|

Bu sergi Ayasofya'nın ibadethaneye dönüşmesine vesile olsun isterim

Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'in dünyaya gelişinin kutlandığı "Kutlu Doğum Haftası" etkinlikleri kapsamında gerçekleştirilen 'Lisan-ı Hat ile Aşk-ı Nebi' başlıklı Hilye-i Şerif Sergisi Ayasofya Müzesi'nde açıldı. Türkiye'de bugüne kadar düzenlenen en büyük hilye sergisinde Hz. Muhammed'in dış görünüşünü ve vasıflarını anlatan 114 otantik ve çağdaş eser yer alıyor. Proje sahibi Mehmet Çebi, Ayasofya'nın kendisi için önemini anlatıyor ve ekliyor; "Bu sergi, Ayasofya'nın tekrar ibadethaneye dönüşmesi ümidinin sonucudur."

Kübra Sönmezışık
00:00 - 29/04/2012 Pazar
Güncelleme: 21:30 - 28/04/2012 Cumartesi
Yeni Şafak
Bu sergi Ayasofya'nın ibadethaneye dönüşmesine ves
Bu sergi Ayasofya'nın ibadethaneye dönüşmesine ves

Bundan on yıl önce Klasik Türk El Sanatları dendiğinde neredeyse kimse içeriğinin ne olduğunu bilmiyordu. O kadar bilinmezdi ki hat yazısına Kur'an yazısı, tezhip sanatına da Kur'an nüshaları içindeki süslemeler denirdi. Yıllar içinde hat, tezhip, minyatür, ebru, çini, kalemişi gibi sanat dallarına ilgi arttı. Bu ilgiyle beraber bir çok önemli sanatçı yetişti. Projenin sahibi Mehmet Çebi de Klasik Türk Sanatlarıyla kimsenin bilmediği, ilgilenmediği dönemde tanışmış. Çebi, Bakırköy İmam Hatip Lisesi mezunu ve hat sanatına olan merakı o zamanlara dayanıyor. 1986 yılında İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi'ni kazanmasıyla birlikte, sahaflar çarşısına sık sık gider olmuş. Orada dostluklar geliştirmiş ve hattatlarla tanışmış. Üniversitede okurken ufak tefek eserler almaya başlamış. Okul bittikten sonra bir dönem ticaretle uğraşmış. Fakat sanat aşkı ticareti bastırmış ve müzayedelere katılmaya başlamış. Orada hat sanatı gibi diğer klasik sanatların değerinin gitgide arttığını gözlemlemiş. O da daha önce aldığı eserleri müzayedelere koyup değerlendirmeyi düşünmüş ve küçük meblağlara aldığı eserleri üç-beş katına satmış. Bu manzarayı gören Çebi, kendi müzayede şirketini kurarak profosyonel anlamda alım satım işiyle uğraşmaya başlamış ve piyasaya adımını böyle atmış.

İYİ Kİ HATTAT OLMAMIŞIM

Peki O hiç sanat yapmayı düşünmüş mü? Çebi'nin böyle bir girişimi olmuş aslında. Hattat Ali Toy'dan bir dönem ders almış. Fakat diğer işler ağır bastığı için, o sanatın hakkını veremeyeceğini düşünüp bırakmış. Tercihini ticaretten kazandığı paraları koleksiyoner olarak sanata destek vermek üzerine kullanmış. Osmanlı Sanatı'nın fiyat olarak belli bir seviyeye çıkarmış. "Bir çok koleksiyoneri müzayede şirketleriyle tanıştırdım. Onlara danışmanlık yaptım. Hat sanatının bu kadar gündeme gelmesi ve önem kazanmasında çabam büyük. Bu konuda mütevazı olmak istemem. Osmanlı Sanatları, Türk resim sanatı ve diğer Osmanlı sanatları olan tombak, gümüş gibi sanatlar üzerine de zaman içerisinde birikimim ve tecrübem oldu. Bu sanatlarla ilgili yurtiçi ve dışında ne kadar müzayede varsa takip ediyorum. Yurt dışından da çok sayıda eser alıp Türkiye'ye getirdim."

