|

Kendi sanatlarımıza şaşı bakıyoruz

Prof. Dr.M. Zeki Kuşoğlu çıkardığı Türk Sanatı'nda Gümüş isimli kitabında gümüşün tarihimizdeki önemini ve sanatını anlatıyor. Türk sanatına olan ilgisizliği eleştiren Kuşoğlu, 'Kendi sanatlarımıza şaşı bakıyoruz' diyor.

Büşra Sönmezışık
00:00 - 2/03/2014 Pazar
Güncelleme: 17:55 - 1/03/2014 Cumartesi
Yeni Şafak
Kendi sanatlarımıza şaşı bakıyoruz
Kendi sanatlarımıza şaşı bakıyoruz

Prof. Dr. M. Zeki Kuşoğlu Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Resim-İş Eğitimi Bölümü Grafik Anasanat Dalında öğretim üyesi. Meslek hayatının ilk yıllarından itibaren ihmal edilmiş ve unutulmaya yüz tutmuş geleneksel sanatlarımıza yoğun mesai harcayan Kuşoğlu, özellikle ahşap, taş ve madenlerle yapılan sanatlarımız hakkında makale yazarak konferanslar veriyor. Kendisinin hurdacı ve antikacı gibi akla gelecek her yerden topladığı eserlerle iyi bir koleksiyonu var. Yurt içinde ve yurt dışında otuzdan fazla kişisel sergi açan Kuşoğlu'yla Gümüş sanatının yanı sıra Türk sanatını da konuştuk.

Madenlerle ilgili çıkmış pek çok kitap var. Bu kitabın diğerlerinden farkı nedir?

Bu kitabın bütün sanat tarihi kitaplarından farkı özellikle teknik bilgi vermek. Bizim sanat tarihimizde bu tarz izahlı kitap yok. Teknik öğrenmek isteyenler bu kitaptan faydalanabilir. Ben daha çok yaptıklarımı yazıyorum. Bu kitabı yaklaşık otuz yıl önce yazmıştım. Bunun gibi başka kitaplarım da var. Basacak yayınevi bulamadığımdan bekliyorlar. Bir ölçüde de sanat tarihine malzeme olacak bir kitap. Burada yaklaşık 17 tekniği anlatıyorum.

YÖRESEL KIYAFETLERİMİZDE VAR
Gümüş bizim tarihimizde eski Türklere dayanıyor. Ama kaynaklarda gümüşten ziyade derinin üzerinde durulur. Neden?

At koşumları gümüşten yapılmıştır. Gümüşten yapılmış Uygur kemerleri muhteşemdir. Karadeniz'in yöresel kıyafetinde erkeklerin üzerlerine taktıkları metal sarkıçlar gümüştendir. Orijinalleri var bende, şahanedir. Oğuz Hakanlarından Şu'nun çok büyük bir gümüş havuzu varmış. İçinde kuğularını yüzdürürmüş. Hatta harbe gittiği zaman bile gümüş havuzunu beraber taşıtıp, harpte kararları o havuzun başında verdiği rivayet edilir. Zaten Ergenekon efsanesinde demir dağın eritilmesi buna güzel bir örnektir. İslam'la birlikte de bunlar pekişmiştir. Çünkü Hz. Peygamberin de bu konuda birkaç hadisi vardır. Kendisi de yüzüğünü gümüşten yaptırmıştır. Gümüşü kendisi tavsiye etmiştir.

Gümüşü diğer madenlerden ayıran özellik ne peki?

Altınla ve bakırla yapılan özel eserler vardır. Ancak gümüş bunun ortasında bir madendir. Hem bakırla hem de altınla yapılanlar gümüşle yapılmıştır. Osmanlı döneminde altının değeri olduğu gibi gümüşün de değeri vardı. Bakır zamanla eğer ciddi korunmazsa kanser olur ve çürümeye başlar. Gümüşte böyle bir vasıf yoktur. Fakat özellikle Osmanlı döneminde ekonomik sıkıntılarda altın ve gümüşler sarayda eritilerek kullanılmıştır. Onun için günümüze gelen eser sayısı azdır. Fakat buna rağmen mevcut olanları muhafaza edebilmek gerekir.

