|

Er ya da geç Humus'un hesabı sorulacak

Humus'ta geçen hafta yüzlerce kişinin hayatını kaybettiği katliamın hesabının sorulacağını ifade eden Başbakan Erdoğan, “Hama'nın hesabı sorulmadı ama emin olunuz ki er ya da geç Humus'un hesabı sorulacaktır” dedi.

Fazlı Şahan
00:00 - 8/02/2012 Çarşamba
Güncelleme: 02:29 - 8/02/2012 Çarşamba
Yeni Şafak
Er ya da geç  Humus'un hesabı sorulacak
Er ya da geç Humus'un hesabı sorulacak

Başbakan Erdoğan, Humus'ta yüzlerce kişinin öldürüldüğü katliamın hesabının sorulacağını belirterek, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad'a, “Gittiğin yol yol değildir. Bu yol çıkmaz sokaktır. Ya Beşşar, men dakka dukka. Ey Beşşar, eden bulur” diye seslendi.

Erdoğan partisinin grup toplantısında Suriye'deki gelişmeleri değerlendirdi.

Bundan 30 yıl önce, 2 Şubat 1982'de, Suriye'nin Hama şehrinde acı bir katliam yaşandığını hatırlatan Erdoğan, kadın, erkek, çocuk, yaşlı, hasta demeden yaklaşık 30 bin masumun katledildiğini söyledi.

BABASININ İZİNDE

Erdoğan şöyle konuştu: “Hama'da 30 bin masumu hunharca öldüren baba Esad, işlediği cinayetlerin hesabını bu dünyada vermedi. Ama o Esad, bütün Suriye halkının, bütün İslam dünyasının, bütün insanlığın hafızasında, kalbinde, vicdanında yargılandı, acımasız bir diktatör olarak tarihe adını yazdırdı. Umuyor ve inanıyorum ki bugün onun izinden gidenler, bugün Humus'ta yüzlerce masum sivili katledenler, adli ilahiden önce, kendi halklarının önünde hesap verecektir. Hama'nın hesabı sorulmadı ama emin olunuz ki er ya da geç Humus'un hesabı sorulacaktır.”

ZALİMİN KORKUSU

“Beşşar Esad, 'Ölene kadar savaşırım' diyor. Madem ölene kadar savaşacak bir kahramansın neden Golan Tepeleri için ölene kadar savaşmadın? Senin kahramanlığın, kendi mazlum, masum halkına mı bu mu kahramanlık? Bu kahramanlık değil, korku, korkaklıktır, her zalimin kalbine sinmiş acziyet, zavallılıktır. Hiçbir zulüm karşılıksız kalmaz. Mazlumun ahı, er ya da geç mutlaka çıkar.”

TÜM SÖZLERİNİ ÇİĞNEDİ

“Suriye'de Beşşar Esad, döndü dolaştı, babasının izini takip etmeye, babası gibi silahların namlusunu kendi halkına çevirmeye başladı, verdiği tüm sözleri çiğnedi, bize ve kendi halkına verdiği sözlerinin arkasında durmadı. Hama katliamının 30. yıldönümünde 3 Şubat akşamı, tıpkı babasının yaptığı gibi bir şehri kuşatarak, yüzlerce masum insanı toplu halde katletti.”

EY BEŞŞAR EDEN BULUR

“Kendisine bir kez daha hatırlatıyorum; gittiğin yol yol değildir. Bu yol çıkmaz sokaktır. Daha fazla kan akıtmadan, daha fazla masum sivilin canını almadan, bu yanlış yoldan dönmesini, kendisine bir kez daha tavsiye ediyoruz. AK Parti Grubu'ndan, Esad'a bir kez daha sesleniyorum: Kendi anlayacağı şekilde, kendi dilinde sesleniyorum: Ya Beşşar, men dakka dukka. Ey Beşşar, eden bulur.”


Suriye'ye yeni yol haritası

Suriye ile ilgili BM'de yaşanan süreç, medeni dünya açısından bir fiyasko, acziyetin ötesinde sorgulanması gereken bir ibret vakası. Hiçbir devletin, hangi çıkarlar için olursa olsun, zalimin eline öldürme lisansı vermesi kabul edilebilir değildir. Suriye'nin dört bir yanında cinayetler, toplu katliamlar yaşanırken, uluslararası toplum bu gidişata tek bir ağızdan dur bile diyememiştir. Esad rejimi, bu kararsızlığı, bu basiretsizliği, mevcut kanlı politikalarını daha da şiddetlendirmek için kendisine verilmiş açık bir çek gibi yorumlarsa, bunun hesabını kim verecektir. Suriye'de barış ve istikrarın tesisi için gayret sarf etmeye devam edeceğiz. Suriye yönetiminin değil, halkının yanında yer alacak ülkelerle, yeni bir girişimi de bu noktada başlatacağız, bunun da hazırlıklarını yapıyoruz. Arap Ligi'nin Suriye ile ilgili girişimlerini, aynı şekilde desteklemeye devam ettireceğiz.


