|

CHP güven ilişkisi kuramadı

Bekir Ağırdır, Türkiye'deki en önemli araştırma şirketlerinden biri olan KONDA'nın genel müdürü. Seçim sürecinde en yakın tahminleri yapan kişi olan Ağırdır, yerel seçim sonrası için siyaset dilinin değişmesi gerektiğini savunuyor ve 'gerilim ve siyasi rekabetsizlik sona ermeli' diyor.

Büşra Sönmezışık
00:00 - 6/04/2014 Pazar
Güncelleme: 16:42 - 5/04/2014 Cumartesi
Yeni Şafak
CHP güven ilişkisi kuramadı
CHP güven ilişkisi kuramadı

Mart 2014 yerel seçimleri Türkiye tarihinde görülmemiş bir sürece sahne oldu. Özellikle 17 Aralık sonrası her sabah başka bir kaset veya tape ile karşılaştık. Son güne kadar tansiyon biraz olsun düşmedi. Geçtiğimiz hafta açıklanan seçimler Ak Parti'nin galibiyetiyle sonuçlandı. Araştırma şirketi KONDA'nın genel müdürü Bekir Ağrıdırla seçim öncesini ve sonrasını konuştuk...

Ülkemiz çok yıpratıcı bir süreçten geçti. Çözüm süreci, Suriye, Ak Parti-Cemaat gerilimi, 17 Aralık ve kasetler. Bütün bu tabloya bakacak olursak Ak Parti'nin önemli bir oranla fark atmasının sebebi nedir?

İşin sırrı 2002 öncesine dayanıyor. 1969 seçimlerinden 12 Eylül darbesine kadar 11 yıl boyunca Türkiye'deki siyasi hükümetlerin ömrü 10 buçuk aydır. 1983'ten 2002'ye kadar aradaki hükümetlerin ömrü ise ortalama 1 yıl dört ay. 1983 seçimlerinden 2002 seçimlerine kadar olana süreçte her seçimin birinci partisi farklıydı. Toplum 1970'lerde hala yüzde 65 nüfus kırlarda yaşarken bugün yüzde 20'lere düşmüştür. 1970'lerde Türkiye'de üniversite mezunlarının oranı yüzde 6 iken bu oran yüzde 12'ye yükseldi. Nereden bakarsak bakalım bu kırk yıl içinde hayat aynı değil. Türk insanı bunun farkında. Böyle kırk yıllık bir hikâyenin üzerine Ak Parti geliyor ve ilk beş yılında bile kimsenin hayal edemeyeceği şeyler yapıyor. Dolayısıyla Ak Parti'nin heybesinde çok önemli bir başarı hikâyesi var. Bir de toplum karşısında kendinden saydığı bir kadro görüyor.

DİNDARLIK OY KAZANDIRMIYOR
'Dindar kimlik' bu tercihlerde ne kadar etkili?

Hayır, toplum sadece dindar olduğu için Ak Parti'ye oy vermiyor. Seçmen için öncelik hanesinin dirliği ve düzenliğidir. Bunun dört unsuru var; geçim, eğitim, sağlık ve güvenlik. Öncelikle bizi var eden ve hayatımızı ayakta tutan şey bu. Bunu sağladıktan sonra orta alanda kendimizi rahat hissetmemiz gerekiyor. 2011'den itibaren bakarsak iki yıl Suriye meselesi gündemimizdeydi. Ardından çözüm süreci oldu. Peşinden Haziran ayında Gezi olayları ve şimdi de 17 Aralık ortaya çıktı. 2011 yılında ilk kez siyasi sorunlarımızı siyaset marifetiyle çözmeye başladık. 2011 seçimlerini belirleyen buydu. Seçmenin kanaati oturdu.

Yıl dağılımına göre grafikte bir değişim var mı?

2006 -2007'den beri seçmenin siyasi tercih anlamında çok radikal değişiklik olmadı. Aradaki değişen tek şey 2009 yılındaki ekonomik kriz. 2007 yüzde 48 oy alan Ak Parti 2009 yılında yüzde 38'lerde oy almıştı. Ak Parti'nin yıllardan beri ezici üstünlüğü devam ediyor.

Daha önceki seçimlere göre seçmen hangi saiklerle kararını verdi?

2014 seçimlerinin ana belirleyicisinin kimlikler olduğunu düşünüyorum. Her seçimin ana belirleyicisi farklıydı. 2002'de seçmen Ak Parti'yi ödüllendirmekten daha çok önceki dönemin partilerin aktörleri cezalandırmaktı. 2007'de Ak Parti'nin beş yıllık dönemde yaptığı ekonomik yatırımlarının ödülü olarak yüzde kırk yedi oy aldı. 2011'de toplumsal sorunları çözme umuduna oy verdi. Bugün ise belirleyici olan şey siyasi kimlikler oldu. Ak Parti cumhurbaşkanlığa giden yolu açmış da oldu bu seçimlerle.

