Öncelikli olarak başörtülü hanımlar için kreasyonlar hazırlıyoruz. Ama başı açık hanımlar da markamızı tercih edebiliyor. Başı açık olmak; çıplak gezmek anlamına gelmiyor. Başörtüsü kullanamayan ama İslami hassasiyetleri üst düzeyde olan bir çok hanımımız var. Bunların dışında kalan hanımlarımız için de zaten çok fazla seçenek mevcut.
Bu mesleğe başlamadan önce ben de başörtülü biri olarak aynı zorlukları yaşıyordum. O dönemde tesettür modası bu denli gelişmemiş olduğundan, kadınlar kıyafetlerini kendileri dikmeyi veya diktirmeyi tercih ederdi. Artık herşey hızlı üretiliyor ve tüketiliyor. Kimsenin aldığı kıyafeti giyebilmek için on beş gün bekleme zorunluluğu yok.
Ben konuyu A- B grubu olarak görmüyorum. Biz bir şey üretiyoruz ve bir değer biçiyoruz. Hak ediyorsa ilgi görüyor, hak etmiyorsa görmüyor.
Ben genelde 25 yaş üstü kadına hitap eden kıyafetler tasarlıyorum. Ama tabii artık 50 yaş da orta yaş grubuna dâhil oldu. Çünkü trend gençleşme yönünde. Bizler çocukluğumuzda annelerimizi taklit ederdik. Onların ayakkabılarını ve elbiselerini giyerdik. Şimdi ise anneler kızlarının izinde ilerliyor. Aslında bu duruma sıcak bakmıyorum. Artık her yaşa hitap eden kıyafet bulmak mümkün. Kadınlar da bunu gözeterek kendine ve yaşına yakışanı bulmalılar.
Hanımlarımızın çoğunluğunun tesettürlü olduğu gerçeği yadsınamaz. Tesettürlü hanımlar, diğer hanımlar gibi kaliteli, şık, modern ve inancına uygun giyinmek istiyor. Ama bu ihtiyaç yıllar yılı gözardı edildiğinden ve karşılanamadığından tesettürden sapmalar meydana geldi. Bu ihtiyacı karşılayabilecek, kaliteli üretim yapabilen markalara ihtiyacımız var. Ben de üzerime üzerimize düşeni yapmaya çalışıyorum.
Elimden geldiğince riayet etmeye çalışıyorum. Özellikle dış kıyafet (Pardesü) üzerinde çok fazla duruyorum. Çünkü kadınların pardesülerini terk etmelerini istemiyorum. Bu nedenle zevkle giyilebilecek, kullanışlı, aynı zamanda tasarım yönüyle de farklı pardesülere öncelik veriyorum.
Ben kadınları teşhir eden, dekolte kıyafetler zaten tasarlamıyorum. Elimden geldiğince tesettüre uygun, kaliteli ürünler hazırlamaya çalışıyorum. Ama hatasızım da demiyorum tabii ki.
Biz elimizden geldiğince İslami kurallar içerisinde kalarak tasarım yapıyoruz. Müşterimizin taleplerini de göz önünde bulundurarak kendimize özgü modeller sunuyoruz. Bu konu da özel bir hassasiyete sahibiz.
Konu kurallara daha fazla uymaktan ziyade yeniliklere daha çabuk veya geç ulaşmakla alakalı bence. Anadolu'da şu anda ilgi görmeyen bir tarz, kurallara uygun olmadığından değil oradaki modaya, giyim alışkanlıklarına uymadığından kabul edilemiyor. Şuradan geçen hanımlarda (Erenköy) gördüğünüz tarzı Anadolu'da göremeyebilirsiniz. Biz JaaDe tarzını Anadolu'ya da açtık. İnanıyorum ki çok yakın zamanda tüm Türkiye'ye ulaştırmış olacağız.
Erenköy mütedeyyin insanların yoğunlukta yaşadığı bir semt olduğu için, moda sektörü de bununla doğru orantılı olarak gelişiyor. Bundan dolayı burada birçok butik, şık, kaliteli giyinen ve seçici müşteriyi memnun etmek adına hizmet veriyor. Erenköy muhazakar kesimin Nişantaşı-Abdi İpekçi'si olma yolunda.
Ben markanın takıntı olabilecek bir şey olduğunu düşünmüyorum. Marka insanların güven duyduğu bir olgudur. Biz de JaaDe markasının güven vermesi adına yatırımlarımıza devam ediyoruz. Ama insanlar bazen, maddi güçlerini hissettirmeyi tercih edebiliyorlar. Çok nadiren böyle şeylerle karşılaşılabiliyor.