Çebi her ne kadar özenle anlatsa da esasında bunları çok önemsemiyor. Onun asıl önemsediği şey başka. "Türkiye'de Milliyetçi Muhafazakar camiadan bir çok zengin var. Avrupa'daki bütün ciddi müesseselerin, koleksiyonları var. Türkiye'de maalesef bu yaygınlaşmış değil. Koç, Sabancı, Eczacıbaşı gibi aileler özellikle Cumhuriyet dönemi sanatının koleksiyonlarını yapıyor. Fakat klasik sanatların bir koleksiyoncusu yok"

RESME GÖSTERİLEN İLGİ HATTAN ESİRGENMESİN

Mehmet Çebi, bu eksiği katıldığı organizasyonlarda da dile getiriyor. Kısa bir süre önce Bülent Eczacıbaşı'nın hayatını anlatan bir konferansa katılan Çebi, bu sorunu gündeme getirmiş. "Siz çok güzel bir müze yaptınız. Fakat resim sanatı bizde 1850'de başlamış bir sanat. 150 sene mazisi olan bir sanat için çok ciddi bir yatırım yaptınız. Oysa bu topraklarda bin yıldır icra edilen, Türkler'in bir numara oldukları hat sanatı ve etrafında şekillenen klasik sanatlarımız var. Neden resim sanatına gösterdiğiniz ilgiyi, bu sanatlara göstermediniz?" Çebi bu sorunun cevabına şaşırmış. "Aslında şunu demesini bekliyordum. "Biz böyle bir kültür içinde değil, batı tarzı bir eğitimin içinden geldik. O yüzden o sanatları anlayamadığımız için sahip çıkmadık. Fakat bu kültürden gelen benden daha zengin adamlar var. Onlar neden sahip çıkmadı?" Fakat o benim soruma şöyle yanıt verdi; "Biz bunun ezikliğini yaşıyoruz. Evimde hat sanatının çok güzel örnekleri var. Klasik sanatları seviyorum. Fakat maalesef biz bu sahada kendimizi ortaya koyamadık. Bundan sonra Türk geleneksel sanatının gelişmesi için yoğun bir çaba göstereceğiz" Bu cevap beni çok mutlu etmişti.

YENİ EKOL OLUŞTURAMADIK

Çebi'nin klasik sanatlarda eksik gördüğü bir şey daha var, o da ekol oluşturulmaması. O bunu önemsiyor ve eskileri tekrar etmenin bir anlamı olmadığını söylüyor. "Hat sanatı tarihte çok güçlü insanlar çıkarmış. Şeyh Hamdullah, Yakut yazılarını Sultan Beyazıt Şeyh Hamdullah'a getirmiş, 'bunları incele ve sen yeni bir yazı ekolü oluştur' demiş. Şeyh Hamdullah Yakut'un yazılarını almış, üzerinde uğraşmış ve daha sonra yeni bir tarz ortaya koymuş. O tarz daha sonra Hafız Osman tarafından en mükemmel şekline getirilmiş ve bu günümüze kadar devam etmiş. Hala nesih yazı da 1485 yılında başlayan ekol devam ediyor. Aynı dönemlerde Rakım tarzı ortaya çıkmış. Rakım, Celi yazılarda bir devrim yapmış. Kitaplardaki olan yazıyı duvarlara taşımış ve hat sanatının bir dinamizm kazanmasına vesile olmuş. Bugün hala Rakım ekolü üzerine işler yapılıyor. Hafız Osman'ın yazdığı hilye ile günümüzdeki hattatların yazdıkları arasında form olarak hiç bir fark yok. Fark olmalıydı. Klasik iyidir. Çünkü güzel bir eser klasik olabilir. Fakat klasik sanatın da yeni arayışların peşine düşmesi lazım"

Mehmet Çebi, dünyanın her yerindeki hattatlarla irtibat halinde. O hattatların yeni ekoller oluşturması için onlara imkan sunuyor ve serbest tarzda yazdıkları hatları koleksiyonuna ekliyor. "Sürekli çalıştığım 20 hattat var. Ben onlardan kendilerine çok saçma gelecek işler istiyorum. Yeni arayışlara ve denemelere açık olun diyorum. Ayasofya sergisinin içinde modern işlerde yer alıyor. Başbakanımız en çok o eserleri beğendi ve 'Bunlar çok değişik ve yeni şeyler' dedi. Dünyada milyonlarca resim koleksiyonu var. Bu insanları biz hat sanatıyla ilgilenen insanlar olarak, etki alanımıza almamız gerekiyor.


