|

Sanat bizi Allah'a götürüyor

Hem sanata hem birbirine aşık iki insan. Tezhip ve hat gibi onlar. Her hat sanatçısı gibi Hüseyin Türkmen'in de en büyük hayali kendi el yazısıyla Kuran-ı Kerim'i yazmak. Emel Hanım ise eşinin yazdığı Kuran-ı Kerim'in tezhiblerini yapmak istiyor. Çünkü onlar yaptıkları işi ibadet gibi görüyor.

Kübra Sönmezışık
00:00 - 11/03/2007 Pazar
Güncelleme: 02:21 - 11/03/2007 Pazar
Yeni Şafak
Sanat bizi Allah'a götürüyor
Sanat bizi Allah'a götürüyor

Sultanahmet'deki Ayasofya'yı hepimiz biliriz ama onun kadar itibar görmeyen bir cami var sahile yakın; Küçük Ayasofya. Gerçekten küçük olan bu caminin değeri sanatçıları bir araya getirmesinden geliyor. İşte, bu caminin yakınında iki üç katlı bir bina. Girişte sıradan merdivenler, sıradan kısa koridor ve sıra dışı pembe bir kapı. Bu sıradışı karşılamada kapı çok büyük olmayan atölyede iki sanatçının çalışma mekanına açılıyor. Duvarda asılı levhalar, tahta masalar, kağıtlar… Hepsinin üzerine sanat icra edilmiş. Türkmen çifti sanat hayatına girdiklerinde evlilikle tanışıyorlar. Emel Türkmen bir tezhip sanatçısı, başarısı Türkiye sınırlarını aşmış, Dubai'ye kadar iş yapan bir müzehhibe. Eşi hattat Hüseyin Türkmen, Kültür Bakanlığı'ndan iki ödül sahibi. Bu iki başarılı sanatçıyı aynı noktada buluşturan o kutsal bağları, evlilikleri. Onlar sanatlarının ne anlama geldiğini bilmeyen bir kesimin içinde yıllardır yaptıkları işe 'anlam' yüklüyorlar.

Siz tezhip sanatçısısınız, eşiniz de hattat. Benzer sanat dallarındaki sanatçıların evlilikleri çok rastlanan bir durum değil. Nasıl bir araya geldiniz?

Emel Türkmen:Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Akademisi Geleneksel Türk El Sanatları bölümüne girdim. Eşim de benden birkaç yıl önce aynı okula başlamış. Planlı bir evlilik gibi görünmesine rağmen aslında tamamen kader kısmet.Tanıştığımızdan altı yıl sonra evlendik.

Hattat ve müzzehip olarak evliliğin sanatınıza etkisi nasıl oldu?

ET: Çok faydasını görüyorum. Eş desteği, anlaşılmak, bir sanatçı için çok önemli. Biz geceleri de çalışan insanlarız ve bu normal bir evlilikte çok sıcak bakılacak bir durum değil. Birbirimizi anlayıp, aynı dili konuşabiliyoruz . Özel hayatımızı sanat üzerinden kuruyoruz. Eşim beni sanatımı yönlendiriyor, bende ona tavsiyelerde bulunuyorum.

Birbirinizi sahiden eleştirebiliyor musunuz?

ET: Tabiî ki… O konuda iki ayrı insan gibiyiz. Sanat devreye girdiğinde duygusallık bir tarafta kalıyor. Saatlerce tartışırız, konuşuruz, eleştiririz…

Hüseyin Türkmen: Ama hat sanatında bu pek olmuyor. Zaten usul gereği hiçbir hattat müzehhipten öneri almaz, hattat hattattan öneri alır. Ama müzehhip hattattan alabiliyor.

İkiniz de İstanbul Belediyesi Meslek Edindirme Kursların da (İSMEK) ders veriyorsunuz. Kursa ilgi nasıl?