Benim için mağazama giren her müşteri aynıdır. Onların eleştirileri de övgüleri de her zaman önemlidir. Hiç bir marka her zevke hitap edemez. Bu bizim için de geçerli. Ben müşterilerimin, satın alsınlar ya da almasınlar, sadece emeğe saygı göstermelerini beklerim.
Elbette var... Ben genelde sadelikten yanayımdır, uyumsuz ve abartılı giyim tarzı beni de rahatsız eder.
Genel olarak baktığımda giyim tarzını beğeniyorum, bence göz önünde bulunan lider eşlerinin moda ikonu gibi algılanmaları onlara haksızlık olur.
Protokolde yer alan başörtülü kadının sade, tek renk kıyafetleri tercih etmesi uygun olur. Baktığımızda dünyada devlet adamlarının eşlerinin daima tayyör giydiklerini görürüz. Bu nedenle lider eşlerinin de bu trende uymaları zor değil. Sadece uygun bir başörtü tercihiyle protokol kıyafeti tamamlanabilir.
Her ikisini de önemsiyorum. Muhafazakar kadınlarımızın ihtiyacını göze hoş gelecek şekilde karşılayabilmek öncelikli hedefim.
İşte biz de o noktada devreye giriyoruz. Kadınlarımızın, şimdiye kadar tam manasıyla karşılanamamış ihtiyaçlarına cevap vermeye çalışıyoruz. Biz bir tarz sunuyoruz. Tercihi ise tüketiciye bırakıyoruz. Sadece gelir odaklı çalışmıyoruz yani. Vizyon sunuyoruz.
Biz işimizi inancımıza uygun olarak yapmaya çalışıyoruz. Fakat bazen gözden kaçırdığımız noktalar olabiliyor.
Bir ara aklımdan mini etek tasarlamak geçmişti. Müşterilerimizin evlerde giyebileceğini düşünmüştüm. Düşüncem; baş örtülü bir hanımın, dekolte kıyafetlerin sergilendiği bir ortamda alışveriş yapma zorunluluğunu ortadan kaldırmaktı. Yani, bizden alsın ama evinde giysin gibi bir düşüncem vardı. Fakat sonucunda doğru olmadığı kanaatine vardık ve vazgeçtik.
Fotoğraf çekimlerimizde dahi moda markalarından farklı noktalara dikkat etmek zorundayız inancımız gereği. Bu hassasiyetler ile rekabet tabii ki daha zor ama doğruya ulaşmak kolay olmayabilir.
Aslında çok fazla bu tarz olaylarla karşılaşmıyoruz. Zaten tesettüre uygun tasarımlar yapıyoruz. Ama bazen pantolon tercihi konusunda müdahalelerim olabiliyor. Herkes bilir benim pantolon konusundaki hassasiyetimi. Estetik açıdan da eteği kadına çok daha fazla yakıştırıyorum.
Pantolon kullanmayı tercih eden hanımlarımız için de, bol paçalı hatları belli etmeyen tasarımlar yapıyoruz. Ayrıca üzerine de uzun bir parçayı mutlaka, takımı olarak sunuyoruz. Pantolon almaya niyetli olduğunu bilmeme rağmen ısrarla etek sunduğumdan, kararsız kalıp eteği almadan giden müşterim de oldu.
O şekilde güzel olduğun düşünüyor herhalde bilemiyorum. Ben çok da fazla şahit olmuyorum. Ama bir yandan da, tamamen bahsettiğinizin aksi bir grup var. Gencecik eşleriyle gelip; etek, ceket bakmadan direk pardesü istiyorlar. O yüzden genelleme yapmayı doğru bulmuyorum.
Tüm hanımlarımıza stil danışmanlığı yapmaya çalışıyorum. En azından farklı bir stile, inançlarına uygun şekilde ulaşabilme imkanı sunuyoruz. Ama benim fikrime sonsuz itimadı olan ve tercihlerini tamamiyle bana bırakan özel müşterilerim de var.
