|

Okuyucuya daha etkili haber vereceğiz

Türkiye Gazetesi, 43 yıl sonra yeni logo, mizampaj ve yazar kadrosuyla Yeni Türkiye Gazetesi olarak geçtiğimiz hafta yayına başladı. Gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Nuh Albayrak dönüşümlerini anlattı. Bu zamana kadar huzur veren gazete olduklarını söyleyen Albayrak 'Artık okuyucuya sadece huzur veren değil aynı zamanda haber veren gazete olacağız' diyor.

Büşra Sönmezışık
00:00 - 22/09/2013 воскресенье
Güncelleme: 18:19 - 21/09/2013 суббота
Yeni Şafak
Okuyucuya daha etkili haber vereceğiz
Okuyucuya daha etkili haber vereceğiz

Türkiye Gazetesi tam 43 yılın ardından, geçtiğimiz hafta, yeni Türkiye olarak yenilenmiş logosu, mizampajı, etkin yazar kadrosu ve iddialı haberleriyle medya dünyasına hızlı bir giriş yaptı. Reklam filmi konuşuldu, yazar kadrosuyla takdir topladı, görünümü ile de övgü aldı. Herşey çok güzel gidiyordu, ta ki değişimin ilk gününde 'Ak Parti'de 2 kadın ajan İran'ın böcekleri başbakanlıkta' manşetini atıncaya kadar. Bekir Bozdağ manşeti yalanladı. Özürler dilendi. Biz de Türkiye Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Nuh Albayrak'la dönüşümü, manşetin perde arkasını konuştuk...

Türkiye Gazetesi 43 yıl boyunca iddiasız, naif, kendi okurunu tatmin eden bir gazeteydi. Bunu neye bağlıyorsunuz?

Tespitiniz doğru. Türkiye Gazetesi kuruluşundan itibaren pazarlama açısından bakıldığında çok da isabetli olmayan bir tarzla yola çıkmış. Yayıncılığımız boyunca mahkemelere intikal eden haberimiz çok azdır. Gazete yayına başladığından itibaren Enver Abi'nin kuralları hep uygulandı.

Bu prensiplerle gazetecilik ne kadar yapılabilir?

Türk medyasında anladığımız manada elbette olmuyor. Ses getirecek, gündem oluşturacak, gazetenin daha çok satılmasını sağlayacak haberler yapmanız gerekiyor. Başka bir gazetede manşet olabilecek haberleri bugüne dek hep çöpe attık. Toplumda kaosa neden olacak veya birini incitecekse o haberi kullanmadık. Yakın bir zamana kadar 'Huzur veren gazete' diye bir sloganımız vardı.

HUZUR VEREREK 1 MİLYON SATTIK
Peki 'Huzur veren gazete'nin alıcısı var mıdır?

Bu mottoyu bize bizzat okur yakıştırmıştır. Belki yakın bir zamana kadar alıcısı vardı. Sonuçta bu gazete bu tavrıyla 1 milyon satışa ulaştı. O yüzden 'Bu gazetecilikle hiçbir şey olmaz' diyemem. Fakat son dönemde Türkiye'de çok şeyin değiştiğini düşünüyorum.

Sizce ne değişti?

Bir defa toplumun çok sorgulayıcı olduğunu düşünüyorum. Eskisi gibi değil. Her şeyi sorguluyor. Medyada ayrışmalar meydana geldi. ille de iki taraftan biri olmanız gerekmiyor. Şu anda azımsanmayacak ölçüde iki tarzı da beğenmeyen kesim var.

Sizi değişime iten asıl sebep neydi?

Benim 30 yıldır gazete götürdüğüm abonem de değişti. İnsanların bireysel ve toplumsal bazda beklentisi değişiyor. Daha üst seviyede hizmet ve yayın bekliyor. Bugünkü beklentiler 'huzur veren gazete' anlayışına uymuyor artık.

Türk medyasında 'Olumlu haber, haber değildir' anlayışı daha baskın. Buna katılıyor musunuz?

Ben buna hep karşı çıktım. Her zaman olumlu haberin iyi haber olabileceğini düşündüm, söyledim ve bunu uyguladım. Fakat bugün baktığımız zaman inanın olumlu haber, bırakın toplumda alıcısının olmamasını, muhatap olanların nezdinde bile haber değeri taşımıyor artık. Bu da zaman içinde sizi etkisizleştiriyor. Doğrusu etkin bir satışımız yok. Bunun sebebi üzmeden haber yapmaya çalışmaktan kaynaklandı.

'Huzur veren gazete' mottosu yerine ne koyuyorsunuz?

Artık haber veren gazete olmak istiyoruz. Huzur vermek elbette güzel bir şey ama gazetenin birincil görevi huzur vermek değildir. Hala haberin çok daha önemli olduğunu düşünüyorum.