SADECE KARARSIZLAR ETKİLENDİ
Seçim kampanyalarının seçmen üzerinde bir tesiri var mı?

Tek başına baktığınız zaman bu kampanyaların ben çok etkisi olmadığını düşünüyorum. KONDA'da seçmen davranış modeli diye geliştirdiğimiz bazı modeller var. Onlar kısaca şöyle; seçmenin üçte biri ideolojik olarak partiye oy veriyor. Dörtte biri lider takipçisi yani parti ile değil liderle güven ilişkisi üretiyor. Beşte birlik bir grup da taraftar seçmeni yani partiyle fikri beraberliği yok ancak bir duygusal ilişkisi kuruyor. Yüzde on ikilik bir grup siyaset takip eden gruptur. Bunlar bilinçli ancak partisiz seçmenlerdir. Yüzde sekiz sandık başında karar veriyor. Son dakika seçmenlerin siyasetle alakaları yoktur, kendi oturduğu belediye başkanını bilmez. Kampanyalar genellikle son dakika seçmenlerini etkiler.

CHP GÜVEN VERMİYOR
Toplumun vazgeçemediği şey tam olarak ne peki? Güven, çalışkanlık, alternatifsizlik. Hangisi?

Ak Parti tabanında mağdur olmuş bazı kesimler var. İlk defa o kesimi bir iktidar ciddiye alıyor. Öncelikli kararı yolsuzluk üzerinden değil. Ak Parti'ye sahip çıkmaktı amaç. Kampanyaların etkisini azaltan bir diğer sebep de bu. Türkiye'de siyasi rekabet eksik. Araştırmalara baktığımızda bütün yaşadığımız olaylar sonucunda toplumun giderek ağrı eşiği düştüğünü görüyoruz. Ak Parti'ye oy vermek istemeyen seçmenin gideceği alternatif bir parti yok. CHP'nin en büyük sorunu toplumun geri kalanıyla güven ilişkisi kuramaması.

Seçimi nasıl özetlersiniz?

Emek kazandı. Ancak siyasi gerilimin ve kimlikler üzerinden siyasetin oluşturulmasının çok belirleyici olduğunu düşünüyorum. Bunu aşmamız lazım. Ortak hayatın kurallarını konuşmamız gerekiyor. "Biz" duygusu parçalandı. Herkes "biz" derken kendi tarafını kastediyor. Buna bir son verilmeli.

MHP tabanını korudu
Partilerin bu süreçte özel bir stratejileri var mıydı?

AK Parti ve CHP bu seçimlerde MHP'nin oylarını almaya çalıştılar. Sonucun böyle olacağını Ak Parti zaten tahmin ediyordu. Oyunu toplumdaki milliyetçilerden veya ülkücülerden arttırabilirdi. Her parti kendi kimliğine daha yakın bir partiyi seçiyor. Ak Parti'nin bayrak reklamı kendi tabanının gururunu okşasa bile MHP ve BBP seçmenine yönelmekti. CHP bunu aday transferi yoluyla yaptı. Ama sonuç çok da başarılı değil. Bence MHP bunu gördü. Onlar telaşlanmak yerine sessizliğini korumayı tercih ettiler. Özellikle 17 Aralık sürecinde çok soğukkanlı davrandılar. Kavganın sert tarafına girmediler. Açılım sürecinde MHP, ülkücü ve milliyetçileri sokağa dökülme provokasyonlarına karşı evlerinde tuttu. Son on yıldır bütün tahriklere rağmen hatta Burak Can'ın öldüğü gecede bile MHP soğukkanlılığını korudu. Bu sayede kendi tabanlarını muhafaza etmeyi başardı.

Seçmen bazı bölgelerde sürpriz yaptı. Öncekinden farklı partilere yönelildi. Bunu nasıl açıklarsınız?

Ben çok sürpriz olarak da görmüyorum. AK Parti bir il hariç seksen ilde ringdeki iki boksörden biri. Ak Parti farklı illerde doğuda BDP, ortada MHP batıda da CHP ile rekabet ediyor. Rekabetin bir tarafı Ak Parti diğer tarafı farklı lokasyonlarda bu üç partiden biri. Siyasi rekabet olmadığını görebiliyoruz. Trakya'dan Antalya'ya uzanan bir CHP bandı vardır. Ama Ak Parti orada da yüzde otuz beş civarı oy alıyor. 12 Eylül referandumu buna örnektir. Antalya'yı Ak Parti, Mersin'i MHP alması sınır illerde az değişim olduğunu gösteriyor. Ana tabloya baktığınızda çok özel bir değişiklik görünmüyor.