ZEVKLERİMİZ DEĞİŞTİ
Gümüşün hayatımızdaki yeri daraldı. Bunun sebebi pahalı olması mı yoksa değerlerimiz ve zevklerimiz mi değişti?

Gümüşün geçmişte yaygınlıkla kullanılmasının nedeni ucuz oluşuydu. Altından daha ucuzdu. Son dönemlere kadar DP'ye kadar çok fazla gümüş kullanılırdı. Her usta 20-30 kilo gümüşle çalışırdı. Kupalar gümüş döğme ve kakmalarla yapılırdı. Kakmacı Ziya Bey'in hayatını kaleme aldım. Yarış atlarında kullanılan takımlar ve yaptığı kupalar bir sanat eseridir. Ucuzluğundan ötürü hemen hemen bütün araç gereçler çelik yerine gümüşten yapılmıştır. Şu anda pahalı olmasından daha ziyade zevklerimiz değiştirildi. Siz evinizde fincan zarfı, kemer, yemek takımlarını gümüş olarak kullanıyor musunuz? Hayır. Eskiden paralar da gümüşten yapılıyordu.

TEKNİK BİLMEKLE SANAT YAPILMAZ
Ne kadar gümüşünüz var?

Toplam olarak bakarsanız 20 kilo gümüşüm vardır. Bunların çoğu benim koleksiyonumda birçoğu da benim yaptıklarımdan oluşuyor. Altın gümüş üzerinde daha çok çalışıyorum.

Siz bildiklerinizi öğrencilerinize aktarıyor musunuz?

Birkaç öğrencim var. Ama yapmak o kadar da kolay değil. Geleneksel sanatlardan pek çoğuna hâkim olmanız gerekiyor. Tekniği öğrenirsin ama ortaya sanat koyamazsın. Önce bilerek sonra kabiliyetinle bütünleştireceksin. Kaç tane gümüş kakmacıdan haberiniz var? Kakmacı Ziya beyi duyan kaç kişi çıkar? Ama Picasso'yu bilmeyeniniz yok. Batılıların değerlerini yarım yamalak bilirken kendi değerlerimizde sıfırız. Kendi sanatımıza şaşı bakıyoruz. Ecdada layık olmak istiyorsak fedakârlık yapmak durumundayız. Annemden ve babamdan kalan parayla Osmanlı padişah madalyaları yapmaya çalıştım. Her padişah için bir kilo altın harcadım. 9 padişah bir Osmanlı arması 12 madalya yaptım. Ben zengin bir adam değilim. Hiç kimse de benim yaptığım gibi madalya yapmadı.

Taklit asıllarından daima kötüdür
Türk sanatlarının sanat mı yoksa zanaat mı olduğu tartışması her dönemde olmuştur. Sanatla zanaat arasındaki fark nedir?

Zanaatla sanat arasındaki fark şu; ikisinde de ustalık vardır. Birisi objeyi sürekli tekrar eder. Başkası ise bir daha aynı işi yapmaz.

O sanatkâr mıdır?

Evet. Daima yeni formlar üreten ve endişe taşıyan kişi sanatkârdır. Ben birkaç defa Topkapı Sarayı'nda sergi açtım. Sarayı avcumun içi gibi biliyorum. Ecdadım ne yapmış ben üzerine ne yapabilirim diye hep kendime sorarım. Hiçbir zaman birebir kopyasını yapmam. Kendime kopyacı dedirtmem. Sanatta kopyacılık öğrenmekle yapılan şeydir. Biz grafikte, resimde ve mimaride kopya yaptırırız. Ama sanatkâr olduktan sonra insan kopya yapmaz. Bir çalışma benimkine benzerse bir şey demem fakat ben başkasınınkine benzememeliyim. Gibi sanat yapmak dünyanın en kötü şeyi. Dünyaca bilenen bir şeydir; taklit asıllarından daima kötüdür. Başka bir deyişle başkasının ayak izine basanın kendi ayak izi olmaz. Sanat hiçbir zaman benzerliği kabul etmez.

