|

Mihrabat'ta boğazla başbaşa

Yüzyıllar boyu padişahları, sadrazamları ağırlayan Mihrabat Korusu; bugün içindeki kafe, restaurant ve diğer üniteleriyle boğazın büyüleyici kıvrımlarının yanında, birbirinden leziz yemeklerini, sabah kahvaltılarını, sosyal ve kültürel faaliyetlerin, düğün ve özel günlerin keyfini yaşamayı İstanbul'lulara armağan ediyor.

00:00 - 10/06/2007 Pazar
Güncelleme: 22:45 - 9/06/2007 Cumartesi
Yeni Şafak
Mihrabat'ta boğazla başbaşa
Mihrabat'ta boğazla başbaşa

Kanlıca İskelesi'nden çam kokularının izini sürüp Fıstıklı Yokuşu'na doğru tırmanırsanız, yokuşun bitiminde sizi neyin bekleyeceğini söylememize gerek var mı? Tabi ki, iki köprüyü kucaklayan muhteşem manzarası ve tüm ihtişamıyla boğazinin büyüleyici görüntüsü...

Muhteşem manzarasıyla yüzyıllar boyu padişahları, Hanım Sultanları, sadrazamları ağırlayan, mehtaplı gecelerde sazlı-sözlü boğaz eğlencelerine sessizce tanıklık eden Mihrabat Korusu, şimdilerde içindeki, koruyla aynı adı taşıyan Cafe, Restaurant ve diğer üniteleriyle hizmet veriyor.

Burası; İstanbul'da boğazı en iyi gören, halkın kullanımına açık bulunan en büyük alan diyor Mihrabat Korusu'nun işletmecisi Ahmet Tural ve ekliyor: “Korunun hangi köşesine giderseniz gidin, Üsküdar'dan Sarıyer'e dek boğazı kesintisiz seyredebilir, boğaziçiyle başbaşa kalabilirsiniz.”

Mihrabat Korusu'nun hemen girişine, boğazın en hakim noktasına yerleştirilmiş restaurantın mönüsü birbirinden farklı zengin seçenekleri ile her damak zevkine hitap ediyor. Ispanaklı levrek flatodan kuzu tandıra, Türk ve Dünya mutfağının özel sunumu ve farklı lezzeti ile özel “Mihrabat special”lerine kadar çeşit çeşit lezzetlerin sunulduğu restaurantta, et ve balık ızgaralarının yanısıra çömlekte özel olarak mayalanmış Kanlıca yoğurdu da bulunuyor.

Bahçe bölümüyle birlikte bin kişiye kadar hizmet verebilen mekân; düğün, sünnet, nişan ve iş toplantıları için sıkça tercih ediliyor. Ailelerin gözü arkada kalmadan gönül rahatlığıyla eğlenebilmeleri için hafta sonu düzenlenen organizasyon ve eğlencelerde çocuklarla ilgilenecek animatörler de bulunuyor. 350 araçlık otopark alanıyla konuklarına otopark stresi yaşatmayan işletmenin, pazar brunch büfesi özellikle tercih ediliyor. Hem görünüme hem de lezzete önem verenler için hamur işleri ve tatlıların da yeraldığı şık bir bruncha rağmen hâlâ “karnım tok” diyorsanız sizin için de farklı alternatifler bulunuyor. Örneğin restaurantın hemen yanıbaşında yeralan otantik sedir ve minderlerle dekore edilmiş cafesinde boğazın maviliklerine karşı nargilenizi tüttürebilir ya da kuş cıvıltıları eşliğinde gazete-dergi standından seçtiğiniz bir yayını okurken sıcacık bir bardak çay yudumlayabilir, dizüstü bilgisayarınızla kablosuz internetten yararlanabilirsiniz.


Koruda tarihe yolculuk

Restaurant ve cafe bölümlerini geride bırakıp Mihrabat Korusu'nun içlerine doğru kısa bir gezintiye çıkıyoruz. Fıstık çamlarının hakimiyetindeki geniş yeşil alanda; defne, erguvan, servi, ıhlamur, çınar ve katır tırnakları arasında dolaşıp tertemiz havayı içimize çekiyoruz.

Sultan I. Mahmut'un (1730-1754) atıyla gezdiği yollarda ağaçların koyu gölgesi altında ilerlerken Ahmet Tural'dan korunun tarihçesini öğreniyoruz: “Koru, adını Mihrabat Kasrı'ndan ve hediye ediliş biçiminden alıyor. Sultan Abdulhamit Han'ın Berlin Büyükelçisi Sadullah Paşa'nın eşi Necibe Hanım tarafından Mısır'lı Abbas Halim Paşa'nın kızı Rukiye Hanım'a yüz görümlüğü olarak verilmiş. Koruya adını veren Kasır, maalesef bir yeniçeri isyanında yanıp kül olduğu için nerede inşa edildiğini bilmiyoruz.”


Dört mevsim yaşayan bir koru

Restaurant ve Cafenin yanısıra içinde piknik balkonları, koşu ve yürüyüş parkurları, oyun alanları ve Anfi Tiyatro bulunan koru, hafta sonları ikibinden fazla ziyaretçi ağırlıyor. Tural, eğitim toplantılarına, ürün tanıtım kokteylerine, şirket pikniklerinede ev sahipliği yaptıklarını belirtiyor. Farklı lezzetler için gıda mühendisi ve gurmelerden oluşan AR-GE departmanı bulunduğunu ifade eden Tural, “İşletme körlüğü yaşanmaması için devamlı yenilik yapıyoruz. Madem dünyada bir tane İstanbul, bir tane Boğaziçi, bir tane Mihrabat var, biz de burayı geleceğe en güzel bir şekilde taşımak, dört mevsim, 365 gün yaşanılır hale getirmek zorundayız.” diyor.


17 yıl önce