17 Aralık'ın seçim sonuçlarına nasıl bir tesiri oldu?

17 Aralık'ın farklı boyutları var. Yolsuzluk ve farklı bir yapılanma. Bana kalırsa daha vahim olanı dışişleri bakanlığındaki dinleme meselesidir. Doğrudan hepimizin hayatını ilgilendiren bir durum. İçeriği tartışabilirsiniz ancak o seviyedeki bir konuşmanın basına sızması korkunç. O yüzden her şeyi unutup sadece kutuları konuşamayız. Bütün bu hikâyeden sonra artık hiçbir şey eskisi gibi olamaz. Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar bu gerilim sürecek gibi görünüyor.

Korkular giderilmeli
Yoğun ve gerilimli bir süreçten geçtik. Suların durulması için nasıl bir yol izlemek gerekiyor?

Her partinin bu gerilimden sonra anlamaya çalışması lazım. Ak Parti'nin şunu düşünmesi lazım; 12 milyon CHP'ye, 6 milyon insan da MHP'ye oy vermiş. Bu 18 milyon kişinin korkularını anlamaya çalışmalı. Diğer partilerin de 20 milyon kişi bütün bu kasetlere ve yıpratmalara rağmen Tayyip Erdoğan'a sahip çıkıyorsa bunun sebepleri üzerine kafa yorması gerekiyor. Bütün partilerin toplumun diğer farklı kesimlerinin de kale alan, varlığını tanıyan, ortak yaşam taleplerinin peşinde olan yeni bir siyaset üretmelerine ihtiyacımız var ki bu huzursuzluğu aşabilelim. Aksi halde gerilim devam eder.

BDP yerelde model olabilir
HDP ve BDP oylarını bu seçimde yükseltti. Bu sonucun çözüm sürecine faydası olacağını düşünüyor musunuz?

Evet. Türkiye bence çok önemli bir fırsat yakaladı. Aslında çok da önemli bir farklılık yok. Pratik olarak baktığınızda BDP'nin Güneydoğu'da üç büyük şehir olmak üzere 11 ilde belediye başkanlığını kazandığını görüyoruz. Oyu artmamış olabilir. Ancak bu seçimlerde Ak Parti'nin ikinci kazanımının BDP olduğunu düşünüyorum. Bu zamana kadar parti olarak farklı bir şey söyleyen tek BDP'ydi. Projesiz insan odaklı bir yerel yönetim iddiasında bulundu. Türkiye'de az konuşulan şey yönetimdeki merkeziyetçi düzen. Bunun adem-i merkeziyetçiliğe dönüştürülmesi lazım. Türkiye artık yerel yönetim ve bölge kavramını tartışabilir gibi bir umudum var. BDP'nin yerel yönetimler için yeni bir model olacağını düşünüyorum.

Kutunun tesiri olmadı

? CHP seçim kampanyası boyunca ayakkabı kutusundan bahsetti ancak görünen o ki tesiri olmadı… Bunun üzerine 'Türk toplumu yolsuzluğa mı alıştı?' sorusu ortaya atıldı. Meseleyi nasıl yorumlamak lazım?

Saçmalık! Rakamlara bakacak olursanız bir tesiri olmadığı açık. Bir kere hiçbir toplum yolsuzluğu hoş görmez. Demek ki ondan daha güçlü başka belirleyiciler var. Seçimde bu nedenle yolsuzluk ikinci planda kaldı. Şuan siyaset dünyamız kimlik dünyamız arasına sıkıştı. Kimileri haklarından, kimisi dini referanslardan alarak durumu değerlendiriyor. Dindarların, Kürtlerin ve Alevilerin kendilerince haklı talepleri var. Bu talepler üzerine siyaset şekillenmeye başladı. Ancak partiler kendini temsil ettiği bir kimliğe kitlemiş durumda. O yüzden kutular görünmeseydi de sonuç bu olacaktı. Yolsuzluk gibi reel problemler bile doğrudan seçmen tercihini etkileyemez hale geldi. Partiler toplumun bütünü kapsamak yerine herkes kendi doğrusunu en doğru olarak dayatmayı tercih etti. Kendi doğrularımızla yaşayabiliriz ancak trafiğin de bir kuralı var. Ortak hayatın kuralını konuşmamız gerekiyor.

Cemaatin oy etkinliği ve saf değiştirmesi süreç boyunca epeyce tartışıldı. Cemaat beklediği sonucu elde etti mi?

Yok. Bence zaten öyle bir ağırlığı da yoktu. Cemaatin toplumsal bir tabanı olduğunu sanmıyorum. Toplumda bir cemaat gerçekliği var ancak bu denli siyasileşmesi alışık olduğumuz bir durum değil. Sadece din odaklı bir cemaat konuşmadığımız açık. Bu sebeple çok büyük bir değişiklik de oluşturmadı.

10 yıl önce