EN BÜYÜK PROJEM MESCİD-İ NEBEVİ SERGİSİ

Mehmet Çebi, bundan sonraki projelerini şöyle anlatıyor; "En önemli sergimi Londra'da yapmayı düşünüyorum. Londra dünyada sanatın merkezi. Londra'da British Museum'da sergi açmak istiyorum. Sonra sırasıyla Paris, Honkong, Tahran, Katar, Duabi'de sergiler açmayı düşünüyorum. En büyük projem ise Mescid-i Nebevi'nin dış avlusunda bin hilye ile sergi açmak. Ayrıca beş milyon adet tıpkı basım yapmayı düşünüyorum. Oraya gelen her Müslüman'a bu eserleri bir kaç dilde hediye etmeyi düşünüyorum. Bu proje benim zirvem olacak." Mehmet Çebi cümlesini Hat sanatıyla ilgili önemli bir öngörüyle noktalıyor. "Bundan bir kaç yıl sonra Hat eserleri milyon dolarlara satılacak ve inşallah hak ettiği değeri bulacak"

FATİH'TEN NİŞANTAŞI'NA GİDİP KLASİK SANATLARI HATIRLATTI

Klasik Türk Sanatlarına sahip çıkan ve projeler geliştiren bir koleksiyoner olan Mehmet Çebi'nin Nişantaşı'nda bir ofisi bulunuyor. Çünkü Türkiye'nin sanat tüccarları bu civarlarda. Önemli galeri ve antikacılar bu bölgede yer alıyor. Çebi'nin eski ofisi Fatih semtindeymiş. Bu sebeple Nişantaşı'na taşındığını anlatıyor.


AYETLERİ İNSANLAR MÜSLÜMAN OLSUN DİYE YAZDIRMIYORUM

Mehmet Çebi, daha önce Vatikan'da bir sergi açmıştı. Şimdi ise Ayasofya'da açtı. O bu mekanları tebliğ etmek için mi tercih ediyor? Çebi cevaplıyor; "Sanat faaliyetlerine tebliğ diye bakmamak lazım. İşimizi güzel yapmamız bir tebliğdir zaten. Müslüman olduğumuzu herkes biliyor. Bundan da gocunduğumuz yok. Ayetleri insanlar Müslüman olsun diye yazdırmıyorum. Ayasofya şimdiye kadar yaptığımız en önemli projelerimden birisi. Çünkü manevi bir önemi var. Orası şuanda bir müze ama bizim gönlümüzde camidir. İnşallah bu sergi Ayasofya'nın tekrar bir ibadethane olmasına vesile olur. Sergi için çok kaliteli bir mekan. Her gün yirmi bin kişinin gezdiği bir müze. Bu insanların yüzde 80'i gayrimüslim. Sergi bir ay içinde 600 bin kişinin gezdiği bir sergi olacak."

ELİMDE ÜÇBİN ESER VAR

Mehmet Çebi bize koleksiyoner olmanın inceliklerini anlatıyor; "Bu iş tecrübe işi. Dönemleri çok iyi bilmeniz, çok eser görmeniz, hattı çok iyi bilmeniz ve genel kültürünüzün iyi olması gerekiyor. Bir eserin hangi yüzyıla ait olduğunu ve onun hangi kalitede olduğunu anlamalısınız. Eserleri sadece katalogtan değil, onları canlı görmeniz gerekiyor. Hatta görmekte yetmiyor, para verip o eserleri almanız gerekiyor" Çebi'nin elinde üç bin eser yer alıyor ve üç yüz tezhip sanatçısıyla çalışıyor.



12 yıl önce