Unutulmasın diye 14 sanat öğrendim
Yaklaşık 14 sanat icra ediyorsunuz. Bu kadar sanatı nasıl öğrendiniz?

Bana bu kadar sanatı yapmak zor gelmiyor. Altı yaşımda marangoz çıraklığına verildim. 7-8 yaşında dökümhanede çalıştım. Taşçı ve dokuma ustalarının arasında dolaştım. Bu edindiğim meslekler kendiliğinden olmadı. Taşınabilen ve taşınamayan sonsuz eseri var bu milletin. Kurduğumuz 18 ülkenin eserleri var. Hiçbir eseri aslına uygun onaramıyoruz

Ne yapmak istiyorsunuz?

Benim yaptığım tarihe not düşmek. Bazı üniversitelerde bir iki bölüm kuruldu fakat bu sanatları çok iyi şekilde yapan kurum yok. İnanın yok olup gitmesinden korkuyorum. Benim ülkemde insanlar başkalaştırılıyor. Başkalaştırılıyorsan senin hiçbir değer ölçün yok. Başkalarını da bileceğiz ama kendimizi de bilmemiz gerekiyor. Bu memleketin meslek ortaokullarına ihtiyacı var. Üniversiteye değil.

Bahsettiğiniz sanatların günümüzde unutulmasının nedenini neye bağlıyorsunuz?

Bizim en büyük sıkıntımız sanatın ne olduğunu kavrayamamak. Bunu anlatmak da son derece zor. Sanatın ilkokuldan itibaren öğretilmesi gerekiyor. Sanat bir koruyucu hekimliktir. Sanat Allah'ın kullarına lütuf ettiği ortak dilin adıdır. Bu aşamalardan geçmezseniz harcanmış, yalnız kalmış anlamayan ve anlaşılmayan insanlar olursunuz. Bu milletin sanata şaşı bakması hem kendinin dünyada dışlanır hem de kendi içinde problemli hale getirmiştir. Ben şimdiye dek kimsenin ayak izine basmadım bırakalım başkaları bizim ayak izimize bassın. Geçmişimiz ve yaptıklarımız dünyaya güzel örneklerdir.

Batıya gittim doğuya döndüm
Siz eğitim için bir dönem Almanya'da bulundunuz. Oraya gidince etkilendiniz mi?

Almanya'daki öğrenciliğim süre boyunca gittim batıya, döndüm doğuya demiştim. Eğer siz donanımsız olarak batıya giderseniz gerçekten gitmiş olursun. Alırsın bir cici kız onunla evlenir tamamen oraya ait olursun. Ama burada ailen sana bir şeyler vermişse, sen dışarda gördüklerini kendi süzgecinden geçirirsin. Biz beş kişi en iyiler olarak gittik ben kendim olarak döndüm onlar da Alman olarak döndüler. Ama benim yaptığım gravürü dünyada hiçbir sanatkâr yapmaz. Yapamaz çünkü benim birikimim onlarda yoktur. Ben onların yaptıklarını yapıyorum zaten. Almanya'da yaptığım afişten birincilik ödülü aldım ve buradan bir daire satın aldım. Jürideki profesör bana 'Sen bize doğunun sıcaklığını getirdin' dedi.

Batı sanatıyla Türk sanatını kıyasladığınızda ortaya ne çıkıyor?

Fransız sanatı müzikalitesi vardır. Almanların sanatı serttir. Benim sanatım ise deniz gibi ahenkli bir sanattır. Batının sanat bilenleri de benim sanatıma hep şapka çıkarır. (elindeki madalyonu göstererek) Bunu yapan başka akademisyen bulamazsınız. Üzerindeki kelimeyi tevhidi dahi okursun. Yapılamayacağından değil öğretmiyoruz da ondan. Madalya heykeltıraşlığı bizde yok. Çünkü kimse ilgilenmiyor.

10 yıl önce