|

Anayasa yapma yetkisi Meclis'in

Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, Anayasa değişikliğine temelde itirazları olmadığını ancak konunun diyalog çerçevesinde ele alınmasını istediklerini söyledi. Yeni Şafak'a konuşan Gerçeker, “Siyasi parti temsilcisi gibi davranamaz veya siyasi partinin yanındaymış gibi görünemeyiz. Partizan gibi davranmak yargıyı bitirir” dedi.

Abdülkadir Selvi
00:00 - 10/04/2010 Cumartesi
Güncelleme: 00:41 - 10/04/2010 Cumartesi
Yeni Şafak
Anayasa yapma  yetkisi Meclis'in
Anayasa yapma yetkisi Meclis'in

Anayasa değişikliği ve HSYK tartışmaları üzerine yaptığı açıklamalarla dikkati çeken Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, Anayasa değişikliği yapma yetkisinin sadece parlamentoya ait olduğunu belirterek, değişikliğin uzlaşma içinde yapılmasını istiyor. Gerçeker, yüksek yargının “muhalefet partisi” gibi algılanmasından da hoşnut olmadıklarını ifade etti. Gerçeker Yeni Şafak'ın sorularını cevapladı:

Yargıyı da içine alan anayasa değişikliği çalışmaları başladı. Nasıl karşılıyorsunuz?

Yargının büyük sorunları var. Biz diyoruz ki yargı reformu buradan başlasın. Hep söylüyorum ama tekrar söylemekte yarar var. Ne var ki siyaset bizde tamamen yozlaşmış durumda. Bizim ak dediğimize kara demek zorunluluğu duyuluyor adeta. İktidar da doğruyu söylese muhalefet yanlış diyor, muhalefet doğruyu söylese iktidar yanlış diyor. Muhalefet yanlış söylese iktidar doğru diyor.

Biraz da sizin söylemleriniz yanlış anlaşılmanıza neden olmuş olabilir mi?

Doğru değil. Hiç bir zaman siyasi kimliğimiz yok bizim. 35 - 40 yılımızı adalete adamış insanlarız. Yargıda köklü değişiklikler yapılıyor. Kurul tamamen değiştiriliyor. Bu kurumların görüşleri alınmadı. O zaman biz görüşlerimizi duyurmak zorundayız.

Adalet Bakanı ziyaretinize geldi ama...

Adalet Bakanı geldi ama çok önce, tasarı hazırlanmadan geldi. Kendilerine görüşlerimizi söyledik. Zaten raporlarımız var. HSYK'nın yapısı değişmesin demiyoruz ama yargı bağımsızlığına uygun olarak değişsin diyoruz. Bunun dışında, siyasi bir gözlemimiz olamaz.

HSYK'da bir kast sistemi var, bu çok eleştiriliyor.

Biz ilk derece mahkemelerinden HSYK'ya üye seçilmesine de karşı değiliz. Bu 1961'den 1971'e kadar uygulandı. Sıkıntıları çok oldu. Seçim olan yerde kulis oluyor. Bu yargıya ve hakimlere yakışmaz. Onun için terk edildi. Yine de karşı değiliz. Yeni düzenlemede 21 üyeli HSYK'da Yargıtay'ın oranı 4'e indirilmiş. Yüksek mahkemelerin geri plana itilmesi söz konusu.

Dışarıdan üye seçilmesi için ne düşünüyorsunuz?

Hakim ve savcı olmayan kişilerin HSYK'ya seçilmesine karşıyız. Kurumun istikrarlı bir şekilde çalışmasını engellerler. Venedik Komisyonu'na göre esas olan, bu kurumlara yargının üye seçmesi. Demokrasiniz tam yerleşmişse parlamento da seçebilir diyor. Yürütme değil. Ama uzlaşma ve çoğunluk hakimlerden oluşacak diyor.

Söylemlerinizden yasama organına karşı imişsiniz gibi bir algı var...

İfade özgürlüğü sınırları kapsamında söylüyoruz. Yasama organına asla karşı değiliz. Görevimiz uyarmak. Çünkü iktidar kimseye baki değil.

