|

Menderes'i haber yaptı, Yassıada'yı boyladı

Başbakanlığın, yalan haber yazan bazı muhabirlere uyguladığı akreditasyon kısıtlaması tartışılıyor. Nedense, “yalan”la “gazetecilik”i bir araya getirenlerin sesi -hala- gür çıkıyor. Bizden söylemesi, bu “meslektaşlar” hallerine şükretsinler. 27 Mayıs darbesi döneminde bırakın yalan haber yapmayı, “Menderes haberi hazırlamak, güzel sesle bu haberleri okumak” bile Yassıada'ya gönderilme sebebiymiş.

Taceddin Ural
00:00 - 21/12/2008 Pazar
Güncelleme: 21:49 - 20/12/2008 Cumartesi
Yeni Şafak
Menderes'i haber yaptı, Yassıada'yı boyladı
Menderes'i haber yaptı, Yassıada'yı boyladı

Alo, Alo! Muhterem sâmiîn. Burası İstanbul Telsiz Telefonu, 1200 metre tû-lu mevç, 250 kilosikl. Bugünkü tecrübe neşriyatımıza başlıyoruz.” Takvimler 6 Mayıs 1927'yi gösterirken duyulmuştu bu anons. Bu kelimeler, Türkiye'nin ilk radyo anonsu olarak kayıtlara geçmişti.


DAHA İLK ANONSTA KABLO KOPMUŞTU

Füsun Ünsal ve Hakan Şahin'in hazırlayıp TRT Genel Müdürlüğü'nün yayınladığı “Türkiye Radyoları Sunar 80 Yılın Sesi” isimli kitap, ülkenin radyo macerasına ilişkin renkli anekdotlarla dolu. İlk yayın gününde yaşanan aksaklık, bu anekdotların ilki. Aslında yayın 5 Mayıs 1927'de başlayacaktı. Spiker Eşref Şefik Bey ise en azından birkaç dakika yayını başlamış sanmıştı: “Saat dokuzdu galiba. İyice kasıldım, sesim dünyayı aşacak diye. Ama sahibinin sesi gibi basmakalıp bir okumaktı o da. Birden kapı açıldı. Sedat Nuri Bey içeri girdi. 'Yahu ne gayret' dedi. 'Sesin çıkmıyor.' Meğer verici ile stüdyo arasındaki kablo bozulmuş. Gazi'ye haber gönderdik, yayın bir gün aksıyor diye.”


SPİKERLER FRANSIZCA YAYIN YAPILACAK SANMIŞLAR

İlk radyo yayını girişiminde, küçük çaplı bir “Fransızca krizi” de yaşanmış. Radyo şirketi Türk Telsiz Telefon A.Ş.'nin ortakları arasında Fransız sermayedarların da bulunması, ilaveten radyo yayın akışını veren Telsiz dergisinde programların bir de Fransızca'sının yer alması, şirketteki kimi yöneticileri spikerlerin Fransızca bilmesi gerektiği düşüncesine itmiş. Bu yüzden, ilk işe alınan birkaç spiker, “Fransızca bilme şartını” yerine getirenler arasından seçilmiş.


MAÇ SPİKERİ, DOSTLARIYLA SOHBET EDİNCE

1930'lu yıllarda Fenerbahçe stadı ile Taksim stadından yapılan ilk futbol naklen yayınlarında mesleğin kurallarının, geleneklerinin henüz netleşmemesi nedeniyle bugüne göre oldukça “larj” sayılabilecek sunumlar da görülüyormuş. Halit Kıvanç, ilk maç spikerlerinden Sait Çelebi'nin sunum tarzına ilişkin şunları anlatıyor: “Sait Çelebi, maç nakillerinde tribünde bulunan eşine dostuna takılır, onlarla sohbet ederdi. Tabiî bu sohbeti radyoları başındaki yüz binlerce dinleyici de dinlerdi.”


