|

Orduda darbeye meyilli bir damar var

Yassıada Mahkemeleri'nden Anayasa Davası zabıtlarını yayınlayan eski cumhurbaşkanlarımızdan Celal Bayar'ın torunu Prof. Emine Gürsoy Naskali Ergenokon Davası için darbe girişimi olur muymuş diyenlere "Bugüne kadar olanlar neydi" diye soruyor ve ekliyor: “Ordunun içinde darbeye mütemayil bir damar olduğu kesin”

Emeti Saruhan
00:00 - 26/06/2011 Pazar
Güncelleme: 21:32 - 25/06/2011 Cumartesi
Yeni Şafak
Orduda darbeye meyilli bir damar var
Orduda darbeye meyilli bir damar var
Prof. Emine Gürsoy Naskali, Türk Dili ve Edebiyatı alanımızın yetkin isimlerinden biri ve Türk kültürü üzerine yaptığı çalışmaları ile tanınıyor. Naskali aynı zamanda eski cumhurbaşkanlarımızdan Celal Bayar'ın da torunu. Bir süredir dedesinin de yargılandığı Yassıada mahkemelerinin zabıtlarını yayınlayan Emine Gürsoy Naskali ile darbeleri, günümüze olan izdüşümlerini ve çalışmalarını konuştuk.

Yassıada Davası zabıtlarını yayınlamaya devam ediyorsunuz. En son Anayasa Davası yayınlandı değil mi?

Evet. Yassıada'daki bütün davalar Anayasa Davası'na bağlanıyor. O yüzden 4 cilt oldu. Daha önce İstanbul Ankara Olayları, Bebek Davası, Örtülü Ödenek yayınlandı. Bu zabıtları babam sağlığında bir yerden satın almıştı, bulunabilen şeyler değildi. Davalar sürerken yazıya geçirilmiş ve teksirle çoğaltılmış ama çok sınırlı sayıda kişinin eline geçmiş. Bir takımını biz almıştık. Onları neşretmeye başladım.

Bu zabıtları yayınlamaya başlarken neler hissettiniz?

Karışık duygular içinde oldu. Bu mahkeme bir darbe mahkemesi, neticesi baştan kararlaştırılmıştı. Mahkeme kelimesini kullanmaktan sıkıntı duyuyorum. Çünkü burada bir mahkemecilik oynanmış. Yassıada hakimlerine hakim demek hakimlere, savcılarına savcı demek savcılara hakaret. Demokrat Parti kadrosu, cumhurbaşkanı Yassıada'da tutuklanmış. Tutuklanma kelimesini de kullanmak istemiyorum. Sen kimsin ki bu insanları tutukluyorsun. Bir milletin seçimle iktidara getirdiği kadroyu alıp silah zoruyla bir yere götürüyorsun. Neticesi kararları çok önceden belli olan bir sözde mahkeme sürecinden geçiriyorsun. Sonunda da 3 insanı asıyorsun. Tabi çok daha fazla insan asmayı hedeflemişlerdi. Asmak istedikleri bir numaralı adam da büyükbabamdı. Yassıada suçlamaları vatana ihanet suçlaması ile açıldı. Sebebi cumhurbaşkanının ancak vatana ihanet suçundan yargı önüne çıkarılabilir olması.

Hangi sebeple vatana ihanet?

Allah bilir ne düşünüyorlardı. Bir senaryonun parçası. Kars Ardahan Ruslara satılmış. Bu düşünmek bile olamayacak bir şey. Kurtuluş Savaşı'nın öncülerinden büyükbabam kalkıp Kars ve Ardahan'ı Ruslara satacak. Bu iktidara gelemeyen muhalefetin hırsı. Demokrat Parti iktidara geldikten sonra hiçbir seçimi kazanamamış bir CHP var. Sözde 27 Mayıs darbesi ordu gençlik elele yapılmış. Bu bir slogan. 27 Mayıs CHP'nin, İnönü'nün azmettirmesi ve ordu işbirliği ile yapılmıştır. Türkeş gibi bir albay da haddini bilmeden kardeş kavgasını dindireceğiz, ekonomiyi düzelteceğiz diye darbe yapıyor. Sen kimsin ki ekonomiyi düzelteceksin. Ne tür bir donanımın var?