Eğer ki ortada bir başarı varsa; çalışmak, belirli meziyetlere sahip olmak, doğru noktada doğru işi yapmak, düzgün ilişkiler geliştirebilmek söz konusu olabilir. Sadece elbise için insanları İstanbul'un bir ucundan buraya getiremezsiniz. İşim vesilesiyle tanışıp, ailecek dost olduğumuz çok sevdiğim arkadaşlarım var. Bunlar da Allah'ın bir lütfu heralde. Eğer biz işimizi layıkıyla yapabiliyor olmasaydık sadece sevgi ile de böyle bir kitleye hitap edemezdik. Teknik ayrıntıyı, yanlışı, kusuru, hepsini bileceksiniz. Kendi başınıza kaldığınızda ne yapabiliyorsunuz önemli olan odur. Bütün ekibin bir anda gittiğinde sen hala bir şeyler yapabiliyor isen yaptığın işe vakıfsın demektir. Çok şükür ki tasarımdan satışa kadar tüm sürecin bilfiil içindeyim ve her an ben de yeni bir şeyler öğreniyorum.
Müşterimin neye ihtiyacı olduğunu biliyorum ve bu ihtiyaca yönelik olarak tasarım yapıyorum. Özelde de hangi müşterimin neyi giyip neyi asla giymeyeceğini çok iyi bilirim. Aynı şekilde; müşterilerimiz de bizi biliyor. Bu tarzın da beğeneni, beğenmeyeni olabilir.
Ben tasarım atölyesindeyim.
İsimler üzerinden gitmeyi çok doğru bulmuyorum. Bir çok tanınmış isim sayabilirim ancak Özleyiş Hanım'ın (TOPBAŞ) bende ayrı bir yeri vardır. Alışverişin ötesinde çok özel bir dostluğa sahibiz. Özleyiş Topbaş; benim gözümde örnek alınası bir hanımdır. Çizgisini de tarzını da hiç değiştirmeden şık giyinebilmeyi başarıyor.
Genel olarak hizmet verdiğimiz kişilerin arasında; birçok iş adamlarının ve bakanların, milletvekillerinin, belediye başkanlarının eşleri, hatta tanınmış başarılı iş kadınları var.
Tabii ki. Bahsettiğim hanımların çoğu zaman zaman bir araya geldiğim, sevdiğim arkadaşlarım. Sosyal sorumluluk projeleri olsun, çeşitli organizasyonlar, ev sohbetleri olsun sık sık bir araya geliyoruz. JaaDe buluşma noktamız ama. Nereye gideceksek Erenköy mağazamızda bir araya gelir, öyle gideriz. Hatta bu grubu, JaaDe grubu olarak isimlendirenler bile var. Pek çok dostluğumu işime borçluyum diyebilirim.
Her birini aynı anda ayrı ayrı yakalayabiliyorsunuz. Seçici algı olsa gerek. En ufak detaylar sizin için büyüyerek kocaman görünebilir. Meslek hassasiyeti.
Kimseyi işim dışında uyarmam. İstisnaları elbette vardır. Çok samimi olduğum biri ise neden uyarmayayım ama herkesi uyarmanın da üzerime vazife olmadığını düşünüyorum. Sorulursa fikrimi beyan ederim. Zaten tesettür konusunda giyebileceğimi tasarlamaya, tasarladığımı giyebilmeye çalışıyorum. Koleksiyonum genel olarak benim hassasiyetlerimi, belirli ölçülerde içeriyor.
Aslında ben koleksiyonlarımın arasına serpiştiriyorum. Benden alış veriş yapan üst düzey yönetici kadınlar var. Bu yüzden tasarımlarımın arasında tayyörler bulunduruyorum. Normalde çalışan kadın prototipi bellidir. Pantolon-ceket veya etek-ceket tercih edilir. Tasarımlarım çalışan muhafazakar hanımlara da alternatifler sunuyor. Çünkü bu noktada tercihlerde çeşitlilik söz konusu. Pantolon üzerine uzun tunik giyen var. Kesinlikle pantolon kullanmayan var. Etek üstüne; uzun ya da kısa tercih eden var. Pardesüsünü asla çıkarmayan var. İşte bu da sanırım bizim işimizin inceliği. Diğer markalardan ve modacılardan ne farkınız var deseniz ilk olarak bunu söylerim.
Salvatore Ferragamo, Celine, Chloe, John Galliano gibi moda evlerini veya modacıları beğeniyorum. Bizden ise Yıldırım Mayruk'un çalışmalarını beğeniyorum. Hepsinde de dekolte bolca kullanılıyor. Ben öyle bir tasarım yapamam onlar da benim yaptığım tasarımları yapamazlar. Ama Yıldırım Mayruk'un özellikle kendisini terzi olarak nitelendirmesini, işine özenini, detaylardaki ince işçiliğini takdir ediyorum.