ET: Talep çok ama bu tarz eğitim birimlerinde akademide olduğu gibi öğrencilere sınav yapılmıyor yeteneklerine göre kursa başlamıyorlar. Öğrencilere şöyle söylüyorum; Bu sanatı gerçekten icra etmek, sanatçı olmak istiyorsanız lütfen gelin. Bu sanatlar hobi olabilecek sanatlar değil. Bu şekilde izah edildiğinde bu sanata saygılı ve devamlılığı olan bir grup oluşuyor.

HT: Hat Sanatına ilgi tezhibe göre daha çok ama ciddiyetle gelen öğrenci sayısı az. Fakat bu durum hat sanatı için bir kayıp değil. Bir ayet-i kerimede “ Kuran-ı Kerim' i biz indirdik onu yalnızca biz koruruz” buyurduğu gibi öteden bu yana Kuran-ı Kerim, Yaratıcı'nın izniyle aslı bozulmadan nasıl geldiyse hat sanatıda bu kişisel ve maddi kaygılara rağmen kelamın özünü anlayan ve arayan sanatçılar yetişip eserler verilecektir.

Oradaki eğitim iyi bir sanatçı yetiştirmeye yeterli mi?

ET: Bu eğiten kişinin cömertliğiyle alakalı. Eğer eğitmen bildiği kadarını eksiksiz bir şekilde öğrencilerine aktarırsa çok olumlu sonuçlar çıkar. Hem yetenek hem de özverili çalışma, ikisinin bir araya gelmesiyle çok iyi sonuçlar çıkar.

Siz hangi hocalardan eğitim aldınız?

HT: Akademideyken Mahmut Öncer, Prof. Dr. Ali Alpaslan Hoca'dan Rık'a Divani, Celi Divani ve talik meşkettim. Bununla birlikte imza yetkisi aldım. Sülüs - Nesih yazılarını Hüseyin Gündüz'le başlayıp Fuat Başar'la devam edip icazet aldım. Halen Mehmet Özçay'dan nesih meşkine devam ediyorum. Muhterem Savaş Çevik Hocam'dan da hala tavsiye alıyorum.

ET: Topkapı Sarayı tezhip kursundan sayın Cahide Keskin'e, Semih İrteş, Mamüre Öz, akademide ise Faruk Taşkale'den tezhip dersleri aldım.

Bu sanatlara ilgi duyan kişiler genellikle belli düşüncede, yani daha muhafazakar kesimdeki insanlar mı?

ET: Çoğunluğunu muhafazakar kesim oluşturuyor. Çünkü bu sanatlar Türk İslam Sanatıdır ve neyi ne için yaptığınızı bilmeniz ve saygı duymanız gerekiyor. Sonuçta hat ya da tezhip yaparken bir ayeti, sureyi süslüyor ya da yazıyorsunuz.

Çalışırken, aynı zamanda bir ibadet fikri de geçiyor mu aklınızdan?

HT: Yazı yazarken mükemmeliyette aradığım şey yazının eksik tarafları değildi. Çok iyi olsa da beni tatmin etmiyordu . Daha sonra yazıdaki bütün güzellik kaynağının Allah olduğunu farkettim. En büyük sanatkar yaratıcıdır. Hat sadece yazı sanatı değil, aynı zamanda Allah'ı bulma sanatıdır. Fani dünya ile ahiret yurdu arasında bir köprü gibidir, bir nevi zikir.

ET: Tabiî ki…Ama bu neyi süslediğinizi bilmekle alakalı. Ayet , hadis veya güzel söz tezhiplediğinizde o yazının anlamını özümseyip eser üretmenin zevki bambaşka.

Devlet bu sanatlara destek veriyor mu?

HT: Eskiden saray vardı, padişahların da kimi sanata meraklı kimisi de bizzat sanatkardı ve sanatkara imkanlar sunuyorlardı. Böylelikle daha kaliteli eserler yapılıyor ve daha iyi sanatçılar yetişiyordu. Ama artık öyle değil çünkü sanatçıların da bir derd-i maişetleri var. Devlet destek verse bu tür sanatlar daha çok gelişir, ticari yapım azalır ve iyi sanatçılar yetişir.

Kültür Bakanlığı iki yılda bir hat yarışması düzenliyor. Siz bu yarışmalarda iki kez birincilik almışsınız. Bunlar sanata teşviki ne ölçüde arttırıyor?

