|

Ticarette fazla veren kaybetmez

“On metre mi istediler? Beş santim fazla vereceksin, mutlaka aldatmayı değil aldanmayı bileceksin” diyen bir insanın bir gün büyük bir holdingin sahibi olup, memleketine milyonlarc liralık yatırım yapabildiğini söyleselerdi hayatta inanmazdım, ta ki Mehmet İlker'i tanıyana dek...

Şevin Ayaz
00:00 - 6/06/2010 Pazar
Güncelleme: 22:38 - 5/06/2010 Cumartesi
Yeni Şafak
Ticarette fazla veren kaybetmez
Ticarette fazla veren kaybetmez

Şimdi size bir işadamının sıfırdan başlayarak nasıl büyüdüğünü anlatan o klasik hikâyelerden ya da ikramiye ile hayatı değişen bir hayat hikayesi anlatmayacağım. Vererek büyüyen, bağışladıkça zenginleşen ve belki de en önemlisi geçmişini unutmayarak, doğduğu topraklara vefa borcunu ödeyen biri var karşımızda.

Mehmet İlker, Balıkesir'e bağlı Dursunbey ilçesinde doğup büyümüş ve sonra da doğup büyüdüğü ilçeyi büyütmüş bir isim. Maddi imkânları çok da iyi olmayan bir ailede dünyaya gelmiş İlker. “Çok fakirdik, evde tuvalet banyo yok. Annemin iki elbisesi vardı birini yıkayınca diğerini giyerdi” diyor. Babası savaşta anne babasını kaybetmiş, askerden gelince evlenmiş ve 3 çocukları olmuş. Mehmet Bey, kardeşlerin ortancası. 1944 yılında Dursunbey'e demiryolu döşendikten sonra ilçedekilerin ayakkabıları sık sık eskiyince babası ayakkabı tamirciliği yapmaya başlıyor. Mehmet Bey ise kardeşleriyle birlikte küçük yaştan itibaren fasulye, maydanoz satarak aile bütçesine katkıda bulunuyor.

LİMON SATARAK BAŞLADI

Su satarak para kazanmaya çalışan “minikler”in gerçekliği, en az çocukluğunu sokakta doyasıya oynayarak geçirenlerin ki kadar gerçek. Mehmet Bey kardeşleriyle birlikte el ele veriyor ve annelerinin de yönlendirmeleriyle küçük yaşta ticarete başlıyor. Gün geçtikçe işleri genişletiyor. Limon, maydanoz ve fasulyenin ardından yedek parça, dikiş makinesi, buzdolabı, radyoya kadar uzanıyor ticareti... Daha sonra babasının ayakkabı dükkânını devralıyor onun yanında saat, bisiklet, radyo satmaya başlıyor. Vatani görevini yapmaya gidip döndüğünde artık Dursunbey'in kendisine yetmediğini farkeden Mehmet İlker, bavulunu toplayıp İzmir'ih yolunu tutuyor. Ancak İzmir'in ticaret için yeterli olmadığını görünce çıkıp geliyor İstanbul'a.

ALDATMAYI DEĞİL, ALDANMAYI BİLECEKSİN

Mehmet İlker'in İstanbul'a gelme hikâyesi oldukça ilginç. Yedi tepeli şehrin herkese cezbeden yanı Mehmet Bey'i hep ürkütmüş. Dursunbey'de 1000 lira bozdurmak isteyenlerin bankanın yolunu tuttuğunu, ama İstanbul'a geldiği gün sigara almak istediği işportacının bu parayı bozabildiğini görmek Mehmet Bey'in zihninde şimşekler çaktırıyor. İstanbul'da geliş o geliş.. Sirkeci'de başladığı ticareti büyüdükçe büyüyor. Bu büyümenin arkasında ise herkesde kolay kolay rastlayamayacağınız prensipleri var. “Arkama baktığımda çok yol aldığımı görüyorum ama önüme baktığımda bir metre gitmediğimi görüyorum. Önce dürüst olacaksınız, mutlaka kaliteli mal satacaksınız. Mutlaka aldatmayı değil aldanmayı bileceksin.” diyerek açıklıyor ticaret çalışma ve prensiplerini...