Yargı sorunlarının çözümünde bugün bir diyalog yerine çatışma yaşanıyor.

Görüşümüz sorulmadı. Ok yaydan çıkmış gidiyor. Mecburen bir şeyler söylüyoruz. Bizi yok sayıyorlar. Yüksek mahkemelerin fonksiyonunu sıfırlamak istiyorlar.

Yüksek yargı bu alana kimsenin girmesine izin vermek istemiyor.

Aslında hukuk devletinde yasama ve yürütme, yargı denetimine tabi. İster istemez yürütme ile yargı arasında bir rekabet ve egemenlik kavgası oluyor. Bunları hasmane bir tutumla, bağırarak ve çağırarak değil, demokratik bir ortam içinde yapmamız lazım.


Pakette yargıda köklü değişiklik öngörüyor. Yüksek yargının böyle bir beklentisi var mı?

Elbette var. Bizim hazırladığımız strateji raporunda bunlar var. Düzenleme aceleye getirildi, kurumların görüşleri alınmadı. Bir husus daha var. Bu bencillik olarak niteleniyor. HSYK'da şu an Yargıtay'dan 3 üye var. Üç tane de yedek var. 7 kişiden 2'si Danıştay üyesi. Üye sayısının genişletilmesine karşı değiliz. Anayasa teklifimizde bunu belirttik. Sayı 15 veya 17 olabilir. Hatta idari, adli, genel kurul olsun. İtiraz mercii olsun. Meslekten çıkarmalarla ilgili idari yargı yolu açık olsun. Bunları söyledik daha önce.

CHP, mahkemeye giderse ne olur?

Bu konuya girmek istemiyorum. Polemik konusu yapılıyor. Yanlış değerlendiriliyor. Anayasa Mahkemesi'nin görev ve yetkileri bellidir. Bilemiyoruz ne çıkar, ne eder. Burada yine uyarı görevi yaptık.


SİYASİ PARTİZANLIK YÜKSEK YARGIYI BİTİRİR

Yüksek Yargı Partisi diye bir söylem ortaya atıldı. Hukuk ve siyaset iç içe girmiş kavramlar. Ama partizanlık yapmak her şeyi bitirir, yargıyı bitirir. Ben çok mecbur kalmadıkça konuşmayı, basının ve medyanın karşısına çıkmayı sevmiyorum. Birbirimizi daha iyi tanıyalım diye konuşmak zorundayız. Sizler aracılığı ile bunu yapıyoruz. Görüş farkı olabilir. Herkesin aynı düşünmesi olanaksız. Ama şunu özellikle bilmenizi istiyorum. O dosyanın kapağı açıldığı zaman her şey biter.

Muhalefetin size bu kadar yakın durmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Biz, iktidarın getirmek istediğine karşı çıkınca ne oluyor? 'Siz muhalefetle aynı düşüncedesiniz' diye bir algı ortaya çıkıyor. Aslında böyle bir şey söz konusu değil.

Darbecilerle, buna karşı çıkanlar diye ayrıldı toplum.

Maalesef tüm bunlar anlayışsız, hoşgörüsüz, sevgisiz, uzlaşmasız bir toplum haline getirilmemizin sonucu. Tehlikeli bir gelişme. Böyle bir ortamda demokrasi hiçbir zaman gelişemez. Vesayet rejimlerinin topluma bir şey kazandırmadığı ortada. Her askeri darbe, topluma çok şey kaybettirdi. Kutuplaşmaları artırdı. Farklı fikirlerin daha çok kemikleşmesine neden oldu, uzlaşma ortamını ortadan kaldırdı. Bunun mutlaka ortadan kalkması lazım. Ne askeri vesayet, ne sivil vesayet olmaması lazım. Temel müesseseler vardır, bunlar birbirine hasım değildir. Bunların devletin işleyen çarkının dişlileridir. Bunlar çalışmazsa sonuçta bir şey üretemezsiniz. Tüm bunlar siyasetin kısır çekişmesi, kutuplaşması sonucu ortaya çıkıyor.


14 yıl önce