Değişim zordur, risklidir, kaybetmeyi göze almaktır. Yeni bir şeyi insanlara kabul ettirmek zordur. Siz 43 yıl sonra bu kararı aldınız. Bunun sebebi bu riski göze alamamak mı?

Uzun bir süre başlangıçtaki gazete tarzı devam etti. Değişme ihtiyacı hissetmedik. Fakat on yıldır Türkiye'de çok şey değişti. Bu sürece baktığınız zaman Ergenekon ve Balyoz davası ile ilgili iddianameden haber yapmazsanız haber yapamadığınız anlamına gelir. İşte o yüzden biz de artık değişmemiz gerektiğini fark ettik. Bununla ilgili araştırmalar yaptırdık. Araştırma şirketlerimize kendi okurlarımızın nabzını tutmaya çalıştık.

ENVER ÖREN'İN ONAYI VAR
Atılımı ilk ne zaman gerçekleştirdiniz?

Araştırmadan sonra hazırlıklara başladık. Okurlarımız etkin yazarları görmek, logo ve gazete tasarımının değişmesini istiyorlardı. Bu tablo üzerine üç yıl önce haber değişikliğine başladık. Dolayısıyla şu anda ilan ettiğimiz şey aslında en az üç yıl öncesinde başlamış bir şeydi.

Yani Enver Ören'in sağlığında. Kendisinden onay aldınız mı?

Elbette. Eğer o mesafeyi alamasaydık bugün bu noktaya gelemezdik. Üç yıl boyunca bunu yavaş yavaş yaptık. Şu anda yaptığımız mağazadaki ürünleri hazırlayıp sonra vitrine yerleştirmek aslında.

Muhafazakâr çizgide bir gazeteydiniz. Ancak şuanda yazar kadronuzda liberal kalemler var. İdeolojik anlamda bir dönüşüm de var mı?

Milli ve manevi değerlere hassasiyet gösteren bir gazeteyiz. Bu konuda hiçbir değişiklik yok.

HÜRRİYET'İN SAVUNMASINI GERÇEKÇİ BULMUYORUM

Hürriyet Gazetesi ile olan polemiğin aslı nedir. Haber kime ait?

Genel manada zaman iktibas eden haberlere kaynak göstermekte cimri davranılıyor. Tepkim fevri gibi algılanabilir. Ancak biraz dişe dokunur bir haber yaptığımızda haber sitelerinde alıntılanan haberlerimiz imzasız yayınlanıyor. Kaynak gösterilmiyor. Bu genel bir sorun. Daha önce 20 gazete bir araya gelip bir deklarasyon yayınladık. Genel anlamda böyle bir hassasiyet oluşmaya başladı. Ancak Hürriyet Gazetesi'nin savunması bana ilginç geldi. 'Zaten bizde benzer veriler vardı devamını getirdik' dediler. Bir izah gibi görülebilir ama bu birbirimizi kandırmaktan öte bir şey değil.

Sizce kasten mi böyle birşey yapıldı?

Niyetlerini okuyamam. Bülent Bey'le bu konuyu konuştuk. Daha önce de buna benzer bir şey olmuştu. Bundan sonrası onların bileceği iş. Bunu Hürriyet'e tepki olarak söylemiyorum. Bundan sonra da bu konuda biraz daha hassas olacağız. Gerekiyorsa ifşa edeceğiz. Gerekiyorsa hukuki yollara başvuracağız. Elimizden geldiği kadar arkadaşlarımızın emeğini koruyacağız.

HER ŞEYE RAĞMEN GÜVENİLİR OLDUK
Türkiye Gazetesi yayıncılık tarzıyla düzen yanlısı bir taraftaydı. Darbelerde de aynı tutum devam etti. 28 Şubat döneminde kayıtsız kaldı. Neden?

Biz medyayı 28 Şubat ve 12 Eylül darbelerin içinde zemin hazırlayıcı gözüyle bakıyoruz. Bizim bununla işimiz olmaz. O dönem olaylara kayıtsız gibi görünsek de bu dik durmadığımız anlamına gelmez. Ne olursa olsun hiçbir şey yapmasak bile 28 Şubat döneminde dini içerikli yayınlarımızın ısrarla koruması bile başlı başına bir dik duruştur. O dönemde çok baskı gördük. Enver Abi'nin gazetenin kalkması pahasına o sayfanın kaldırılmasını istemediğini biliyoruz. Yalçın Özer bizim etkin bir başyazarımızdı. Yazı yazmasına izin verilmedi. Bu defa Enver Bey hastanede ona görev verdi. Hastanede de çalıştırılması ordu tarafından engellendi. Bunlarla mücadele ettik.

2001 İhlas Finans iflas etti. Tiraj kayıpları oldu. Okur size eskisi gibi güven duyuyor mu?