“RÖPORTAJ KAMYONU”

İlk dönemlerde maddî sıkıntılar da yaşayan radyoda kimi teknik eksiklikler “buluşlarla” giderilmeye çalışılıyormuş. Radyonun ilk aylarında, teknik sorumlu Hayrettin Bey, ses kalitesi iyi olmayan mikrofona bir kadın çorabı sararak sorunu ortadan kaldırmış. Orhan Boran ise “röportajlara kamyon ile gittiklerini” anlatıyor: “1949 başı sanırım. O yıllarda ampex gibi teypler yoktu. Kocaman plaklar üzerine yapardık röportajlarımızı. Kırmızı bir kamyonumuz vardı, röportajlara onunla giderdik. Röportaj canlı olacaksa ben damına çıkardım. Eğer plaktan neşredilecekse içine girer plaklara kayıt yapardık. Sonra stüdyoya koşar, plaktaki sarı kalemle işaretli olan kullanacağımız yerleri yeni bir plağa aktarırdık.”


SUÇU, MENDERES HABERİNİ GÜZEL OKUMAK; YASSIADA'YA SÜRÜLE!

Radyo çalışanları, ülkenin radyoculuktaki tek yayın kuruluşunda olmaları nedeniyle siyasî gelişmelerin sonucunda tuhaf bazı uygulamaların muhatabı da olmuşlar. 27 Mayıs darbesi öncesinde Ankara Radyosu'nda spikerlik yapan Yılmaz Tok, sırf Başbakan Adnan Menderes'in Eskişehir seyahatini takip ettiği için Yassıada'yı boylamış: “O zaman haber ünitesi olmadığı için spikerler habercilik yaparlardı. Menderes'ten önce gittik, röportajımızı yaptık. O gece ihtilal oldu. Havaalanına gittik, baktık bize suçluymuşuz gibi davranılıyor. Sonra Harp Okulu'na götürüldük. İki gün sonra da Yassıada'ya sevkedildik. Derdimizi anlatıncaya kadar 5 ay hapis yattık. Sonra görevimize iade edildik.” Güzel sesi, düzgün diksiyonuyla ünlü baş spiker Can Okan da, doğal olarak her haber gibi Menderes'le ilgili haberleri de güzelce okuduğu için “suçlu” bulunarak Yassıada'ya gönderilmişti. Arkadaşları radyoya atanan asker müdüre Okan'ın ne zaman göreve başlayacağını sorduklarında şu cevabı almışlardı: “Menderes'in konuşmaların ballandıra ballandıra anlatan adamın radyoda ne işi varmış?”



İlk anonslar

“Alo alo muhterem sâmîin. Şimdi bugünkü neşriyatımızın muhteviyatını arz ediyorum. Tarih 26 Teşrinisanî 1927… 19.00 Stüdyo musiki heyetinden şevkefza faslı 19.30 Esham ve tahvilat borsası haberleri 19.40 Telsiz Telefon orkestrası 20.10 Zahire borsası haberleri 20.20 Telsiz telefon musiki heyeti 20.50 Anadolu Ajansı haberleri 21.00 telsiz Telefon orkestrası 21.30 Teganni (Matmazel Apostoldi tarafından)”


“Tekerlemeden” spiker olunmaz

“80 Yılın Sesi”nde spikerlik eğitiminde önemli yer tutan tekerlemelerle ilgili de bir bölüm var. Bakın TRT spikerleri yıllarca hangi tekerlemelerle hatasız okuma egzersizleri yapmışlar: Babaeskili Bahri, Bedir, oğlu Bedri ile bıyıksız bıçkıcı bıngıldak Bigalı Bahir'in Bigadiç'teki bonbon bonmarşesine varmışlar, birbirlerine bön bön bakarak. / Conkbayırlı coğrafyacının coğrafya coşkusu Coşkun'u coşum coşum coşturdu. / Fermanlı fabrikatör farmason Fuat, filden, fiilden, fısıltıdan, fosilden, flütten filitten, fötrden fellik fellik kaçar. / Japon jeolog, jiletle jaluzileri açıp, jübiledeki jüriyi jandarmaya jurnal etmiş. / Nikaragua'da nepotizm yandaşları, nesnelcilik ve nesnelleşmenin, nesilden nesile nasıl nesnelleştiğini anlattı. / Şemsi Paşa Pasajında dilleri büzüşesiceler. / Özbek Köy'ün zengin zillisi Zerrin, zeytinleri istifleyen Zileli zarif Zeliha 'nın zarafetini kıskanıp, “Zemheri zürafası gibi zıp zıp zıplama öyle” demiş.



15 yıl önce