Başbakan Tayyip Erdoğan, Osmaniye'de önceki gün düzenlenen coşkulu mitingin ardından Ankara'ya dönerken aralarında yazarımız Cem Küçük'ün de bulunduğu gazetecilerin sorularını cevapladı, önemli açıklamalarda bulundu.
Gelişmeler ciddi manada alanları olumlu etkiledi. Bir: Birliktelik, dayanışma duygusu geliştirdi. İki: Meydanlara gelme aşkını teşvik etti, tahrik etti. Doğrusu bizim de mesajlarımızı direkt olarak tabanımıza duyurma imkanı verdi. Dolayısıyla şu anda gerek CHP'nin gerek MHP'nin bu Pensilvanya ile olan ilişkilerini, münasebetlerini süreç tetikledi. Şimdi tabi her şey iyot gibi açığa çıktı. Üstelik kendileri dışında herkesi dinlemiş olmaları onların savunma noktasındaki tezlerini de yok etti. Çünkü ortada ne savunma yapabilecek adamları kaldı ne de tezleri kaldı. Hepsi şu anda havada.
Hele hele ben şimdi rahmetli Savaş'ın (Ay) onunla olan söyleşisini izleyince doğrusu itikadi olarak ciddi bir ikilem içine düştüm, sarsıntı geçirdim. 'Niye derseniz?' orda kullanılan ifadeler çok manidar. Sanki diğer meleklerle görüşüyor da Hz. Cebrail ile tanışmış gibi… Yani burnumun sızısı filan 'o bile parti filan kursa ben ona bile oy vermem' diyor. Ve bugüne kadar bir tane oy vermiş. O'na bile oy vermem diyor. Ama CHP'ye, MHP'ye oy verilebilir, 'oylarınızı verin' diyor. Tabi bu noktada özellikle himmet denilerek makbuzsuz toplanan paralar. Bu süreçte tehlikeli bir nokta da bu. Tabi bunların hepsi ortaya çıkmış durumda. Tabi şu da ortaya çıktı; haraçlar…
Anlaşılıyor ki telefon dinlemeleri alan dinlemelerinin bunların hepsini şantaj için kullanmışlar işadamlarına karşı.
Hani beş işadamı olayı var ya; atv, Takvim, Sabah olayı diye yutturmaya çalıştıkları bu beş iş adamı var ya. Niye bu beş işadamının üstünü gittiler. Burada ihale yok ki… Sizin bunların üstüne gitme hakkınız yok. Bu beş adamı kendi aralarında alış veriş yapıyorlar. Kalkıyor bir tanesi hisselerini satıyor. Amcasına satıyor, diğer odadaki ortaklara satıyor. Sen bu hisse satışlardan dolayı kalkıyorsun bunlar hakkında soruşturma açma yoluna gidiyorsun. Ve yakayı ele veriyorsun. Ele verdiğin anda da işte hepsi ortaya çıkıyor.
Bütün bunlardan sonra ülkede bu seçim çok renkli bir seçim haline geldi ama hamdolsun bize bir şeyi kazandırdı. Nedir? Ülke bir darbeyle karşı karşıya kaldı. Ve bu darbe paralel yapı, paralel devlet anlayışıyla yapılmak istenecekti. Bu ortaya çıkmış oldu. Bundan sonrası seçimler, seçimlerden sonra buraların dizayn edilerek temizlenmesi, arındırılması…
O zamandan bu zamana değişen bir şey yok. 7 Şubat görüntüde… Olayın aslı şurada… Son referandumla alakalıdır. Bu referandum dikkat ederseniz onların çok çırpındığı bir referandumdu.
Biz bunları iyi niyetli zannettik. Meğerse iyi niyetli değillermiş. Niye iyi niyetli değiller? O çalışmada o referandumda onların tek hedefleri vardı: Yargıyı ele geçirmek. Ama başardılar. Az veya çok başardılar. Ondan sonra Şubat olayı gelmeye başladı. Bu olaylar gelmeye başladı. Dinlemenin bir de adli boyutu ve yargıdaki boyutu var. Bunların tamamlanması lazım. Tamamlanmadan bir anlamı yok. Bunlar orayı hallettiler.
