|

Hüzne mahkûm edilmiş kadının dünyası

Televizyon dizilerinin yazarı, yapımcısı ve yönetmeni olarak tanınan Nick Murphy bu kez hayaletli korku-gerilim sinemasının klişelerinde geziniyor. Anlatım diliyle seyirciyi şaşırtmayan yapım, senaryosuna yedirilen sosyal tespitlerle orijinallik yakalamayı başarıyor.

Naz Emel Koç
00:00 - 22/04/2012 Pazar
Güncelleme: 22:58 - 21/04/2012 Cumartesi
Yeni Şafak
Hüzne mahkûm edilmiş kadının dünyası
Hüzne mahkûm edilmiş kadının dünyası

İngiltere, 1921. Savaş ve hastalık yüzünden çok sayıda insanın ölümünün ardından, hayalet söylentileri, ruh çağırma seansları her yanda dolaşmaktadır. Doğaüstü güçlere inanmayan Florence Cathcart adlı kadın bir tür hayalet avcılığına soyunarak, insanları ruh çağırma seanslarıyla kandıranların ipliğini pazara çıkarmaktadır. Yatılı bir okuldan kendisine, etrafta görünen küçük çocuğun hayaletini yakalaması yönünde teklif gelir. Florence oyun olduğuna inandığı olayları ortaya çıkarıp çocukları korkularından kurtarma amacıyla işi kabul eder. Ama içine girdikçe inanmadıklarıyla yüzleşmek zorunda kalır.

Hikâyesi, anlatım teknikleri, mekânları, makyajlarıyla bildiğiniz hayaletli hortlaklı korku filmlerinden biri Öbür Dünyadan. Ancak filmin derdi, seyirciye unutamayacağı bir korku-gerilim deneyimi yaşatmak, anlatım diliyle kendini ispatlamak filan değil. Öbür Dünyadan sunmak istediği toplumsal tezi, bu tarz konularda çok da birlikte kullanılmayan korku-gerilim formatıyla anlatmayı tercih etmiş. Bu da filme kendince bir orijinallik katıyor. Filmin ortaya koyduğu tez, 1920'lerin İngiltere'sinde toplumda çok da kabul görmeyen kadının durumunu anlatıyor. Bu yönüyle film bana kalırsa Virginia Wolf'un Kendine Ait Bir Oda'sından çok da farklı bir şey anlatmıyor. Hatta filmin bazı vurgularında, kendimi kitabı tekrar okumuş gibi hissettiğimi söyleyebilirim.

Filmin başkahramanı Florence ilk sekanstan itibaren kendini ispatlamış, ayakları üzerinde duran kadın tipi olarak karşımıza çıkıyor. Yaptığı işin sıradışılığı kadar, Florence'ın böyle bir konuma gelmiş olması bile o dönem için şaşırtıcı bir özellik. Okul hizmetçisinin birkaç kez tekrarladığı "daha önce hiç eğitimli bir kadın görmemiştim" sözleri, Florence'ın konumunu pekiştirme amacıyla kullanılmış. Evindeki sahnede Florence'ı o dönemde kadınların çok da kullanmadığı bir giysi olan pantolonla görüşümüz de aynı bütünlüğe hizmet ediyor. Hizmetçi kadın ve Florence arasındaki zıtlık ise "geleneksel" kadın ve "modern" kadın arasındaki ayrımı açık hale getiriyor. Ancak tüm bu farklılık Florence'ı kadın topluluğunun bir parçası olmaktan alıkoyamıyor.

GELENEKSELDEN MODERN KADINA...

Geçmişinde yaşadığı incinmişlikler, kayıplar Florence'ın naif ve kırılgan yanını ortaya çıkarıyor. Bu anlamda filmdeki tüm karakterlerde bir kadınsılık söz konusu. Çünkü filmin ilk sahnesinden itibaren savaştan çıkmış ve çok ciddi kayıplar yaşamış bir toplumun hüznünü seyrettiğimizi biliyoruz. Yalnızca erkeklerin gittiği savaş sonrasında, gidenlerin de gidemeyenlerin de tümü yaralı. Gidenler kahraman payesi alsalar da yaşadıkları dehşetin acısını daima vücutlarında ya da ruhlarında hissetmeye mahkûmlar. Gidemeyenlerse ya bir yakınlarını kaybetmişler ya da gidememenin, emek verememenin ezikliğini taşıyorlar. Kadınlar bu hüzne direkt maruz kalmıyor (-muş gibi duruyor) belki ama gidemeyen erkeklere, kadınlarla aynı kategoride tutulmanın ezikliği bile yetiyor da artıyor. Savaşın, dehşetin, ölümün faturası erkeklere kesiliyor bu filmde özetle. Filmdeki anlam dünyası iki cinsiyeti birbirinden kesin çizgilerle ayırıyor, kadınları erkeklere ait bir dünyada hep bir hüznün içinde yaşamaya tutsak bırakıyor. Filmdeki korku ve gerilim unsurlarının belli bir dozda tutulduğunu söyleyebiliriz. Efektlerin abartılmayışı, renkler yakalanan nostaljik esinti filmi daha da bir seyredilir kılıyor. Kansız gerilim korku severlerin Öbür Dünyadan'da belli bir seyir zevki yakalayacağına şüphe yok. Okuyucularımızı kısa süreli de olsa müstehcenlik konusunda uyarmakta yarar var.


Orijinal adı The Awakening

Yönetmen: Nick Murphy

Oyuncular: Rebecca Hall, Dominic West, Imelda Staunton

Tür Gerilim, Korku

Yapım: İngiltere,2011



SİNEMA SEMİNERLERİMİZ DEVAM EDİYOR


Her ayın son Cumartesi günü olduğu gibi, Düşüncenin Görsel Dili: Sinema söyleşilerimiz Taksim Atatürk Kitaplığı'nda devam ediyor. 28.Nisan Cumartesi saat 16.00'da başlayacak programda Serçelerin Şarkısı filmini ve sinemada gündelik olayların seyirci üzerinde bıraktığı etkileri konuşacağız.


12 yıl önce