buluşturan Battal'ın kıymetini eminim bir kez daha farketmiştir.

Peki hakikaten neden geldik biz abi? Nedir bizi buraya getiren, nedir Battal'ı sevdiren...

Bu soruyu Antep'te olduğumuz hemen hergün defalarca sorduk. Defalarca da cevapladık.

Çünkü ihtiyacımız vardı buna... Sadece bizim değil, bütün bir memleketin ihtiyacı var diye sorduk, cevapları da bütün bir memleket adına vermeye gayret ettik.

Öyle uzun uzadıya cümleler kurulmadı, cevabı bulmak için... Hatta bir cümle, bazen tek bir kelime bile yetti, merakımızı gidermeye:

-Samimiyet!

-Dümdüz adam olmak!

-Üç kuruş menfaat karşısında eğilmemek...

-Kimseye yalakalık etmemek...

-Doğru bildiğini, karşısındakinin nüfuzuna, şanına, şöhretine makamına aldırmadan olduğu gibi söylemek.

-Gerektiği yerde, gereken şekilde ünvana da, şöhrete de iyi bir 'sie!' çekebilmek...

Elbette bir de işini iyi yapmak. Yaptığın işi severek, inanarak yapmak, o işi yaparken aldığın parayı kuruşuna kadar haketmek. Her kuruşta bir yetimin hakkı olma ihtimalini aklından berî etmemek... Merakımızı giderdik. Şimdi geldik hisse kısmına.

Eğer böyle olursanız, 'bu kadar çok, beyni ve kalbi dolu adamı İstanbul'da bile bir araya getiremezsiniz' diyen bir üniversite öğrencisinin ne demek istediğini gayet iyi kavrayabilirsiniz.

Böyle olursanız, Rasim Özdenören gibi ak saçlarının en dip noktasına kadar muhalif bir adamın, hayatında belki de ilk kez bir üniversite kürsüsünde,

o üniversitenin rektörüyle birlikte

bir konferans verirken inandığı doğruları dillendirebilmesine imkan sağlarsınız.

Eğer adam gibi adam olursanız, o kürsüde Rasim Özdenören konuşurken salonu dolduran farklı dünya görüşlerine sahip yüzlerce öğrencinin gönlüne 'konuşabilme, dinleyebilme, anlayabilme'nin ne kadar erdemli bir iş olduğu hissini düşürebilirsiniz.

Adam gibi adam olursanız, bugüne dek alışageldiğimiz kalıpların dışına çıkıp üniversite kürsüsünü marksiste de, liberale de, ulusalcıya da, İslamcıya da sonuna kadar açarsınız. Hatta hiç de alışık olmadığımız üzere öğrencilerine 'Marks'ı da okuyun, İbni Arabi'yi de! Bu memlekete okuyan insandan zarar gelmez' diyen Prof. Dr. Yavuz Coşkun'u daha da yüreklendirebilirsiniz.

Şükür ki, bu memleketin üniversitelerinde artık bilmekten, anlamaktan, konuşturmaktan korkmayan, yetiştirdiği çocukların ancak bu şekilde aydınlanabileceğini farkeden ve bunun için çabalayan rektörler var.

Gaziantep, üniversitesinin başında böyle bir hocası olduğu için, Sadık Battal gibi adam gibi bir adama çocuklarını emanet ettiği için, elbette göremediğimiz bilemediğimiz birçok isim vardır ama Genel Sekreter Yardımcısı Ökkeş Demir gibi kafası bürokrasinin sınırları dışına çıkabilen yöneticiler tarafından yönetilen bir üniversiteye sahip olduğu için çok şanslı.

Yazıyı yazarken üniversitenin bahar etkinliklerinde sahne alan Pinhani grubu tam da buraya uygun düşecek bir parça seslendiriyordu:

“Herkes köşesini kapmış, İyi ama ben nası büyük adam olucam

İyiler bu savaşı kaybetmiş, Peki ben nası büyük adam olucam”

Kolay Pinhani!

Karayılan'ın memleketinde bu sorunun cevabını bulmak daha bir kolay!

Dümdüz, adam gibi adam olarak. Unutma adamlar, hiçbir savaşta kaybetmez!


14 yıl önce