Dolayısıyla yargıya bu iş gittiği zaman orda da biz zaten gereğini yapacağız dediler. Birinci mahkemede bu işi çözmüş oldular.
Üç ayağı tamamlanmış oldu. İstihbari ayağı, emniyet ve yargı ayağı…
Bu yapı 27 Mayıs'ın sivili. Sivil yoldan bunu yapmak istediler. Samimi olmayınca yakayı ele verdiler.
Sanki değil, esas hesapları o. Mesih diyorlar, mehdi diyorlar. Bütün bunların hepsini söylüyorlar. Şemada kainatın imamı diye geçiyor.
Tabii, hepsini. Kainat imamı diye başlıyor. Altta kıta imamları. Mesleki imamlar… Aklınızın, hayalinizin almayacağı şeyler.
30 Mart'ta AK Parti olarak başarılı çıkarsak -şu ana kadar bütün anketlerde birinciyiz- sonraki etaplarda atacağımız, planımda olan birçok adımlar var. Bu adımları süratle atıp neticelerini almak olacak. Sonra biliyorsunuz Ağustos'ta Cumhurbaşkanlığı seçimleri var. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine Türkiye'yi daha huzurlu sokmak.
Tabii o adımlar devletin kendi iç yapısıyla ilgili. Bu devletin yönetme görevi, milletimizin bizim hükümetimize verdiği bir emanet. Hükümetimizin de bunu sağlıklı biçimde çalıştırması lazım. Devlet denilen bu mekanizma, sistem arıza yaparsa bundan bütün millet zarar görür.
Artık bu durum sabır meselesini çoktan aştı. Ben belki size bunları anlatmakta zorlanıyorum. Bu adamlarla ben bu meseleyi birkaç yıldır görüşüyorum. Şu bölücülüğü yapmayın diyorum. Şimdi hem uluslarası camia hem de ulusal camia artık bu yapıdan patır patır ayrılacak.
Bakın çok saygın, hepinizin yakında tanıdığı bir işadamı kardeşleriyle Diyanet İşleri Başkanlığımıza geldi. 'Biz bugüne kadar zekatlarımızı hep bunlara verdik. Fakat bu durumlar ortaya çıkınca zekatımın kabul olup olmadığı endişesine düştüm. Benim zekatım kabul müdür değil midir? Eğer değilse zekatımı yeniden vermek zorundayım.' Bakın ne hale düştüler. Bu işadamı öyle ufak tefek rakamlar veren biri değil. Aynen bu işadamı arkadaşımız gibi başka işadamları da bana bizzat geldiler. 'Artık bizim için kapılar kapandı, çünkü bizleri de aldattılar' dedi. Bizim siyasetle işimiz yok diyen adamlar siyasetin daniskasını yapıyorlar.
Elinizde çok büyük imkan var aslında. Bir ülkenin Cumhurbaşkanının, Başbakanının, Genelkurmay Başkanı'nın dinlenmesi sıradan bir şey değildi. Demokrasiyle yönetilen her ülkede bir milli güvenlik sorunudur… Onun için zaten MGK açıklamasını okudunuz. MGK açıklamasında ne diyor? 'Milli güvenliğimize, ulusal güvenliğimize bir tehdittir' diyor. Onun için 'gerekli önlemlerin alınması' diyor dikkat ederseniz.
Başladık işte.
Biz şimdi kadere teslim olmuş insanlarız. Biz tedbirimizi alırız. Gerisi kader planında ne varsa o olur. Bak bugün (dün) biz bütün hesaplarımızı Nevşehir, Niğde, Niğde'den helikopterle Osmaniye'ye şeklinde yapmıştık. Ama kaderin üstünde bir kader var. Kader helikoptere müsaade etmedi, otomobillerle gittik. Bir de üst plan var. Plan çalışıyor. Burada da niyet hayr, akıbet hayr diyeceğiz.