HT: Yarışmalar kendi bilginizi sınama yeri ve bunu en iyi şekilde değerlendirdiğiniz bir mecra. Yalnız seçilen juriler her zaman o kadar objektif olmaya biliyor. Mesela 2003 yılında Bakanlığın düzenlediği yarışmada bir jüri üyesi eşine ebru dalında ödül verdi ve tepkiyle karşılandı. Zaman zaman ahlaki açıdan sorgulanması gereken bu tür olaylarla karşılaşılıyor.

Toplum hat, ebru, tezhip gibi geleneksel Türk el sanatlarını ne kadar biliyor?

HT: Birkaç sene öncesine kadar bu sanatları anlayan daha azdı. Mesleğim sorulduğunda “hattatım” dediğimde insanların ilk tepki olarak boş boş yüzüme bakıyordu. Bende “Kuran yazısı” şeklinde izaha çalışıyordum. Bu ifade zorluğu bu sanat için üzücü.

ET: Tabi aynı şey tezhip içinde geçerli. 1990 yılında tezhibe başladığımda insanlar tezhip kelimesinin karşılığını bilmiyordu, “Kuran-ı Kerim'deki süslemeler” demek zorunda kalıyordum. İnce bir fırçayla ne yaptığımı yıllarca yakın çevrem dahil kimse anlayamadı.

Hangi hattatlarla çalıyorsunuz?

ET: Fikirlerine ve sanat anlayışına saygı duyduğum Savaş Çevik, Mehmet ve Osman Özçay, Hasan Çelebi, Davut Bektaş, Mehmet Memiş, Fuat Başar gibi hattatlarla yurt dışında koleksiyonculara eserler icra ettim. Dubai, Kuveyt, Tunus, Abudabi gibi ülkelerin koleksiyonlarına eserler yaptım. Gelecek sene Abudabi'de dünyanın en iyi hattatlarının biraraya gelerek açacakları bir sergi olacak. Orada benim de birkaç çalışmam yer alacak.

Bu sanatların en iyi icra edildiği ülkeler hangileri?

HT: Yazının türüne göre değişiyor. Sülüs ve nesihi Türkiyeli sanatçılar daha iyi yazıyor. Celi divaniyi son zamanlarda Irak ve Suriye daha iyi yazmaya başladı. Ama bu sanatın en iyi icra edildiği ülke Türkiye daha sonra Suriye, Irak, İran gibi ülkeler takip ediyor.

ET: Orta Asya kökenli bir sanat, oradan Ortadoğu daha sonra Osmanlı'ya kadar uzanan bir geçmişe sahip. Motiflerinde, renklerinde benzerlikler görüyorsunuz. Son dönemlerde İran bu konuda gayet iyi, Türkmenistan ve Azerilerin de iyi eserlerine rastlayabiliyorsunuz. Türkiye de bu konuda gayet iyi.

Birlikte sergi açmayı düşünüyor musunuz?

ET: Eşim yazılarını sergi açmak üzere biriktirmeye başladığında bende onları tezhipleyebilirim. Her hattatın hayalinde Kuran-ı Kerim yazmak vardır. Eşim Kuran-ı Kerim yazdığında onu süslemeyi çok isterim.

HT: İlerde olabilir neden olmasın. İyi işler yapıldığında bir sergi düşüncesi iyi olur. İnşallah o günleri görme şerefine nail oluruz.

Günümüzdeki sanat anlayışını nasıl yorumluyorsunuz?

HT: Eskiden sanat deyince akla güzelliği aramak geliyordu. Bir Ayet-i Kerime'de denildiği gibi “Allah güzeldir güzeli sever”. Bu anlayış popüler kültürle dejenere oldu. Sanat çirkinliği aramaktır artık. Çünkü yozlaşma güzeli çirkin hale getiriyor. Güzel bir eser icra etmek yerine kalitesi kötü olan işler piyasaya sürülüyor. Bu da sanat felsefesini negatif yönde değiştiriyor.


17 yıl önce