|

Müzik benim için Yaradan'a duadır

Dünyaca ünlü Türk müzisyeni Ömer Faruk Tekbilek ABD'de efsane müzisyenleri bir araya getirerek bir albüm çıkardı. Yurtdışında sufi müziğin daha çok beğenildiğini söyleyen Tekbilek, 'Müzik yapmak benim için Yaradanıma karşı duyduğum şükran ve farkındalığın bir duasıdır' diye konuşuyor.

Büşra Sönmezışık
00:00 - 6/01/2013 Sunday
Güncelleme: 16:50 - 5/01/2013 Saturday
Yeni Şafak
Müzik benim için Yaradan'a duadır
Müzik benim için Yaradan'a duadır

Yaptığı müzik eserleriyle ABD'de Türkiye'nin fahri elçiliğini yapan Ömer Faruk Tekbilek geçtiğimiz aylarda yeni bir albümle müzikseverlerin karşısına çıktı. Tekbilek'in Aşkın Project adını taşıyan albümde bir araya getirdiği dev kadroda dünyaca ünlü isimler var. Mesela 6 Emmy ve Grammy ödüllerini kazanmış ve dünyanın bir çok ülkesinde konser vermiş Brian Keane hem prodüktör olarak hem de gitarıyla yer almış. Kanun ve kemanda Tekbilek'in unutulmaz eseri 'I Love You'' ya imza atan Hasan Işakkut var. Davulda River Guerguerian, piyano ve akustik gitarda Chiriztopner Rossser, bendir, dabruka ve bongoda Murat Tekbilek yer alıyor. Albümün besteleri ise Tekbilek'in yakın dostu olan Aşkın Şerbetçi'ye ait. Zaten albümün çıkış noktası da bu besteler. Ömer Faruk Tekbilek bu eserleri besteleyip bir albüm çıkarmak için beş yıl boyunca çalıştıklarını söylüyor. Tekbilek, ekibin bir araya gelme hikayesini ise 'Albümde yer alan sanatçıların hemen hemen tamamıyla yıllardır çalışmalarımız oldu ve albümdeki parçaların kayıt zamanı geldiğinde de kimin hangi enstrümanıyla katılacağı kendiliğinden şekillendi. Çok uzun süredir mevcut olan muhabbetimiz vesilesi ve sanatçı arkadaşlarımın samimi yaklaşımlarıyla zor olanı gerçekleştirmek güç olmadı' sözleriyle özetliyor.

DOĞU VE BATI EZGİLERİ

Projenin mimarı Aşkın Şerbetçi'ye 13 yaşından beri müzikal anlamda destek veren Tekbilek,

'Biz uzun yıllar önce Sultanlar isimli grubumla parti ve düğünlerde çalarken, Aşkın yanımıza gelip bizleri seyrederdi ve her zamanda ısrarla bıkmadan benimle çalışmak isteğinden bahsederdi. Ben de müzik aşkının sabır oluşturduğunu kendimden bildiğim için sonunda onu kabul ettim ve düzenli olarak bir araya gelip bildiklerimi paylaşmaya başladım. Kısa bir süre sonra da beraberce çalmaya başladık' diye anlatıyor. Albümde hem Doğu hem de Batı'dan ezgiler var. Tekbilek albümdeki parçalar için şöyle diyor: 'Daha ziyade bizim duygu ve bakış açımızdan meydana gelen bir çalışma oldu, onlar da kendiliğinden bu duygu ve yaklaşıma katıldılar'.

BATI SUFİ MÜZİĞİ SEVİYOR

Tekbilek, albümün ilgi görmesinden son derece memnun. Tekbilek, albümdeki gibi konserlerinde de hem modern hem sufi parçalar çaldığını söylüyor. Öncelikle sufi melodileriyle başladığını dile getiren Tekbilek, 'Sonra romantik, folklorik ve modern parçalarla her çeşit müziği sunmaya çalışırım. Ama açılıştaki Sufi melodiler daha çok beğeniliyor. Bunu insanlara yaptığı etkiden ve geri dönüşlerden anlıyorum' diyor. 'Benim için müzik insanı kendi özüyle birleştiren ve kendimize olan farkındalığımızı geliştiren en kestirme ve en etkili yol' sözleriyle müzikle ilişkisini ortaya koyan Tekbilek, 'Dolayısıyla müzik yapmak benim için yaratanıma karşı duyduğum şükran ve farkındalığın bir duasıdır' sözleriyle müziğin kendi için ne anlama geldiğini dile getiriyor.

'Müzik öyle bir derya ki biz ne kadar bir şeyler olduğumuzu zannetsek de önümüzde devamlı uzaklaşan ufuk misali hep yeni şeyler ve yeni zorluklar var. Ben hamdolsun hala 11 yaşımdaki heyecanımla içinde bulunduğum anın gerektirdikleriyle haşır neşir olup Rabbimden hep anlayış ve idrakimin artmasını diliyorum' diyen Tekbilek müzikte geldiği yeri mütevazi ve masalsı bir dille anlatıyor: 'Aynen eski zaman masallarında söylendiği gibi. Az gittim uz gittim, dere tepe düz gittim bir de döndüm baktım ki bir arpa boyu yol gitmişim.'