Türkeş'in şöyle bir açıklaması var. İnönü bu darbeyi zaten yaptıracaktı. Biz daha fazla kayıp olmasın diye katıldık diyor.

Buna inanan var mı acaba? Belki vardır inanan. İdamları istemiyorduk sözüne de inanmıyorum. Mahkemenin kurgulanması, iddianamenin hazırlanması, idamlarla iddianamenin okunması döneminde 14'ler Milli Birliğin bir parçasıydı. Madem karşıydınız, bunlar ne demek oluyor? Ömrüm darbeler ve darbe ihtimalleri içinde geçti. Bu yüzden satır aralarını okumayı çok iyi öğrendim. Bence bu şu demek; “ Darbe olsun istiyordum ancak elimi yağlı urganla kirletmek istemiyorum o yüzden darbenin varacağı nihai kareye bir çizik atıyorum.”

Peki mahkemenin kurulma sebebi halkı haklılıkları konusunda ikna etmek miydi?

Yaptıkları işin nerelere gittiğini, ağızlarından çıkan lafın nereye gittiğini anladıklarından şüpheliyim. Mesela bu kıyma makinaları meselesi. Demokrat Parti gençleri öldürmüş kıyma makinalarından geçirmiş. Bu kıymalar da Et Balık Kurumu'nda satılıyormuş. O dönemde insanlar kıyma almaya çekindi. Ölüler ayaklara taş bağlanıp Marmara denizine atılmış, yok Konya asfaltının altına gömülmüş. Darbe öncesi ve sonrası radyodan anonslar yaptırılarak kayıplarınızı bildirin diye propagandalar yaptılar. Milli Birlik Komitesi'nin yaptığı bu propaganda, ondan da sorumlu olan Alev Alatlı'nın babasıdır; Ertuğrul Alatlı. O sırada İngiliz Büyükelçisi Türkeş vasıtasıyla Cemal Gürsel'e haber gönderiyor çok diplomatik bir uslüpla. Yurt dışında Türklerin barbar ve insan eti yiyen bir imajı ortaya çıkıyor deyince kıyma makinası propagandası kesildi.

Mahkemelerde yöneltilen bir suçlama dikta rejimine doğru gidildiği yönünde. Şimdi de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan için, özellikle seçimden önce aynı şeyler dillendirildi. Ne diyorsunuz bu benzerliğe?

Çok büyük benzerlikler var. Anayasa mahkemesinin temel iddası diktaya gidildiği yönündeydi. Bugün için de diktaya gidiyor gibi bir söylem oluşturmaya çalıştılar. Hatta bir de sivil darbe lafını çıkarmaya çalıştılar. Darbe silahlı olur. Başka hiçbir şekilde olmaz. İzmir Milletvekili Necdet İncekara, “Bir diktatörlüğün ya orduya, ya polis kuvvetlerine veya gençlik teşkilatına dayandığını, DP'nin böyle bir dayanağı olmadığını, olmuş olsaydı bir saat içinde derdest edilip Yassıada'ya konamayacaklarını ifade etmiştir. Aynı mantalite aynı zihniyet.

Başbakan Erdoğan da Adnan Menderes'e atıfta bulunarak “Biz kefenimizi zaten yanımızda taşıyoruz” demişti.

Bu korku ve gerçek toplumun kodlarına işlemiş bir durum. Allah korusun.

Askerin siyasete karışmaması yönünde yapılan çalışmaları nasıl buluyorsunuz?