Auster'ı da yanına al Gazze'de piknik yap

Başbakan Erdoğan, Türkiye'yi antidemokratik bir ülke olarak niteleyen ABD'li yazar Paul Auster'a Kılıçdaroğlu'ndan davetiye gitmesini sert bir dille eleştirdi. Auster'in 2010'da İsrail'e gittiğini ve İsrail devlet adamlarıyla görüştüğünü ifade eden Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: “Bunu hatırlatınca o yazardan anlamlı bir karşılık geldi. 'İsrail'de tutuklu gazeteci ve yazar yok' dedi. Bizim Anamuhalefet partisi genel başkanı, bu ifadeleri papağan gibi Türkiye'de tekrarladı. Kılıçdaroğlu'nu, bu tarihe geçecek ifadelerinden dolayı tebrik ediyorum. Umuyorum ki İsrail'e arka çıkan bu sözleriyle birilerinin gözüne girmiştir”

EN HAFİF TABİRLE YALANCILIK

“Ben buradan Sayın Kılıçdaroğlu'na tavsiyede bulunmak istiyorum: Eğer O yazar CHP'nin davetine icabet eder de buraya gelirse, lütfen Türkiye'den sonra birlikte İsrail'e gitsinler. Aksi takdirde bu seyahat eksik kalır. Şöyle Gazze'yi gören bir tepede birlikte piknik yapsınlar. Arkalarına dünyanın en büyük açıkhava hapishanesi olan Gazze'yi alarak koro halinde o söylediklerini tekrar etsinler; 'İsrail'de tutuklu gazeteci ve yazar yok' desinler. İsrail'de tutuklu gazeteci ve yazar yok demek, en hafif tabiriyle yalancılıktır, cahilliktir. Bunu söylemek Gazze'ye, Batı Şeria'ya haksızlıktır. Öyle Filistinli yazar ve şairler var ki sürgünde, gözleri vatan hasretiyle açık gittiler. Hapishanelere bile razıydılar, yeter ki kendi topaklarını bir kere öpebilsinler.”

PROPAGANDAYI BİTİRECEĞİZ

“Şu andan itibaren biz bu kara propagandayla mücadele edeceğiz, devam eden mücadelemizi yoğunlaştıracağız. Allah'ın izniyle, milletimizin desteğiyle Türkiye aleyhine yürütülen hem de harici odaklardan destek alınarak yürütülen bu kampanyayı da biz boşa çıkaracağız. Tüm dünyaya Türkiye'de gazetecilerin, yazarların değil, darbe hazırlığı içinde olanların, terör eylemi yapanların yargılandığını tekrar tekrar anlatacağız. Hiç kimsenin Türkiye aleyhine böyle bir kampanyayı yürütme hakkı yoktur. Hele hele haysiyetli bir genel başkan, ülkesine zarar vermek adına böyle kampanyalara önayak olamaz.”


Daveti değerlendirecek

Auster, mesaj göndererek Kılıçdaroğlu'nun davetini düşünebileceğini söyledi: “Ülkenizdeki yazarlara karşı davranışlar hakkındaki kaygılarımı dile getirmek açısından şu ana dek gitmeme tutumumu sürdürmüştüm. Ancak mektubunuz bu konuyu düşünmeme vesile olmuştur. Önerinizi dikkatle değerlendireceğim.”


Laikliği neyle ölçtünüz

Son günlerde dindar nesil kavramı üzerinden yürütülen kampanyanın bayat bir kampanya olduğuna dikkat çeken Erdoğan, “Bu kampanya o kadar bayattır ki 13 Nisan 1909'dan, 31 Mart vakasından bugüne kadar tam 103 yıldır temcit pilavı gibi bu ülkenin önüne getirilmiştir” dedi. Erdoğan susturulmak istenenin mürteci, dışlanmak istenenin gerici ve aşağılanmak istenenin de yobaz olarak nitelendirildiğini ifade etti.

Erdoğan şunları söyledi: “Çıkmışlar bize, elinizde dindarlılığı ölçecek alet mi var, diye soruyorlar. Biz dindarlık ölçme meraklısı değiliz. Böyle bir yetkinin bizde olduğunu iddia edenlerden hiç olmadık. Ama merak ediyorum, siz bu ülkede yıllarca laikliği nasıl ölçtünüz? Hangi cihazı kullandınız, önce bunu anlatın? Üniversite kapılarında başörtülü kızların laikliğini nasıl ölçtünüz? Başörtüsü ile ilgili düzenlemeyi, Kılıçdaroğlu neden Anayasa Mahkemesi'ne götürdünüz? İmam hatiplerle sorununuz ne? Önce bunu anlatın. Biz 9 yıldır hiçbir dayatmanın içinde olmadık. Bugün de değiliz, yarın da olmayacağız. Biz birilerin geçmişte yaptığı gibi, öğrenci formatlama gayretinde değiliz.”



12 yıl önce