Ömer Faruk Tekbilek'in son albümünde yer alan Grammy ödüllü müzisyen Brian Keane çıkardıkları albümü ve kendi müzik kariyerini anlattı. 'Ömer, dünyadaki en önemli Türk sanatçısı' diyen Keane, Tekbilek'le çalışmaktan çok mutlu.

Müziğe ne zaman başladınız?

1953 yılında Philadelphia'da dünyaya geldim, annem bir avant garde besteci ve şarkıcı, babam da Irish Tenor'du. 1971'de kolej yıllarımla birlikte jazz gitaristi olarak profesyonel müzik çalışmalarım başladı. Aynı yıllarda dikkatini çekmiş olduğum efsane jazz gitaristi Larry Coryell ile sahne alıp birlikte 3 albüm yapma imkânım oldu. Bu yıllarda Eartha Kitt'e müzik direktörlüğü yapma şansım da oldu ve Paco De Lucia, Bobby McFerrin, the Brubecks, Spyro Gyra gibi devlerle turnelere katıldım. 1981 yılından itibaren film müzikleri üretmeye başladım, şu ana kadar 400'e yakın film müziği ve 100'den fazla albümün yapımcılığını üstlendim. Sayısız Emmy ödülü dışında 'Long journey home: the Irish in America' ile Grammy kazandım, 'The battle over: Citizen Kane' ile de Oscar'a aday gösterildim.

Ömer Faruk Tekbilek'i ne zaman ve nasıl tanıdınız?

1986 yılında 'Süleyman The Magnificent' Muhteşem Süleyman belgeselinin müziklerini yapmam istendiğinde Arif Mardin'i arayıp Türk müzisyenlere ihtiyacım olduğunu belirtip tavsiyesini istedim ve onun tavsiyesi ile New York'taki Türk lokali 'Fazıls' a gidip multi enstrümentalist Ömer Faruk'la tanıştım.

Nasıl bir araya geldiniz?

Bir araya geldiğimiz yıldan beri beraberce çok zevkli ve başarılı albümler ürettik. 1988 yılında yayınlanan 'Süleyman The Magnificent' albümü çok büyük başarı kazanınca Ömer Faruk'la birlikte bugüne kadar birçok projede çalıştık.

İSTANBUL'U ÇOK SEVDİM

Tekbilek'in yaptığı müziği nasıl buluyorsunuz?

Faruk müziğin derin felsefesine hâkim, müziği, notaları çok iyi bilen ve dünya müzik kulvarında multi enstrümentalistliğinin de verdiği yetenekle harika eserlere imza atan büyük bir değer. Ayrıca Batı müziğiyle de kolayca adapte olması büyük bir şans. O tüm dünyada verdiği konserlerle world müzik alanında yaşayan en önemli Türk sanatçı bence.

Türkiye'ye hiç geldiniz mi?

Evet, Ömer Faruk'la birlikte yaptığımız 'Kelebek' filminin soundtrack çalışması dolayısıyla 2009'da filmin galası için İstanbula geldim.

Ne gördünüz İstanbul'da?

İstanbul adeta bir masal şehri, tekrar gelmeyi çok arzuluyorum ve sırf bu nedenle ilk fırsatta Türkiye›de Ömer Faruk'la birlikte gitarist olarak tekrar sahnede olmayı planlıyorum. Bakarsınız yeni yılda son albümümüz 'The Meeting of The Legends' konserleriyle bu hayalim gerçekleşebilir.

Türkiye'yi özlüyorum

35 yıldır Amerika'da yaşayan müzisyen Ömer Faruk Tekbilek, doğduğu toprakların özlemini çektiğini anlatırken özellikle son yıllarda Türkiye'de gördüğü ilgiden oldukça memnun olduğunun altını önemle çiziyor. Tekbilek, 'Bilhassa son 5 yıldır artan ilgi ve isteklerden dolayı yılda 2-3 defa vatanımda olmamızın bu özlem duygusuna çok faydası oldu' diyor. Yıllardır yabancı bir kültürde yaşamanın kendi ve müziği üzerinde olumsuz değil tam tersine pozitif anlamda etkisi olduğunu dile getiren Tekbilek, 'Tam tersi ben burada kendimi ve de içimde getirdiğim şeyleri keşfedip öğrenme fırsatını buldum ve hala da devam ediyor' diye anlatıyor. Yaptığı müziğin geç olsa da Türkiye'de karşılığını bulmasını ise Tekbilek şuna bağlıyor: 'Taşın suya atılınca yarattığı dışa doğru açılan halkalar misali, ben de taşı ilk ABD'de attığım için halkaların yurduma ulaşması zaman aldı ve hamdolsun son 5 yıldır artan bir ilgi ve sevgiyle yurdumun insanlarıyla olmanın ve de duygularımı kendi lisanımla paylaşmanın zevkini ve mutluluğunu yaşıyorum'


11 years ago