Ordunun siyasete karışması katiyetle kabul edilebilir bir şey değil. Atılacak adımların bir kısmı kanunlar anayasa ve yönetmeliklerle ilgili ama bir kısmı da zihniyetle ilgili. Ordu mensupları “Devletin kurtarıcısı sizsiniz” zihniyetinde yetiştirildi ve hala da yetiştiriliyor. Bu zihniyetin dışına çıkmamız bu zihniyetin tasfiye edilmesi lazım. 12 Eylül'le ilgili bir şey söylemek istemiyorum onu söyleyecek isimler söylesin. Bütün bu adımlar darbenin kabul edilemez olduğu düşüncesini güçlendirmesi açısından olumlu. Bugün darbelerin yargılanmasından söz ediyorsak epey yol aldık. 27 Mayıs'la ilgili 2 şey düşünüyorum. Bu darbeyi yapanların çoğu ölmüş olsa bile suç işlemiş olduklarının bir şekilde tescil edilmesi. 2.si Yassıada Mahkemeleri'nin iptali. Bu iki meselenin üzerinde düşünme zamanı geldi.

Yassıada'ya mahkemelerin 50. Yıldönümünde gittiniz. Ne hissettiniz?

İnsanın içini ürperten bir olay. Yassıada'nın bir demokrasi müzesine dönüştürülmesinden söz ediliyor. Camlar kırık, duvarlar yıkık, harap bir halde. O salonda cereyan eden hadiseleri düşündüğümde o salon ve olaylar öyle bir manzaraya müstahak ve öyle kalmalı diyorum. Metruk, virane, terk edilmiş, harap, sefil bir zihniyet o salonun görüntüsüyle örtüşüyor. Memnuniyet veriyor içime.

Peki Ergenekon Davası ne ifade ediyor sizin için?

Darbeci zihniyet inşallah kökünden sökülüp atılacak. Bu mahkemenin sonuna kadar gidip sonuçlanması lazım. Ordunun içinde darbeye mütemayil bir damar olduğu kesin. Pek çok kimse “Ergonekon darbe girişimi değil, olur mu öyle şey” diyor. E bugüne kadar olanlar neydi? Demek ki bu zihniyet var.


Türkçe iyiye gidiyor

Türk dili alanında önemli çalışmalarınız var. Bu alanı seçmenizde ne etkili oldu?

Ben çok farklı alanlardan bu noktaya geldim. Tahsilimin çoğu İngiltere'de geçti. Oxford'dan mezun oldum. Felsefe ve psikoloji sonra şarkiyat okudum. Doktora yapma seviyesine gelince Türkoloji'ye yöneldim. Emel Nesin Hanım “Böyle bir donanımla neden Türkoloji'ye girmiyorsun dedi. Bana makul geldi doktora olarak Osmanlıca metin edisyonu yaptım.

Türk dili konusunda hakim bir endişe var. Dilimiz kötü bir seyir mi takip ediyor?

Bu konuda hiçbir endişem yok. Müdahale edilmemesinden yanayım. Dilin hiçbir suretle yoldan çıktığını fakirleştiğini, yok olmaya yüz tuttuğunu düşünmüyorum. “Felaket eşiğindeyiz, dilimiz elden gitti gidiyor” gibi bir görüş var. Kesinlikle katılmıyorum. Belki bugün Türkçe her zamankinden daha zengin bir ifade kabiliyetine sahip. Kötüye gitmek şöyle dursun iyiye doğru gittiğini düşünüyorum.

Türk kültüründe temizlik, saç, tuz gibi çalışmalarınız var. Bu konulara eğilmeniz nasıl oldu?

İlgi duyduğum şeyler bunlar. Bir ilk olduğunu söylüyorlar bu çalışmaların. Bu konular üzerinde çalışmalara başladığımda bir saç üzerine ne söylenebilir gibi düşünenler vardı ama herkes dağarcığındaki bilgileri ortaya koyduğunda iki satır değil ciltler dolusu kitap yazılabileceği ortaya çıktı. Kültürümüzün bir birikimini ortaya çıkarmak istedim. Bir saç teli ile ilgili şekli, yorumlanması, geleneğe, sosyoloji ve antropolojiye yansıması, iktisadi yönü ortaya çıkıyor.



13 yıl önce