O dönemde sadece biz değil zaten Türkiye bir kriz içindeydi. Tabi ki kırgınlıklara sebep oldu çünkü mağduriyetler meydana geldi. Ben o dönemlerde gazetenin yazı işleri müdürüydüm. Yayınla ilgili olarak gazeteye yönelik hiçbir güvensizlik yoktu. Bence asıl zor muhafaza edilen şey yayında güvenilirliktir. Her şeyi diyebilirler ama 'Türkiye gazetesi yalan yazıyor demezler. Tirajın düşmesinin çok farklı sebepleri var. Kurum çok büyük maddi krize girdi. Bu gazeteyi de etkiledi. Fakat biz tirajımızı kendimiz düşürdük. Çünkü kâğıt alacak paramız yoktu. Şu anda holding desteği olmadan kendi imkânlarımızla devam ediyoruz.

ETKİNLİĞİ ATTIRMAK İSTİYORUZ
Peki bu kalemler özgür olabilecekler mi?

Elbette. Bugün pek çok karşıt kulvardaki gazetelerin yapamadığı bir şey. Açık söyleyeyim, bahsettiğiniz kalemler dünya görüşüm ve sahip olduğum değerlerle tamamen örtüşen kimseler değil. Ama gazetemizde bizim gibi düşünmeyenler de yazabilmeli. Bundan on yıl önce bu isimleri gazetemizde yazdıramazdık. Bu da on yıllık bir dönüşümün parçası.

Şu zamana kadar rekabetten uzak duruyordunuz. Bu rekabete girmeye ve gerekirse savaşmaya hazır mısınız?

Kılıçlarımızı kuşanıp önümüze gelenle savaşacağız düsturu ile hareket etmiyoruz. Eleştirinin sadece hırpalamak için kullanılmasıyla olumlu anlamda tenkit etmek arasında çok fark var. Ön yargısız ve dürüst habercilik neyi gerektiriyorsa bunu yapmaya çalışacağız. Artık manşetlik ve ön yargısız haberleri kullanacağız.

İddialı mısınız?

İddialı olmazsak başlamamızın bir anlamı yok. Benim için önemli olan etkinliğinin artması. Bu zaten tirajı da artırır. Etkin olmak gazetenin can damarı. Burada eksikliğimiz var. Bayi satışının artmasını önemsiyorum.

O HABERDEN DOLAYI ARAYIP ÖZÜR DİLEDİM
Galadaki konuşmanızda 'Herkes yarınki manşetimizi konuşacak' demiştiniz. Hakikaten de öyle oldu. Nimet ve Ayşe hanım tepki gösterdi, Bekir Bozdağ haberi yalanladı. Nedir olayın aslı?

Gerçek Sayın Bekir Bozdağ'ın da belirttiği gibi. Sunumda bizim tarafımızdan bir hata oldu. Metnin içeriğinde, başlıkta olduğu gibi 'kurucular' ifadesi yer almıyor. Haberi itinalı bir biçimde okuduk, inceledik. Herhangi bir problem yoktu. Ancak başlıkta editöryal bir hata olmuş.

Siz manşeti basılmadan önce gördünüz mü?

Elbette. Ne yazık ki hazırlıklar ve koşuşturmaca içinde çok dikkatimi veremedim. Haberi biliyorum. Başlığı dahil, her şeyi konuştuk ama kâğıttaki halini görünce dikkatimi çekmedi. Bunların tabi hiçbiri mağdur olanları ilgilendirmiyor. Ama sebebi de bu.

Manşetiniz yeni döneme iddialı bir giriş yapmak olarak algılandı…

Bazı yerlerde o tür yorumlar gördüm. Ama bu bizim tarzımız değil. Bu ara sık sık yayınlara çıkıyorum. Yine bir yayından çıkışımda Deniz Hanım beni aradı. O zaman ben fark ettim ki twetterda paylaşılmış. Bunu duyar duymaz hemen özür diledim. Hata insanlar içindir. Zaten hep bir şeyler yapmaya çalışırken hatalar oluyor. Bu çok insani bir durum.

Nimet ve Ayşe Hanım'la görüştünüz mü?

Evet. Ayşe Böhürler'in twetlerini gördüm. Hemen arayıp özür diledim. Sağ olsun anlayışla karşıladı. Nimet Hanım'la yazıştım ve durumu izah ettim. Çok üzüldüm çünkü samimiyetimiz olan kimseler. Hele hele böyle bir konu yüzünden karşı karşıya gelmek asla istemezdim.

Gazetenin 43 yıllık vizyonu için de aykırı bir tablo aslında...

Evet. Gazetecilik mesleği hata yapmaya çok açık. Zamanla yarışıyorsunuz, bir haberi doğrulamanız zaman alıyor. Sonuçta ekip çalışması. Bir kişinin dikkatsizlinin bedeli ağır oluyor. Fakat bence bir yayın organının ve gazetenin ne kadar güvenilir olduğunu asıl ölçüsü hatalar değildir. Yalan habercilik yapmasıdır. Bizim bununla işimiz olmaz. Çok basit hatalarda bile tekzip yayınlıyoruz. Böyle birşey niye yapalım?

11 лет назад