DURSUNBEY'İ UNUTMUYOR

Mehmet Bey, yıllardır İstanbul'da fakat yıllar önce bırakıp geldiği memleketini hiç unutmamış. En büyük hayali memleketine faydalı işler yapabilmekmiş ve nitekim şuan Dursunbey için koşturuyor. Öncelikle kendi adını taşıyan bir yardım vakfı kuran Mehmet İlker, işe muhtaç insanlara gıda, ilaç, giyecek ve yakacak yardımı yaparak başlamış. Yüzlerce Dursunbeyliyi iş sahibi yapmış ve daha da fazlası için yatırımlarına devam ediyor. Örneğin 2.5 milyon Avroluk meyve suyu fabrikası açılmak üzere... Daha sonra kendini eğitime adayan Mehmet İlker, yıllardır yüzlerce üniversite ve lise öğrencisine burs imkânı sağlıyor. Vakıf başarılı öğrencileri teşvik etmek için ödüllendiriyor. İşlerini küçük oğluna devreden Mehmet İlker, zamanının büyük bölümünü memleketi için daha fazla ne yapabilirim, insanımın refah seviyesini nasıl yükseltebelirim diye düşünerek harcıyor.


Mehmet İlker, İstanbul'da zor günler de yaşamış. Bu zor anlardan birinde bir yılbaşı günü eşiyle evde vakit geçirmek için kuruyemiş almak istediğini anlatıyor. Çankırılı bir kuruyemiş satıcısı ile karşılaşan İlker, ne iş yaptığı soran seyyar satıcıya yaptığı işleri anlatmış. Kuruyemişçi bir süre Almanya'da yaşadığını belirterek dilerse orada yedek parça işiyle uğraşan tanıdıklarıyla irtibat kurabileceğini söyleyip onların iletişim bilgilerini vermiş. Aldığı telefon numarasını büyük bir heyecanla arayan Mehmet İlker, 2-3 bin Mark yolladığını, karşılığında gelen malzemeleri satıp yeniden sipariş verdiğini anlatıyor. Almanya'da İlker'e yardımcı olan kişi İlker'in yüklü sermayesi olmadığını anlayınca, ticaret ve dürüstlüğünü sevdiği Mehmet Bey adına 60 bin Mark kredi alıp, karşılığında yedek parça yollamış. İlker, o borcu 6 ayda ödediğini ve dönüm noktası olduğunu anlatıyor.


HAZIRA KONDURMAYACAK

Mehmet Bey'in iki oğlu var fakat mal varlığını onlara bırakmak yerine gerekli yerlere vakfetmenin daha doğru olacağını düşünüyor. Şuan şirketi, Tofaş ve Ford firmalarına yedek parça satıyor. Dünyadaki iki otomatik şanzıman fabrikasından birinin mümessilliğini yapıyor. Bugün onlarca milyonla ifade edilen bir malvarlığının sahibi... Dünyanın 80 ülkesinde ofisi var. Dursunbey ilçesine bugüne kadar 5-6 milyon dolarlık yatırım yapmış, bu yatırımların birkaç yıl içinde daha da artacağını söylüyor. Vakfının projelerini heyecanla anlatırken gözlerinin içi parlıyor bu eğitim gönüllüsünün...


VAKFA BAĞIŞLAYACAK

Mehmet İlker'e çalışma sistematiğini soruyorum ve cevabı karşısındaki şaşkınlığımı gizleyemiyorum. Günde yirmi saat çalışıyormuş. “Ya Rabbi geceyi niye yarattın” derdim, uyumayı sevmezdim” diyor. Mehmet Bey, torunlarının rahat bir şekilde yaşamasına yetecek kadar gayrimenkul ayırdıktan sonra bütün varlığını vakfa ve sosyal sorumluluk projelerine bağışlamayı düşünüyor.



14 yıl önce